abdulkadir geylani – dertli sözlük
(*)
evliyânın büyüklerinden. künyesi, ebû muhammed'dir. muhyiddîn, gavs-ül-a'zam, kutb-i rabbânî, sultân-ul-evliyâ, kutb-i a'zam gibi lakabları vardır. i̇ran'ın geylân şehrinde 1078 (h.471)de doğmuştur.
şöyle bir sözü vardır;"bizden öncekilerin güneşleri battı, bizim güneşimiz ise ebediyete kadar batmayacaktır."müridleri ve mühim zatlar üzerindeki tasarrufunun kesilmeyeceğine işarettir.yerde iken arş-ı azamı seyrettiği tevatür ile naklolunmuştur. elbette böyle bir zat, haşa, hevasından konuşmaz.
islam bahis mevzu olunca, bütün meydan bu zatların elinde olduğu halde;
bugün münafıkların melabegahı olan medyanın güdümünde olan insanlık ve müslümanlar gündeminde; pek sahte adamlara güneşvari(!) şualar yayıyormuş izlenimi veriyorlar.
sloganlarla, sinematik sunumlarla, düzmece münakaşalarla, sahte toplanmalar ve dağılmalarla esasoğlan haline getirilmeye çalışılıyor, içimizdeki güdümlü füzeler hemen el etek öpmeye başlıyorlar.

bin dörtyüz yıllık kütüphane-i islamın yaklaşık bin yıllık kütüphanesini şu topraklar, şu zemin-i asya tevlid etmişken, daha bugün bunların onda birisi bile hakkıyla tazim edilememiş, bilinmemişken; halen daha kahraman ve halaskar araması; ümmet-i islamın iltihaplı bir yarasıdır.

-- spoiler --

mesela büyük bir mühendisin, bir hastalığın keşfinde ve tedavisinde bir küçük tabip kadar hükmü geçmez. ve bilhassa maddiyatta çok tevaggul eden ve gittikçe maneviyattan tebâud eden ve nura karşı gabileşen ve kabalaşan ve aklı gözüne inen en büyük bir feylesofun münkirane sözü, maneviyatta nazara alınmaz ve kıymetsizdir.

acaba yerde iken arş-ı a’zamı temaşa eden, hârika bir deha-yı kudsî sahibi olan ve doksan sene maneviyatta terakki edip çalışan ve hakaik-i imaniyeyi ilmelyakîn, aynelyakîn hattâ hakkalyakîn suretinde keşfeden şeyh-i geylanî (ks) gibi yüz binler ehl-i hakikatin ittifak ettikleri tevhidî ve kudsî ve manevî meselelerde, maddiyatın en dağınık ve kesretin en cüz’î teferruatına dalan ve sersemleşen ve boğulan feylesofların sözleri kaç para eder ve inkârları ve itirazları, gök gürültüsüne karşı sivrisineğin sesi gibi sönük olmaz mı?
yunus emre'nin (*) hakkında bir şiiri de vardır;seyyâh olup şu âlemi ararsanabdülkâdir gibi bir er bulunmazceddi muhammed’dir eğer sorarsanabdülkâdir gibi bir er bulunmazbenim şeyhim beni hakk’a götürürnice müşküllerim onda bitirirmuhammed’in sancağını getirirabdülkâdir gibi bir er bulunmazcümle evlâdına yeşil yaraşıraşkı gelir bu çağlarda dolaşırona dervîş olan hakk’a ulaşırabdülkâdir gibi bir er bulunmazgiderler gazâya çalarlar satırdâimâ yaparlar hoş gönül hatırbağdad’da türbesi nûr olmuş yatırabdülkâdir gibi bir er bulunmazhakk teâlâ yerin göğün güzelihoş nazar eylemiş sana ezelievliyâlar serçeşmesi güzeliabdülkâdir gibi bir er bulunmazâşık yûnus biz çekelim zahmetiüstümüzde hâzır ola himmetioğlum demiş ona resûl hazretiabdülkâdir gibi bir er bulunmaz