kitaplarla karşılaşmak – dertli sözlük
nasip meselesidir. yani kişi ancak onlarla karşılaşınca kitapları okuma veya okumama yolları önüne serilir. biz bugün bile, evet bugün bile bir insanı kitap okumuyor diye yargılayamayız. bu demek değildir ki tavsiye etmeyelim. tavsiye etmenin de yeri ayrıdır, güzeldir de fakat insanların yaşam şartları çok farklı olabiliyor. maalesef kitap okumayan ile okuyan arasında ''statü'' ayrımı oluşmuş. galiba özellikle bu statü meselesinin, sosyal medyalarda sahtede olsa kitap paylaşma olayına etkisi var.
diyelim ki köyde yetişen biri. ailesinde de bu tür bir okuma alışkanlığı yer etmemiş. fakat dedesi, babası veya annesi fark etmez, bir büyüğünde farklı hikmetlere rastlayabiliyoruz. çok derinlikli, insanı adeta vuran, silkeleyip kendine getiren cümleler söylüyor. hikmet yani bu, kitap okumakla elde edilecek bir şey değil. tabi sonra torununa, çocuğuna da sirayet edebiliyor.

bakalım birde yine köyde yetişen, ailesinde kitap okumak falan söz konusu bile olmayan; tarla tapa, hayvanlar, iş üzerinden ilerleyen birinin yaşamına. hatta kabaca bir gününü yazayım. sabah namazıyla başlar, sonra hayvanlara koşulur. onları sulama, yemlerini verme, ahırı temizleme, sütü sağma, sütü toplama yerine götürme. sonra hızlıca bir kahvaltı. ardından yaz ise yine koştur koştur tarlaya yetişilir. akşama kadar orada çalışılır. ikindide eve gelinir. dinlenemeden hemen bir namazı kılıp, su içip serinleyip yine hayvanlara yetişilir. orada da iş bitince akşam olur. evin annesi hayvanlara da giriyorsa kadıncağız zar zor yemeği bu arada hazırlar. yemeği yerler. akşam namazını kılınca da yorgunluk, uyku iyice çöker. yatsıyı zar zor bekler. onu da kılınca hoop uykuya. az çok durumlar böyle. evin çocuklarının durumu da tahmin edilebilir eğer çalışıyorlarsa. o evden kurtulup okula gitmek için car atarlar can.. neyse çok uzatmayayım. ancak okulda karşılaşırlar kitaplarla.

mesela yine köyde yetişen bir hocam, dedesiyle ilgili şunu anlatmıştı; dedesi onlara, ''bir cüz kur'an okumadan evden çıkılmaz.'' demiş. onlar da dedelerinin sözünü dinleyip evden çarşı pazar için çıkmadan önce hep bir cüz kur'an okurlarmış. koştur koştur işine, hayvanına giden insanlar bunu ne ara yapacak? kur'an okumamak demiyorum. evden çıkmadan önce bir cüz kur'an okumak için gereken vakitten bahsediyorum :)

sadece köy yaşamı da örnek değil elbet. büyük şehirde yaşayan her çocuğun ailesinin evinde kütüphane oluyor mu sanıyorsunuz? hayır yok. ben mesela küçükken ilkokuldayken öğretmenimiz, ailemizle her akşam yarım saat de olsa kitap okuma saati yapmamızı söylerdi. bu olay o zamanlar en büyük hayalimdi ama her zaman odama çekilip tek başıma okurdum. evimizin küçükte olsa bir kütüphanesi yoktu. yani acıtasyon yapmıyorum lütfen bu şekilde anlamayın. ama bir kaç tane yaşam örneğinden bahsettim sadece bilmediğimiz kim bilir daha neler neler var. bazı öğretmenler, kişisel gelişimciler, eğitim konuşmacıları bu tür insanlar biraz hayal dünyasında yaşıyor gibi geliyor bana. sanki bu ülkenin gerçeklerinden habersizler. ben böyle fransızları ülkelerini tanımaya davet ediyorum.

başlıktaki karşılaşma vurgusuna dönersem. mesela hayatımın belli kritik dönemlerine bakıyorum da çok enteresan. herkesin vardır böyle şeyleri. benimde ailem kitap okumaya uzaktı. ama ben üç yaşımdayken annem bir arkadaş edindi. bir sohbet grubunda tanışmışlardı. kızı da benim arkadaşım oldu. zamanla çok iyi anlaştık. onlar kitaplarla falan iç içe bir aileydiler. bende dört beş yaşlarımda falan onlardan gördüğüm gibi annemden bana da kitaplar almasını istiyordum. ablam abim falan da yoktu onların kitaplarına bakayım, bana okusunlar. o zamanlar ailemin durumu iyi değildi ama kıymetli anneciğim pazar parasından arttırıp bana her hafta yeni yeni kitaplar alırdı. sonra akşam evde oturur, beni de yanına alır, kitabı okur sonra içinden sorular sorardı. işte o zamanlar alakam başladı. biraz kendi hayat hikayemi anlatmış gibi oldum ama inşallah formattan çıkmayız. :)
demek istediğim karşılaşmaya bir örnekti. büyük nasip cidden. şöyle geriye dönüp ''vay be!'' diyorum.

birde şehirde yetişen çocuk, ilgilenecek başka şeyi yoksa kitap okumaya mecburdu.
gerçi bugün alternatifi çok. televizyon var, tablet var, telefon var, istemediği kadar oyuncak var.. ohoo bunları aşıp da okuyan çocuğa ben maşallah derim.

ne diyeyim. duayla bitireyim bari. allah bizi hayırlı insanlarla ve hayırlı kitaplarla karşılaştırsın. :) amin.