ibni haldun – dertli sözlük
i̇ktisatçı, tarihçi, matematikçi. i̇bn-i haldun hayatına dair geniş bilgileri biyografik tarzda yazdığı el-tarif kitabında bulunmaktadır. önemli politik işlerde bulunmuştur. "toplum biliminin babası" olarak da bilinir. asabiyet teorisi de vardır ama karışık durmaktadır.
avrupalıların ''arapların montesquieu'su'' dediği büyük alim. en büyük deneği göçebe arap berberi toplumları olmasına rağmen evrensel doğruları insanlığa bırakan mütevazı sosyolog.
sosyolojinin babası olarak da anılan müslüman filozof, tarihçi ve devlet adamı. tunus’ta endülüslü soylu bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. aslen yemen’in hadramut bölgesindendir. hayatını mısır, tunus ve i̇spanya’da geçirmiştir. tunus ve fas’ta kâtiplik, mühürdarlık, sır kâtipliği, hâkimlik gibi devlet görevlerinde bulunmuş, kısa bir süre bicâye adlı bölgede hacip unvanıyla bicâye emirliğini yönetmiş, sonraki dönemlerde ise birçok devlet adamına danışmanlık yapmıştır. hayatının son dönemlerinde el- ezher’de ders vermiş ve kahire’de maliki kadılığı görevinde bulunmuştur.

i̇lmî çalışmalarında medeniyetlerin/devletlerin yükselişi ve çöküşü ile ilgilenmiştir. yedi ciltlik dünya tarihi el-i̇ber’in giriş kısmı olan mukaddime isimli eserinde, sosyoloji teorisini anlatmıştır. bu eserinde, kuzey afrika’daki kabileler üzerine yaptığı sosyolojik gözlemlerden hareketle sosyal uyum ve dayanışma kavramları ile köy ve şehir hayatı arasındaki ilişkileri tartışmıştır. göçebe milletler, savaşçı ve cesur bir karaktere sahip iken yerleşik hayata geçtiğinde bu özelliklerini kaybederler. i̇bn haldûn’a göre şehir hayatındaki rehavet zaman içerisinde kişilerde kötü huylara sebebiyet verir. bu yüzden hadariler yani şehirde yaşayanlar, genellikle bedevilerin istilasına uğrar ve yerleşik yaşama geçen bedeviler de aynı döngüyü devam ettirirler. i̇bn haldûn, toplulukların kuruluş, gelişme ve yıkılış süreçlerini ele alırken asabiyet olarak adlandırdığı kavramı kullanmış ve bunun toplumsal değişim süreçlerinde merkezî bir rol oynadığını ileri sürmüştür. daha çok, insanlar arasında yardımlaşma ve dayanışma eğilimi olarak tasvir edilen asabiyet, i̇bn haldûn’a göre göçebelikten (bedevi) medeni (hadari) hayata geçiş sürecinde gittikçe zayıflar.
i̇bn haldûn modern siyaset düşüncesi için de önemli bir isimdir. niccolo machiavelli’den yaklaşık bir buçuk asır önce devletler ve toplumlar hakkında normatif önermelerde bulunmak yerine onları olduğu gibi kabul edip realist bir bakış açısıyla çalışmayı denemiştir. yine thomas hobbes’dan yaklaşık iki asır önce insan davranışlarını ve toplumu etkileyen asıl gücün akıl değil bir kısım tutkular ve psikolojik etmenler olduğunu belirtmiştir. i̇bn haldûn’dan ancak dört asır sonra benzer düzeyde etkileyici ve kapsamlı bir tarih felsefesi, hegel tarafından ortaya konmuştur. i̇bn haldûn’un tarih teorisi, materyal gerçekliklere bağlı olsa da siyasi felsefenin ve dinin etkisini de göz ardı etmemiştir. dolayısıyla onun düşüncesi, klasik teoriden modern teoriye geçişte önemli bir köşe taşı niteliğindedir.

i̇bn haldûn’un sosyal ve siyasal değişim teorisi günümüzde de kullanılmaya devam etmektedir. ernest geller, müslüman toplum kitabında i̇bn haldûn’un tezinden hareketle i̇slamın merkezî özelliğinin şehirli i̇slamı ile kırsal i̇slam arasındaki fark olduğunu iddia etmiştir. ünlü i̇ngiliz tarihçi arnold toynbee, i̇bn haldûn için “herhangi bir zamanda, herhangi bir ülkede, herhangi bir zihin tarafından yaratılmış en büyük tarih felsefesinin sahibi” ifadelerini kullanmıştır. müslüman düşünürler sosyoloji tarihinde, özellikle batı dünyasında, i̇bn haldûn’un düşüncelerinin görmezden gelinmesini, oryantalist bakış açısının bir sonucu olarak değerlendirmişlerdir