iman gücü – dertli sözlük
inanmayanların hiç bir zaman anlayamayacağı bir güç. bu güç ne matemetikle, ne fizik kurallarıyla ne de mantıkla ifade edilebilir . hatta onlarla çelişir bile. mesela küçük bir topluluğun büyük bir topluluğu yenmesi. 50 kiloluk bir kişinin 250 kiloluk bir mermiyi kaldırması. bunlar işte imanla, inanmakla olabilecek şeyler.(bkz:iman varsa imkan da vardır)
itikad ve amelde imamımız; hazreti imam-ı azam r.a. "iman artmaz azalmaz" buyurmuştur.

bu hüküm fıkhendir. çünkü imanın ve imansızlığın fıkhi neticeleri vardır. mesela mürted olduğunuzda ona göre miras hukuku işletilir, müslüman eşiniz boş olur gibi... eğer fıkhende imanın derecesi olsaydı hükümde netlik kaybolurdu.

imanın manevi hükmünde ise, kuvvet sözkonusudur. hazreti ebubekir r.a. ile benim imanımdaki kuvvetin bir olduğunu söylemek butlanın açıktan kabulüdür. bu manevi hükmün gereklilikleri de neticelerine göre tebarüz eder.

itikadda imamımız yalnızca imam-ı maturidi r.a. olduğu itirazi cevaba cevap: itikadda da birinci imamımız imam-ı azamdır r.a., bu itikadın ibraz edildiği kitabın adı da el-fıkhul ekberdir. fıkhul ekber "akide, itikad" gibi terimlerin bugünkü ıstılahi anlamını almazdan önce itikadın kesin/hükmi sınırları manasında kullanılan terimdir. nitekim imam-ı şafi r.a. nin de fıkhul ekberi vardır. akidenin ortaya konulduğu eserlerdir.

imam-ı maturidinin ettevilatul kuraniyyesi ki itikadımız üzere bir kuran tefsiridir, imam-ı maturidi r.a. yi itikad imamımız yapan da bu tefsirdir. imam-ı azamın fıkhul ekberinin mihenk tutularak yapılan bir kuran şerhidir. çünkü bu imam-ı azamın r.a. fıkhul ekberi nisbeten kapalı ve dardır. bunun nedeni imam-ı azaman r.a. zamanında itikadi tartışmaların ve imanın esaslarına yapılan saldırıların; imam-ı maturidi r.a. dönemine göre daha az olması ve hatta nisbeten bidayet sayılabileceğidir. yani imam-ı maturidi, itikad ve akideye dair daha fazla füruat, cevap ve izah serdettiğinden, ümmet tafsilini takdiren imam bilmiştir.

bununla birlikte amelde imam olanın itikadda olmaması düşünülemez. zira bazı amel itikada münafi olursa imanı selb eder. bu nedenle amelini bir imamdan itikadını bir imamdan alabilmen için, iki imamın aynı itikadda olması gerektir. imam-ı azam r.a. yaşadığı dönem itibariyle imam-ı maturidi r.a. itikadına tabi olamayacağına göre; imam-ı maturidi r.a., imam-ı azama r.a. tabi olduğu aşikardır ki; itikad ile amel tam muvafık olsun; itikadın ameli ortaya konabilsin, amel itikadı bozmasın ve mutabık olsun.

hürmetler.
şafiler ekseriyetle eşaridir. hanefiler de maturididir. ümmet imam bildiyse bizim de imamımızdır. i̇mam-ı azamın fıkhül ekberi vardır. buna şerh yazmış olabilir. ümmet ittifak etmişse bize de imam maturidiye imamımız demek düşer.
i̇manın artıp eksilmeyeceği mevzusuna gelince amelde iman artıp eksilmez.
imam-ı maturidi r.a. ye imam demeyen yok zaten, öyle birşey sözkonusu olamaz, ve fakat imam-ı azamı itikadda imamımız bilmemek bir noksanlıktır, bizim itikadi imamımız bir değildir, her kim itikadda yeni bir işkal'e şarih olursa, o zât da o konu minvalinde imamdır. burada vüs'at-uşşerh imam-ı maturidi r.a. de olduğundan, tedris edilirken o vüs'ate göre itikadda itikadda imamımız imam-ı maturididir deriz. çünkü sonra gelen daha fazla izaha nail olmuş, daha fazla meseleye şarih olmuş, hepsi de ehl-i sünnet dairesinde olduğundan tafsil cihetiyle birinciliği almıştır, vakit ve çekirdek cihetiyle birincilik imam-ı azamındır. öyle birincidir ki; ondan sonra gelenlerin geniş itikadını incitmeyecek fıkıh serdeylemiştir, bu fıkıhtan itikadi esaslar nebat etmişlerdir. bu çekirdeği sümbüllendirip bir fidanlık haline getiren imam-ı maturidi r.a. dir.

hepsine maşaallah.

okuyanlara not:
dusunen adamin ta kendisi
ile olan bu müdavele benim cihetimden tarihi kronolojik bir meseledir, yoksa imamların üstünlüğünün tartışılması değildir, hepsi imamımız, hepsi başımızın tacı, biz onların kıymetlerini takdirden aciziz.