rıza nur – dertli sözlük
meclis-i mebusan'ın, 2. meşrutiyet sonrası döneminde ve sonrasında, tbmm nin 1. ve 2. dönemlerinde milletvekillği yapmış, sinoplu, doktor, milliyetçi, siyaset adamı, türkiye'nin ilk milli eğitim bakanıdır.

meclisi mebusan dan tbmmye, ittihat ve terakki dahil, bütün oluşumlarda bulunmuş ama çok durmamış, muhalif adam.

hakkında yazılabilecek çok şey var. atatürk ve inönü'ye karşı mücadeleye kalkışmış daha sonra öldürülme korkusuyla paris'e kaçmış. paris'de bulunduğu sırada hatıratını kaleme almış. hatıratı, özellikle eski cilt basım temin edilebilirse, dikkatli bir şekilde okunmalı, en azından kütüphanelerde bulunmalı. atatürk ve inönü hakkında yazılanlardan dolayı bir dönem basımı yasaktı ama şimdilerde arayan buluyor.
kadir mısıroğlu'nun cavit orhan tütengil british museum'da araştırma yaparken tesadüfen bulup, kemalistlerin pek kabullenemeyeceği şeyler yazdığından dolayı rıza nur hakkında cumhuriyet gazetesi'de eleştiri içerikli bir makale yayınladığı zaman varlığından haberdar olduğu hatırattır. daha sonra ingiltere'den mikrofilmini getirtip, hatıratın evlere şenlik muhtevasını görünce sahte bir isim ve yayın evi adıyla ilk olarak 1968 yılında yayınlamıştır. müstehcenlik barındırması ve sultan abdülhamid hakkında yer yer hakaretamiz ifadeler kullanması gibi eksi yönleri olsa da, sanatsal anlatımdan uzak , sade, akıcı ve bazen insanı okurken sesli güldüren anlatımı, bu 4 ciltlik hatıratı okunabilir kılan en önemli özelliklerindendir. 1968 baskısının pdf hali internette sansürsüz halde mevcut

'' bir aralık çok sofu oldum. sevâbı çok diye namazları, evde değil, câmiye gidip kılardım. erken uyanır sabah namazlarına dahi camiye giderdim. anam, babam pek memnundu. i̇tiraf ederim ki benim de dünyada en saadetli devrim budur. i̇lâhî bir neş'e içinde idim. önümde parlak bir istikbal , semâvî bir ümit, mes'ud ve emin bir ahiret görüyordum. taş, toprak herşey bana mes'ud gelir, saadet telkin ederdi. her şey bana bahtiyarlık verirdi. ezan okunurken dehşeli heyecanlar duyardım. yerlere sığmazdım. yürürken âdetâ uçuyorum gibi gelirdi. sanki gökler benim diyârımdı. pürüzsüz, en ufak bir lekeden ârî bir insandım. o herşeye kaadir allah ve her ihsanı benim içindi. bu hâl bir yıl sürdü. namazı bıraktım. gâliba sofuluğum, kahramanlık hissim gibi muhammediyelerin tesiri ve ana-baba terbiyesi ile idi. namazı bıraktığımın sebebi ya bu işin zahmetli ve çok olmasından yorulup bıkmak neticesi idi, yahud öyle bir yaş devresi idi, geldi geçti. ah keşke gitmeseydi. bir daha bu tatlı ve mes'ud hayatı bulamadım. bin yazık!.. şimdi istinâtgâhsız , ümitsiz , dehşeti bir emelden mahrum bedbinlik içinde ye'sten, kederden yana biten bir mahlûkum. ''
abdurrahman dilipak da bu kitabı sansürlü bir şekilde 3 cilt halinde yayına hazırlamıştır. yayınevlerinde bulunabilir. (bkz:i̇şaret yayınları) i̇lk kitap rıza nur kendini anlatıyor , ikinci kitap inönü kavgası , üçüncü kitap atatürk kavgası.
tam olarak kim olduklarını çözemediğim bir grup kendisi hakkında az rastlanır nitelikte ciddi ve güzel çalışmaların olduğu bir facebook sayfası açmışlar. daha çok rıza nur'un türkçü yönüyle ilgililer. rıza nur, meşhur hüseyin nihal atsız'ın manevi babasıdır. çocuğu olmadığından mirası nihal atsız'a kalmış.

türkçü dr. rızâ nûr | توركجى د. رضا نور
https://www.facebook.com/türkçü-dr-rızâ-nûr-توركجى-د-رضا-نور-334927733257281/?fref=ts

“hayat ve hatıralarımı yazıyorum. sebebi maddi kazanç olmadığı gibi, adımı ebedileştirmek de değildir. hayatımda çok şeyler gördüm. türlü tecrübelerden geçtim. nice hadiselere şahit oldum. nice hadiselerin içinde bulunup, o hadiselerin sebebi oldum. bizzat kendim nice şeyler yaptım. yaşadığım hayat öyle bir hayat ki, şahsî, idarî, siyasî, ahlâkî görgü ve tecrübelerle doludur. nedense türk milletine, sonsuzdan gelen ve sonsuza kadar sürecek olan bir sevgim ve ona hizmet için büyük bir hırsım var. i̇şte bu sevgi ve hırs, beni hatıralarımı türk nesillerine ders ve ibret olarak yazmaya yöneltmiştir. bazen bir şey, yılların emeği, acı ve eziyetleri, tehlike ve mağduriyetleri, bazen da büyü k felaketlerle öğreniliyor. i̇şte bunların sonuçlarını, ömür harcamadan, türlü belalara katlanmadan öğretecek olan bu görgüleri türklere öğretmeği kendime vazife bildim. özellikle türkiye’nin tarihi hadiseleri içinde yaşadığından, bu gerçekleri türk’e ve tarihine olduğu gibi bildirmek de benim için kutsal bir görevdir. bu, böyle yaşayanların yaşadığının borcudur. bildiğim epey tarihî gerçekler vardır ki, iç yüzleri kapalı kalmıştır. onları tespit etmek lâzımdır.