uzak ihtimal – dertli sözlük
türkiye'nin en çok tartışılan ve özellikle avrupa festivallerinden aldığı ödüllerle bu tartışmalara cevap verdiğini iddia eden filmi. yönetmeni mahmut fazıl coşkun'dur. film senaryonun dışına çıkılabildiğinde anlaşılabilir. ã‡ünkü senaryo sadece ve sade bir araçtır. derinlerdeki göndermeler, islam sanatlarından beslenen kader inancı filmin temel taşlarıdır.
bütün iran,japonya,bosna sinemalarının ruha dokunan filmleri gibi avrupalıların manevi boşluğuna bir taş koyduğu için batının festival ödüllerine layık görülmüştür.
ama türkiye'de henüz anlayabilecek seviyeye gelinmediği için ödüllerden ziyade hakaretlere maruz kalınmıştır.
aslında bu film bir başlangıç değil aksine bir sürecin devamıdır. merhum ahmet uluçay'ın karpuz kabuğundan gemiler yapmak filmiyle başlayan ve atalay taşdiken'in kızkardeşim mommo filmiyle devam eden sade ve ruha dokunan film anlayışı mahmut fazıl coşkun'un bu filmiyle köy ortamlarından şehre sıçrayarak bir anlamda ufkunu açmıştır.
bu film türk sineması adına avangart bir yapıda olup, doğu sineması adına bir tekrar ve batı sineması adına para getirmez batıda olmayan orjinallikte bir çalışmadır.

holywood ve yerel argo türü filmlerden yavaş yavaş kına gelen türk izleyicisi yakında uzak ihtimal tarzı filmleri arar hale gelecektir.
listemin başında olupta bi fırsatını bulamayıp izleyemediğim film.

edit: sonunda izlemeye muvaffak oldum.

filim şiir tadında ilerliyor filmi izlerken (vurgula: iskender pala )'nın (vurgula: "aşkname") kitabında (vurgula: pervanenin kanatlarında) adlı hikã¢yesini okur gibi oldum. hikayeyi okurken üzülüyorsun aşıkların haline, ağlıyorsun ve yardım etmek istiyorsun kavuşmalarına ama kavuşamayınca da üzülemiyorsun çünkü aşkları o kadar güzel ki sanki onlar kavuşunca o aşkın sevginin büyüsü kaçacak gibi, velhasılı kelam filmde hikayede birbirlerini tamamlıyorlar.

okuyun izleyin, okutun izlettirin.
filmi izlediğim zaman, filmin senaristi tarık tufan'ın kitabından şu cümleler hücum etti zihnime... sanırım filmin özeti niteliğinde...

"åžimdi kalkıp da seni seviyorum desem.

söyleyemem ki ...

bunu kendime bile söylemeye cesaret edemedim ben.bunu içimde hissettiğim ilk andan itibaren içimde saklıyorum.

kalbimden neler geçtiğini, kafamda neler biriktirdiklerimi, tasarladığım herşeyi bildiğini düşünüyorum.en azından tum bunları hissettiğini.belki de böyle bir beklenti benimkisi.ã‡ünkü bunları sana asla söylemeyeceğim.

asla söyleyemeyeceğim.

oysa o kadar dilimin ucundalar ki.

rüzgar esse düşecekmiş gibi, gözlerime baksan, giderken başını bir kez çevirsen, ağzımdan dökülüverecek kadar dilimin ucunda.uzunca susuşlarım, ağzımı bile açmadan öylece kalakalıp bakışlarımı kaçırışım hep bundan.

burada hava her geçen gün soğuyor.zaman diyorum, biraz daha zaman.dilimin ucundaki kelimeler bu kış da donmazsa bir dahaki yıl uçmayı öğrenecekler.

biraz zaman diyorum

kalbimin bir yanı sıcak kalabilirse bu kış, bir delilik daha yapacağım.

ne bir portakal bahçesinde dolaştım ne de bir posta treninde yolculuk ettim. çiçekler bir açmaya görsün, bir çılgınlık yapıp hatır için öleceğim.

aslında seni çok...

özledim..."
konuşarak tüketilen onca duygulara olan isyandır,hisset ve söyle zorlamasına şiirsel bir yakınmadır.eger söze ,dile geldiyse aşk ayrılıktan bahsedilebilir ama ya hiç konuşmadıysan...işte o zaman ayrılık da sevdaya dair olur.
gerçekten ismi ile müsemma uzak ihtimalli hikayesiyle türk sinemasına farklı bakış getiren filmimiz.modern zamanın kirli çamaşırı aşk bu kadar sade dolambaçsız anlatılamazdı sanırım.