dertli sözlük – dert söyletir
yıllar evvel yabancı biri sormuştu. düşündüm ettim, etrafımda sare ismine sahip tek bir kişi olmamış. sebebi hz. hacer ile olan ilişkisi diye düşünüyorum ama bilmiyorum açıkçası.
ilk gençlik yıllarında içerisinde bulunduğum ortam olması hasebiyle, uzun zaman yaşadığınız bir mahalleye yıllar sonra yolunuzun yeniden düşmesiyle birlikte ortaya çıkan duyguları açığa çıkarır.

yapılan gezinti bir taraftan değişen tarihe, düşüncelere ve yazarlara tanıklık etmektir, diğer taraftan muhafaza edilmesi gereken değerlerin korunuyor olmasından dolayı duyulan mutluluktur. en çok da "bir zamanlar ne hareketli ve bereketli dönemler yaşamışız" şeklinde özlemdir.
''ben giderim kokum kalır'' mottosuyla bugün izmit'te faaliyet gösteren latif dükkan.

dükkanı keşfettiğim anı çok canlı hatırlıyorum: kaldırımda yürürken birden burnuma çok hoş ve yoğun kokuların gelmesiyle sağ tarafıma döndüm ve bu koku dükkanının vitrinine dizdiği rengarenk çekici şişeleriyle göz göze geldim. tren şeklinde, cami şeklinde, minare gibi çok farklı birçok şişe bulunuyor. bu şişeler dükkanın kurucusu hikmet kırlı tarafından ileride üretimlerinin olmayacağı tahmin edilerek hatıra olarak birer ikişer saklanmasıyla bugün bizlere ulaşmış. vitrinin camlarında yoldan geçenlere güzelliklerini sunarken beni de etkilemeyi başardılar. bu tutulmanın ardından kendimi dükkanın içinde buldum.

küçük olmasına rağmen çok rahat bir ortamı var. kapıdan girdiğinizde sağ tarafınızda ve karşıda olmak üzere l şekline bir tezgah bulunuyor. tezgahın karşınızda kalan bölümünde testerlar var; erkek (mavi), kadın (pembe) ve unisex (yeşil) olmak üzere yan yana dizili haldeler. onları deneyerek kendi kokunuzu bulabilir, aklınızdaki soruları sorabilir, güzel muhabbetlere ortak olabilirsiniz. dükkanın sahibeleri; çok zarif emine hanım ve ismiyle müsemma letafet hanımlara rast geldiyseniz çok şanslısınız demektir.

dükkana girdiğim zaman testerlardan önce sol tarafta camekan içinde vedat ozan bey'in parfümler kitabını yerleştirmeleri dikkatimi çekmişti, dükkana daha da bir ısınmıştım. fakat ilk sefer ve onu takip eden diğer 5-6 seferde ya tek başıma ya da arkadaşlarımla dükkana gidiyor, onların koku seçmelerine yardımcı oluyor fakat kendime uygun bir koku bir türlü beğenemiyordum. en sonunda bu döngüyü kıran letafet hanım oldu ve bana nilüfer kokusunu tavsiye etti. ona çok teşekkür ediyorum :)

parfüm satın alırken şişenin boyutu, kokunun hafifliği-ağırlığı konusunda da birçok seçeneğe sahipsiniz. dükkanın bir güzelliği de kokunuz bittikten sonra şişeyi getirirseniz tekrar şişenize doldurmaları.

izmit ziyaretlerinize renk katacak bir tavsiyeyle entrymizi nihayete erdirelim:
hikmet kolonya'nın izmit tarih koridoru isimli bir koku serisi var. bu seri içerisinde; izmit körfez, pişmaniye ve kapanca evleri isimli üç koku yer alıyor. eğer hatıra hediye arayışları içerisindeyseniz veya limon kolonyalarından artık sıkıldıysanız şık şişeleri içinde bu üç koku hediye fikirlerinize belki yeni bir renk, yeni bir koku getirir :)
rebul kolonyalarından şakayık kokulu, dip notalarında; misk, sedir ağacı ve sandal ağacı kokusu hissedilen güzel kolonya. başta acaba şekerli gibi olabilir mi kokusu diye enteresan bir duyguya kapıldım ama öyle değilmiş. çok ferah, ağır değil, çiçek kokuyor. parfüm niyetiyle bile kullanılabilir. masamın üstünde yerini aldı. şimdi sıra rebul dark spice'de
üstad sezai karakoç ayasofya ile ilgili olarak vakti zamanında birçok yazı kaleme almış. içlerinden kısa bir pasaj: "batı karşısında i̇slam âlemi olarak tam bağımsız olduğumuz gün ya da en azından bu bağımsızlığın şuuruna vardığımız gün, kendimizi batıdan bağımsız hissettiğimiz gün, ayasofya yeniden cami olacaktır."

üstad necip fazıl ise benzer şekilde... "allah tarafından mühürlenmiş kalplerin kapısını mühürlediği ayasofya, yine aynı şekilde mühürlemeye yeltenip hiçbir şey yapamadığı, günden güne kabaran akınını durduramadığı ve çığlaşacağı günü dehşetle beklediği mukaddesatçı türk gençliğinin kalbine eş açılacak."

bunun gibi onlarca yazardan onlarca metin okunabilir. ben şahsen ayasofya'nın açılışının öncesiyle sonrası arasında bir fark göremiyorum. ne tüm yanlışlıklar bir bir düzeltilirken adeta umut ışığı hükmünde bir sembol ne de yeniden fetih sancağının dikildiği bir burç...

ben mi yanlış düşünüyorum acaba?.. siz ne dersiniz...
kuantum mekaniği, nöropsikoloji ve felsefe alanlarında çalışmış emeritus profesör. oppenheimer'ın öğrenciliğini yapmış, einstein ile çalışmalar yapmış vs... bir vesileyle jiddu krishnamurti ile tanışıyor ve dostlukları 20 küsür yıl sürüyor. saatlerce süren münazara kayıtları var ve gerçekten ufuk açıyor.
i̇ki cihan saadeti peygamber efendimizin (s.a.v) hayatı kronolojik sırayla mehmet lütfi arslan'ın zarif anlatımıyla ramazan ayı boyunca trt türk kanalında olacak.

kısacası bu ramazan en güzel'i dinleyeceğiz.

trt türk'ün youtube kanalından da bölümlere ulaşılabiliyor.
aslında her müslümanın ya ön bilincinde yahut havsalasında mevcut olan suallerdir.

ne var ki mertçe bunları soramayız. bazen cevap verecek kimse yokluğundan, bazen kendimiz cevap bulamayacağımıza kanaat ettiğimizde ve ilaahir.

ben derim ki; bu ramazadan akidemizdeki delikleri kapamak, deliksiz akidelerimize yeni ufuklar katmak ve tekamül etmek için, varsa sorularımızı "" mertçe soralım "" ve cevap arayalım.

birbirimize de sormadığımız sorular hakkında yardımcı olmuş oluruz.

bir kaşındırıcı sual ben ortaya atayım: imanın rüknü olan meleklere imanın ehemmiyetine kail miyiz? ne ehemmiyeti var ki meleklere iman etmeyen imansız sayılır. yahut şöyle de sorulabilir, gerçekten vicdanen şunu diyebiliyor muyuz: "evet, nasıl ki allaha iman etmesem hayatım mahvolur perişan olur, ve ettikten sonra şöyle şöyle hayati faydalara eriştim...aynen öyle de meleklere iman etmesem .... olur, meleklere iman ettiğim için hayatımda ...... şöyle şöyle kritikler ikmal oldu" diyebiliyor muyuz? vicdanen soralım kendimize, meleklere iman benim hayatıma ne kattı, olmasaydı ne götürürdü?
rehberimiz muhammed aleyhisselatu vesselam buyurdu ki;

هَلَكَ النَّاسُ اِلاَّ الْعاَلِمُونَ وَهَلَكَ الْعَالِمُونَ اِلاَّ الْعَامِلوُنَ وَهَلَكَ الْعَامِلُونَ اِلاَّ الْمُخْلِصُونَ وَالْمُخْلِصُونَ عَلٰى خَطَرٍ عَظِيمٍ

yani; insanlar helak olurlar, alimler müstesna, alimler helak olurlar bildiğiyle amel eden amiller müstesna, hatta bildiğiyle amel eden amillerde helak olurlar, halis muhlisler müstesna, hatta muhlisler için dahi azim bir tehlike vardır..

buna göre istihracat (çıkarımlar):

- buradaki ilimden kasıt amele dönüşmemiş teorik ilimdir. bunu "amil" kelimesi ispat eder.
- buradaki amilden kasıt elindeki ilmini amele dökmüş olan alim olduğuna göre, onun elindeki ameliye ise pratik ilmi de dahil olmak üzere davranış ve davranış tarifleridir.
- buradaki ihlastan kasıt yapılan amelin rıza-ı ilahi için olması nihayetinden, samimi olması bidayetine kadar olan dairedir. yani en başta samimiyet, ennihaye de katıksız ve rıza-ı ilahi için olması lazımdır.

- bugün islam dersi diye anılan fakat eski muhakkiklerin alet ilimleri diye adlandırdığı ilimler teorik ilimler olup buradaki helak olan alimlerin elindekine işaret ettiği barizdir.
- evet eskiden en lazım olan usul dersleri (usulüddin, usulültefsir, usulül hadis ve saire...) dahil esasa dair hatta tefsir, hadis, kelam gibi dersler alet ilmi sayılmıştır. bu haktır. çünkü bir papaz hatta din düşmanı birisi de bu dersleri tedris edebilir ve ettirebilir.
- demek yalnız teorik ilim şeklinde ders alan, ister hadis ister tefsir ister arapça hatta tecvid dersi dahi alsa islam dersi almış olmaz. çünkü teoride kalan ilim insanı alim etsede, necat vermez, kurtuluş vermeyen islam olamaz, helakete götüren islam dersi olamaz.
- bugün pratik denilen, ameliye ve amel tarifi islami ders sayılmaz. çünkü nass-ı kuranla sabittir ki musalline dahi veyl olabilir. çünkü sahun namazı kılarlar. hadis buna işaret ediyor. demek namazın teorik kılınış, farz, vacip, sünnetlerini bilmek, hatta tadilierkana riayet ederek kılmak kurtarmıyor. hatta insanı "yukezzibu biddin" yapabilir.
- demek islami tedrisat namı altında çektirilen zikirler, okutulan kitaplar, büründürülen haller ve tarifle tamil ettirilen ameller, hulus olmaksızın islami tedrisat sayılmazlar, çünkü necat vermezler, necat vermeyen islamdan olamaz.
- demek bir ilme islami demek için "ilim + amel + ihlas" etkenlerini birlikte içermelidir, aksi taktirde buna islami ilim denmez, bunun tedrisine de islami tedrisat denemez.
- demek formül ve esas şu ki: mesela bir adam 3 birim teorik ilim tedris edip, onun 2 birimini amele dökse, 1 birimini ihlas ile huluslandırsa, yalnızca 1 birimlik aksiyonu islamdır. 1 birim ilmi ve 1 birim ameli hulusa ermezse şahsı helakete atar, yahut bu uğraşlar boşa giderek helak olur.
insanların ileri yaşlılık, bunaklık ve düşkünlük halinde geçirdiği ömrün en rezil, en düşkün çağı. peygamber efendimiz dualarında bu hale düşmekten allah'a sığınmış, kuran'ı kerim'de de iki yerde bahsedilmiştir;

hem allah, sizi yarattı; sonra da sizi öldürür; içinizden kimi de ömrün en rezîline (bunaklık çağına) ulaştırılır ki, biraz ilimden sonra hiçbir şey bilmez olsun! muhakkak ki allah, alîmdir, kadîrdir. (nahl, 70)

ey insanlar! eğer öldükten sonra dirilmekten şüphe içinde iseniz, artık muhakkak ki biz, sizi bir topraktan, sonra bir nutfeden, sonra bir alakadan, sonra da (ne) yaratılmış (ne de) yaratılmamış (henüz kemâle ermemiş) bir mudgadan yarattık ki, size (kudretimizi) açıkça gösterelim. artık dilediğimizi muayyen bir vakte kadar rahimlerde bekletiriz; sonra sizi bir bebek olarak çıkarırız; sonra da gücünüz kemâle ersin diye (sizi büyütürüz). i̇çinizden kimisi (yaşlanmadan) vefât ettirilir, kiminiz de ömrün en rezîline (bunaklık çağına) ulaştırılır ki, biraz bilgiden sonra bir şey bilmez olsun! ve (sen) yeryüzünü kupkuru görürsün; fakat onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman, harekete geçer, kabarır ve her çift (her cins) güzel bitkiden yetiştirir. (hacc, 5)
her konuda yüzeysel de olsa fikir ve bilgi sahibi olma arzusu taşıyan, ortamlarda satacak bilgisi çok olan, bilmiyorum demeye utanan, narsist olmaya meyilli insan.

bilgi akışının inanılmaz olduğu günümüzde, sosyal medyasından geyik mekanlarına pr kasan insanın her şey hakkında az da olsa bilgi sahibi olması gerektiğini söyleyerek bu insanı biz icat ettik.

bizde böyle argo olmayan hem çağına göre daha anlamlı bir kavram vardır ki o da
(bkz:hezarfen)
hayatta istediğim şeylerden biri. nabi merhumun dediği "etme ar oku öğren ehlinden, her şeyin ilmi güzel cehlinden"... az buçuk fikir sahibi olduğuma inandığım konulara baktığımda: fizik, matematik, yazılım, mühendislik, edebiyat, psikoloji, din, tarih, müzik, felsefe, spor, bitkiler alemi, etimoloji... aynı konuda yeni şeyler öğrenmek bir yerden sonra insandaki hayreti öldürüyor. farklı konularla ilgilenmek bu hayreti arttırdığı gibi insanı daha dinç tutuyor, yobazlıktan kurtarıyor. tabii bir konuda ihtisas sahibi olmak da önemli. hani hep derler ya, "bir şeyin her şeyini, her şeyin bir şeyini bilmek" diye. o hesap...

(bkz:know it all)
evvelden kabaca biliyordum. dün kardeşimin ödevini yaparken daha detaylı öğrenmek zorunda kaldım. metin kısaca şöyle:

nesne tabanlı programlama, programlama yaparken verileri ve bu veriler üzerinde işlemleri parçalara( yani sınıflara) ayırıp, her bir parçayı ayrı ayrı düşünerek daha düzenli, anlaşılır ve yeniden kullanılabilir kodlar yazmamızı sağlar. mesela bir cep telefonunu ele alalım. bu cep telefonunun markası, modeli, rengi, şarj kapasitesi ve işlemci hızı gibi özellikleri vardır. biz bunlara "veri" diyoruz. aynı şekilde telefonu nasıl açıp kapatabiliriz, görüntü ve ses ayarlarını nasıl kendimize göre ayarlayabiliriz veya birini arayacağımız zaman ne tür işlemler yaparız?.. tüm bu soruların cevaplarına da "metot" diyoruz. eğer bu telefonla ilgili nesne tabanlı bir programlama yapacak olursak bir "cep telefonu sınıfı" oluştururuz. bu sınıfta da telefonun özellikleri (veri) ve kullanım şekilleri (metot) oluştururuz. bu şekilde bir kodlama yaptığımızda işlemler daha basit olmakla birlikte işlevsellik de artmış olur.

nesne tabanlı programlama dersinin sağladığı bilgi, beceri ve yetkinlikler aşağıda maddeler halinde yer almaktadır:

• nesne tabanlı programlamanın öğrenilmesiyle birlikte yazılımcının paradigma kurması, algoritma felsefesini daha iyi anlaması sağlanmış olur,

• nesne tabanlı programlama sayesinde yazılmış olan kodlar "modüllere" dönüştürülerek farklı projelerde kullanılabilir hale gelmektedir,

• nesne tabanlı programlamada kodlar parçalara ayrıldığı için herhangi bir hata olduğunda hatayı bulmak kolaylaşmaktadır,

• nesne tabanlı programlama ekip çalışmasına uygundur, her ekip üyesi projenin farklı bir sınıfıyla, metoduyla ilgilenebilir, daha sonra bunların hepsi bir araya getirilebilir,

• nesne tabanlı programlamada sınıflar projenin her aşamasında çağrılıp kullanılabileği için aynı kodun tekrar yazılmasına duyulan ihtiyaç ortadan kalkar ve böylece verimlilik artar,

• nesne tabanlı programlama aracılığıyla oluşturulmuş programlama dillerinin (java, c, c# gibi) aktif bir şekilde kullanımına kapı aralar.


yukarıda bahsi geçen kazanımlar birlikte düşünüldüğünde nesne tabanlı programlama dersinin bir bilgisayar mühendisi öğrencisi için ne denli önemli olduğu açığa çıkmaktadır. bu dersteki kazanımlarla birlikte iş hayatında rakiplerden birkaç adım önde olmanın mümkün olduğu görülmektedir. dersin dikkatle takip edilmesinin, not odaklı değil "paradigma geliştirme odaklı" bir çalışmanın faydalı olacağı düşünülmektedir.
gönülden yazıldığı her mısraında hissedilen harikulade bir sıtkı caney şiiri... birkaç gün önce okurken gözlerim yaşardı. helal olsun sıtkı abi... şiir çok uzun. kısım kısım paylaşacağım inşaallah.

kan akınca
dağlarda ateşler yakınca hayat
uçurumlardan sonsuza bakınca
bırakınca boşluğa
kirli bir ceset gibi dünyayı
sarkınca ötelerden içime sırat
öpünce kalbimden çile sarayı
çıkıp geldim! kumandan

akınca kan
akınca yüreklerin bütün caddelerinde acı
bendim sabrın bütün raddelerinde kıvranan
ben dua dua sıkılan yumruk ben akıncı
bir sen kaldın düşümü hayra yoran
hem üşüyüp hem yandığım bir anadolu ayazından
saymadım kaçıncı, bir gece namazından
çıkıp geldim! kumandan

selamlık tekbirle, geldim! kumandan
seni her cephede gördüm de geldim
korksunlar zindana sığmayan candan
sevdamı namluya sürdüm de geldim
geldim! kumandan
üc ayların sonucusu, on bir ayın sultanı ramazan-ı şerife çok şükür kavuştuk. affedilmiş olarak bayrama ermek nasip olsun.

eskiden sözlükte yazarlar arasında cüz alarak ramazan'a özel hatim indirilirdi. hatta bir sene duası mekke'de yapıldı. (*) nerede o eski ramazanlar (*)

sözlük içinde ramazan'a özel bir farklılık olması daima her gün bir dua paylaşımı olsa nasıl olur?
bunun için görevli bir yazar yok. isteyen bu başlık altına kur'an ı kerim'de geçen dualardan, peygamber efendimizin dualarından, kıymetli büyüklerin dualarından veyahutta kendi gönlünden geçen duaları yazabilir. bir yazar yazdı diye de diğerleri yazmamazlık yapmasın.

ramazan ayımız mübarek olsun.
dualarda buluşalım.
yeni nesil aşıklara örnek olması lazım. perinçek ne dese cübbeli onu diyor. hürmette kusur etmiyor. e seven de sevilir tabii.
takıldığım liseli gençlerle oynadığım counter strike benzeri bir oyun. farklı olarak bu oyunda bir sürü farklı karakter var ve hepsinin değişik yetenekleri var.

benim oynadığım karakterin adı mal sage idi galiba. çünkü herkes bana öyle sesleniyordu.
1990 yılında i̇stanbul'da kurulmuş yerli bir heavy metal grubudur.
gruplarının ismini alan tek albümleri badluck'ın üzerinde bulunan madalya ilgi çekici.
osmanlı devleti'nin vermiş olduğu son madalya olan harp madalyası, mart 1915'te harp madalyası nizamnamesine göre muharebeler arasında üstün cesaret ve kahramanlık gösteren askerlere verilmiştir.
albümün içinden çıkan, üzerinde grup üyelerinin yer aldığı fotoğrafta üyelerden biri de madalyanın kolye versiyonunu takmış.
arkasındaki hikayeyi merak ediyorum, henüz bulamadım.
yıllar evvel farisilerin evlenecek kişiler arasındaki ideal yaşı bulmak için bu formülü kullandıklarını okumuştum. x kızın yaşı, y ise oğlanın.
azeri ve farisilerde erkek ismi. nêr, nêri kelimeleri erkekliğe atıftır. bir de meşhur bir tweetin konusu. görsel koyamadığım için metni aşağıya yazıyorum:

* karım twitter açmış, nerede bu kadın, gördünüz mü? yardım edin bulayım.

* herkes kendi takipçi listesine baksın. adı neriman.

* eşek sürüsü kadar adamsınız. bi kadını bulamadınız. itfaiyede çalışıyorum. yangına mı yetişeyim nerimana mı?!
afad günler öncesinde uyardığı halde hiçbir önlem alınmadı. sabah akşam gelen sms'ler ciddiye dahi alınmadı. bugün şanlıurfa belediye başkanının üzerine yürüyen halkı korumalar karşıladı. biriken sular drenaj pompasıyla veya vidanjörle tahliye edileceğine kepçeyle müdahale ediliyor. dışarı atılan su, kot farkından dolayı tekrar aynı yerde birikiyor. yazık günah vallahi. demek maraş depremi için de günler öncesinde uyarılar yapılabilseydi aynı felaket yaşanacaktı. bu ne ciddiyetsizlik ne aymazlık...