dertli sözlük – dert söyletir
ermenilerin şehrin asıl sahiplerini katlettiği sürgün ettiği ve birkaç yıl içinde ev, cami, han hamam demeden dümdüz ettiği eski van şehri. tarihte güzellikleri ile anılmış o şehir... sürgün edilen birçok aile parçalanmış, dağılmış veyahut koleradan tamamen yok olmuş. bazı aile üyeleri on yıllar sonra birbirlerine kavuşmuş. i̇şgalden kurtulunca imkân bulup ilk dönen kişiler eski şehrin tamamen yok edilişi karşısında hayretler içerisinde senelerce kendine gelememiş. bu geri dönen ahalide zorunlu olarak eski şehrin dışında kalan ermeni evlerine yerleştirilmişler.
ekspertiz sürecinde izleyici gibi beklemek zevkli ama stresli bir şey tabii. lifte çıktıktan sonra usta bir şeylere bakıyor, suratını asıyorsa kötü haber geliyor gibi hissediyorsun. şasi sağlam ama sol arka çamurluk değişmiş deyince de tamam ya, sıkıntı değil diye kandırıyorsun kendini. ama içten içe o ses hep kalıyor: ya bu araba başına iş açarsa… çok sıkıntılı bi durum ya.. ama iyisinin bulunması gerekiyor.. yoksa araba değil sadece, siz e pert olursunuz arabaya para bayılmaktan..
web tasarımda genç ekipler enerjik ama bazen süre yönetiminde zorlanabiliyorlar tabii.
özellikle projeyi teslim tarihi konusunda net olun, yoksa uzayabiliyor. işiniz gecikmesin.
ama işin sonunda çıkan ürün çoğunlukla tatmin edici gerçekten.
mobil öncelikli tasarımlar artık standart olmuş son zamanlarda. tasarım estetiği konusunda eskişehir ekolleri bayağı başarılı buluyorumm
aslında kimsenin toki̇’den lüks bir hayat beklentisi yok. insanlar sadece bir evleri olsun, kiradan kurtulsun, çocuklarına burası bizim diyebilsin istiyor. kuraya başvururken heyecan da var, yorgunluk da... çünkü herkes biliyor ki bu ülkede ev sahibi olmak artık çalışarak değil, kurayla mümkün oluyor. çıkan ağlıyor, çıkmayan susuyor. ama herkes bir sonraki başvuru tarihini beklemeye devam ediyor...
her şey hızlıca verilip hızlıca bitmesi için hazırlanmış gibi. botlar sanki birkaç bedelli asker dolaşmış, palaska eskimiş ama iş görüyor. kamuflaj desenleri karışık ama kimsenin umurunda değil. aslında bu set, askerliğin hızlandırılmış versiyonu; malzeme önemli değil, prosedür tamamlanıyor sadece..

asker kolisi
askeri malzeme genelde seninle tam uyum sağlamaz. botun büyük gelir, palaska çözülür, kask kafana tam oturmaz ama idare edeceksin derler. malzemenin durumu pek önemli değildir, önemli olan senin üzerindeki duruşundur. arızalar, eksikler sıradanlaşır; alışılır. bu da tecrübe denir, başka çare yoktur. sonunda anlarsın ki, askerlikte en sağlam malzeme sabırdır..

asker marketi
lazerle hemoroid tedavisi son zamanlarda baya duyuluyor. klasik ameliyata göre daha az ağrılı, iyileşme süresi kısa diyorlar. doğru da, ama herkes için değil. küçük ve orta dereceli hemoroidlerde işe yarıyor, ilerlemiş olursa klasik ameliyat gerekiyor. fiyatları da fena değil ama özelde biraz pahalı. devlette bulmak zor olabiliyor maalesef. yani hemen lazer yaptırayım demek yerine önce tuvalet alışkanlıklarına dikkat etmek lazım. bazıları lazerle rahatlamış, bazıları da tekrar etmiş. özetle, lazer iyi bir seçenek ama mucize bekleme, doktorla konuşup karar ver.

lazerle hemoroid tedavisi
şimdi ki oyunlar değil de çocukken oyun oynamak çok farklıydı. i̇nternet ya da bilgisayarlar yoktu, daha çok sokakta, arkadaşlarla beraber oynardık. oyunlar basit ama çok eğlenceliydi gerçketen. hayal gücümüzle kendi dünyamızı yaratırdık. koşar, güler, bazen kavga eder, sonra yine barışırdık. o zamanlar oyun sadece vakit geçirmek değil, aynı zamanda büyümek ve dünyayı öğrenmekti. ve öğrenirken asla şüpheyle kimseye yaklaşmazdık da. şimdi düşündüğümde, çocukluğun en değerli yanlarından biri oyundu. o yüzden o zamanlar daha çok oyun oynamaya zaman ayırmak gerekirdi diye düşünüyorum.. keşke daha çok oynasaydım.. bu kadar laftan sonra pes arkadaşlarıma değil çocukken saklambaç seksek oynadığım arkadaşlarıma şunu borç bilirim.. teşekkürler oyun arkadaşlarım...
عَن أَبِي أُمَامَةَ البَاهِلِيِّ رضي الله عنه قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ﷺ: «الخَوَارِجُ كِلاَبُ النَّارِ»
(ebû dâvûd, sünnet, 1; i̇bn mâce, mukaddime, 9; ahmed b. hanbel, müsned, v/252)

hadisin sarahatiyle, havaric denilen, ve islamın ekserisini teşkil eden ehlisünnetten kendisini hariç tutan, ehlisünneti de kendinden hariç tutan kısımdır. her dönemde temsilcileri olmuştur.

bu dönemde temsilcileri:
- kendisine başputu perde yapıp dinsizlik yapan dinsiz takımı gibi; kendisini selefi ism-i şerifinin altına saklamaya çalışan, -selefin köpeklerinin su kabı bunlardan daha şereflidir-

- tevili anlamayacak kadar beyinsiz, sıkıştığı yerde kelimeye takla attırarak tevil yapan...

- çöl böceklerinden daha aşağı olan vahhabilere bile rahmet okutan..

- hakikatinde 'böl parçala yönet' taktiğinin devam ettiricisi ve ömrünü ajanlık vazifesine feda ederek, geberdiğinde dahi anlaşılmayan ecnebi gavurlarının üretip devam ettirdiği,
antalya havalimanı’na indin, normalde sırada taksi bekle, adres anlat, klimasız yol çek.
ama vip transfer aldıysan; elinde isimlikle karşılanırsın, mercedes vito veya türevine binersin, su, klima, bazen şarj kablosu bile hazır.. sen sadece arkaya yaslanıp tatilin başladığını hissedersin.. çok güzel bence...

antalya vip transfer
duymak, gözlük takmak kadar normal olması gereken bir şeyken, işitme cihazı hâlâ utanılacak cihaz gibi görülüyor. halbuki işitme kaybı, sosyal hayattan kopmak demek. cihaz takınca sadece ses değil, insan ilişkisi de geri geliyor. takınca karşılıklı diyalog kurabiliyor insanlar. sosyal yaşantıyı çok etkiliyor gerçekten. kulağa değil, hayata takılıyor diyebiliriz.

işitme cihazları
muğla haberlerini okurken en çok dikkat ettiğim şey hangi kasaba hâlâ özgün kalmayı başarabilmiş. çünkü çoğu artık betona yenik düşmüş. datça direniyor, akyaka son kale, köyceğiz bozulmadı tarzı haberleri görünce umutlanıyorum.. memleketim diyorum ya..
https://www.habercitv.com.tr
mallorca’da küçücük bir taş ev bulduk, 2 katlı ve her yanı sarmaşık kaplıydı. velhasıl restore etmek biraz uğraştırdı ama sonunda ortaya bir kartpostal evi çıktı. çok güzel oldu. burada komşular sabah birbirine günaydın diyor, öğleden sonra herkes plajda. marketten dönerken çilek satıcısından 1 avroya koca kutu meyve alıyorsun. yaşam basit, ama kaliteli. çocuklar okuldan bisikletle dönüyor, kimse de çok bi stres yok.. ben çok sevdim gerçekten.
https://spainhomes.com/tr/ev/ispanya
poodle’ın enerjisi ve zekası birleşince ortaya mükemmel bir ev arkadaşı çıkıyor. eğitimi kolay, sevgiye düşkün ve oldukça sosyal. tüy dökmediği için ev temizliği kolay. üstelik küçük büyük herkese uyum sağlayabilen harika bir cins. tavsiyedir..
küçücük ama özgüveninden ödün vermez. havlamasıyla mahalleyi uyarır, ama bakışlarıyla kalpleri fetheder. tüyleriyle uğraşmak biraz zahmetli olabilir ama o minik patileriyle seni mutlu etmeyi biliyor.. bazen trip atar, bazen kucak ister bebek gibi ama her haliyle seni kendine bağlar. evin en küçük bireyi ama en büyük sevgiyi o kaplar..
https://patisayfasi.com/8035/pomeranian-boo
sağlık ve mühendislikte ciddi atılım yapan yeni nesil özel üniversite. klinik olanakları sayesinde pratik yapma imkanı çok iyi, özellikle tıp öğrencileri için büyük avantaj. akademik kadro hızla güçleniyor, uluslararası iş birlikleri artıyor. kampüs modern, sosyal hayat hareketli ve i̇stanbul’un tam kalbinde. disiplinli bir yapı var, bu da eğitim kalitesini artırıyor. geleceği parlak, tercih listesinde kesinlikle olmalı. yurt konusunda en büyük artı, kampüse çok yakın olması. sabah erken kalkıp metrobüs kuyruğuna girmeden okula varmak mümkün. odalar makul büyüklükte. gayet yeterli.. güvenlik ve disiplin çok çok iyi.
https://konforist.com.tr/erkek/istinye-universitesi-yurt-vadi-kampusune-yakin-yurtlar
abdurrahman delen, müzik ve şiiri bir araya getiren özgün bir sanatçı bence. toplumsal mesajları şiirlerine başarıyla yansıtıyor ve hem sahnede hem kalemde güçlü bir duruş sergiliyor. eserleri içten ve anlamlı.
sigara, cebindeki son üç kuruşu yakarken; puro, bankadaki parayı yakmaya çalışanların hobisi. sigara içen “azıcık keyif” der, puro içen “sanat yapıyorum” havasında gezer. biri cebini, diğeri egoyu yakar. cüzdanı boşaltır. sağlık mı? o da hayal.d

http://www.sigarapuro18.com
orijinal adı, dae jang geum olan 2003 tarihli güney kore dizisidir.

güney kore tarihinde özellikle jaseon hanedanlığı döneminde çok önemli bir isim olan en yüksek dereceli kadın doktor jang geum'un hayatını anlatmaktadır.

hanedanlığın vakayinamesinde adı yedi kez geçmektedir. dizide epeyce güzel eklemeyle harika bir senaryo olup bu yedi atfa kritik anlarda sadık kalınmış ve hikayeyi yönlendirmiş.

2008 yılında ise trt 1'de yayınlanmıştır. diziyi dublajlı bir şekilde yakın zamanda izlemeye başladım. çocukken janggeum'un rüyası isimli çizgi filmi çoook severdim. orada da aynı kişinin hayatı anlatılıyor fakat saraydaki mücevher daha detaylı ve katmanlı bir olay örgüsüne sahip.

son olarak bir kahramanın yolculuğuna ve hayata dair çokça güzel detay bulduğum dizidir ancak saray entrikalarından ve adeta bir paratoner gibi saraydaki tüm kötülükleri çekip başına işler gelmesi, saraydan atılıp atılıp geri dönmesi, onu ilgilendirmeyen yanından bile geçmeyen işlerin ona musallat olması izleyiciyi sürekli tedirgin ettiğinden izlemesi zor dizidir.
bir uzakdoğu yemeği…
i̇zlediğim dizilerinde görüntüsüyle ve yeme şekliyle mi nedir ,insanın canını çektiren bir yemek. sosyal medyada gördüğüm bir tarifle evde yapmaya çalışmıştım, ben severek yemiştim, sizinle de paylaşayım:(*)
tavayı iyice ısıttıktan sonra içine kırmızı soğanları büyük büyük doğrayın. sarımsak, tarçın, kimyon ve karabiberi ekleyerek kuru malzemeleri tavada birkaç dakika kavurun.(*)

kavurduğunuz malzemeleri geniş bir tencereye alın. i̇çine taze zencefil ve birkaç tane tavuk butu koyun. biraz acı sos ve soya sosu ekledikten sonra suyunu ilave edip pişirin.

piştikten sonra suyunu başka bir kaba süzün. ramen olarak istediğiniz çeşidini kullanabilirsiniz(*) ramenleri başka bir tencerede pişirdikten sonra tabağa alın ve süzdüğünüz tavuk suyunu kepçeyle yavaş yavaş tabağa ekleyin. üzerine tavukları ince ince ya da istediğiniz şekilde doğrayabilirsiniz. biraz doğranmış yeşil soğan, maydonoz, kırmızı biber ve susam da ekleyebilirsiniz. afiyetler olsun :).

(bkz:uzakdoğu yemekleri)