türk sinemasının emektar oyuncularından.
iki sene üst üste izmir kitap fuarında kendisiyle tanışma fırsatı buldum. yüzüne kondurduğu zoraki gülümseme ile etrafına gülücükler saçıyor ve "türk solu" dergisinde yazdığı makalelerden derleme kitaplarını imzalıyordu. bir kitap da benim ve eşim adına imzaladı. åžunları yazmış bana uzattığı kitaba:
"sevgili arkadaşım volkan'a, insan onuruna yaraşır bir yaşam dileğiyle. sizin ilyas. imza"
kitabın imzaladığı kısmında "kitabın geliriyle aydınlarımıza mum alınacaktır" diye bir not düşmüş yayınevi. manidar bir söz... aydınlar ve mum..
yazdığı yazıdaki "sizin ilyas" vurgusu çok önemli... yıllardır içinde barındırdığı "halka mã¢l olma - halk tarafından benimsenme ve sahiplenilme" açlığının bir göstergesi bu...
kitabını okudum mu? elbette! kitabın adı "kırmızı beyaz"... bir kaç şiir ve kesik kesik düşünce helezonlarından oluşan makalelerin bir derlemesi. kitabın büyük bir kısmında "kendisini ispat" çabasında. neden solcu olduğunu anlatıyor... geri kalanında ise klasik solcu söylemlerini ard arda sıralıyor. o kadar...
kendisine karşı sevgi beslemediğim gibi, nefret de etmiyorum... fikirlerinden ötürü insanlardan nefret etmeyi bırakalı çok oldu. ötekileştirdiklerine savurduğu hakaretleri ise "nezaketten nasibi olmamış, yazık" düşüncesiyle sineye çekiyorum.
ilyas salman, seksen doğumlular için aslında aynen kemal sunal ve åžener åžen gibi bir komedi ustasıdır. televizyonların ve "betemaks" marka video oynatıcılarının tüm evleri sardığı o dönemlerde, videokaset seçiminde ciddi bir etkiye sahipti... hakkını yemeyelim, güldürmeyi de, ağlatmayı da bilirdi...
ilyas salmanın belki de çoğu kişi tarafından bilinmeyen en önemli özelliği "müzmin bir muhalif" olmasıdır. o okuduğum kitabında solcusunda, atatürkçüsüne bir çok portreyi de, kaba üslubuyla yerden yere vurmayı ihmal etmiyor... yani sıkıntısı herkesle...
kabul edin ya da etmeyin, kendisini bir türlü kurtaramadığı bir saflığı var... evet evet saflık! temizlik anlamında değil... uyanık olamama anlamında... zaten uyanık olsaydı, dönemdaşı ve akranı olan diğer sanatçılar gibi o da "kapitalizmin nimetlerinden yararlanabilirdi..." gerçi bu sene yaptığı atılımla o da bozdu kapitalizm orucunu! malumunuz, "akasya durağı" isimli dizide oynuyor artık...
ilyas salman... ne denirse densin o, bu ülkenin bir rengi... bir sesi... bizim belki de farkında olmadığımız bazı önemli şeyleri seslendiren bir misyon adamı! sağıyla, soluyla kavgalı saf-dürüst bir adam! bilmediği konularda da atıp tutmasa elbette daha iyi olacak ama belli ki derdi var! bırakın konuşsun, söylesin, yazsın... bizim ondan, onun bizden alacağı şeyler vardır... kim bilir?
iki sene üst üste izmir kitap fuarında kendisiyle tanışma fırsatı buldum. yüzüne kondurduğu zoraki gülümseme ile etrafına gülücükler saçıyor ve "türk solu" dergisinde yazdığı makalelerden derleme kitaplarını imzalıyordu. bir kitap da benim ve eşim adına imzaladı. åžunları yazmış bana uzattığı kitaba:
"sevgili arkadaşım volkan'a, insan onuruna yaraşır bir yaşam dileğiyle. sizin ilyas. imza"
kitabın imzaladığı kısmında "kitabın geliriyle aydınlarımıza mum alınacaktır" diye bir not düşmüş yayınevi. manidar bir söz... aydınlar ve mum..
yazdığı yazıdaki "sizin ilyas" vurgusu çok önemli... yıllardır içinde barındırdığı "halka mã¢l olma - halk tarafından benimsenme ve sahiplenilme" açlığının bir göstergesi bu...
kitabını okudum mu? elbette! kitabın adı "kırmızı beyaz"... bir kaç şiir ve kesik kesik düşünce helezonlarından oluşan makalelerin bir derlemesi. kitabın büyük bir kısmında "kendisini ispat" çabasında. neden solcu olduğunu anlatıyor... geri kalanında ise klasik solcu söylemlerini ard arda sıralıyor. o kadar...
kendisine karşı sevgi beslemediğim gibi, nefret de etmiyorum... fikirlerinden ötürü insanlardan nefret etmeyi bırakalı çok oldu. ötekileştirdiklerine savurduğu hakaretleri ise "nezaketten nasibi olmamış, yazık" düşüncesiyle sineye çekiyorum.
ilyas salman, seksen doğumlular için aslında aynen kemal sunal ve åžener åžen gibi bir komedi ustasıdır. televizyonların ve "betemaks" marka video oynatıcılarının tüm evleri sardığı o dönemlerde, videokaset seçiminde ciddi bir etkiye sahipti... hakkını yemeyelim, güldürmeyi de, ağlatmayı da bilirdi...
ilyas salmanın belki de çoğu kişi tarafından bilinmeyen en önemli özelliği "müzmin bir muhalif" olmasıdır. o okuduğum kitabında solcusunda, atatürkçüsüne bir çok portreyi de, kaba üslubuyla yerden yere vurmayı ihmal etmiyor... yani sıkıntısı herkesle...
kabul edin ya da etmeyin, kendisini bir türlü kurtaramadığı bir saflığı var... evet evet saflık! temizlik anlamında değil... uyanık olamama anlamında... zaten uyanık olsaydı, dönemdaşı ve akranı olan diğer sanatçılar gibi o da "kapitalizmin nimetlerinden yararlanabilirdi..." gerçi bu sene yaptığı atılımla o da bozdu kapitalizm orucunu! malumunuz, "akasya durağı" isimli dizide oynuyor artık...
ilyas salman... ne denirse densin o, bu ülkenin bir rengi... bir sesi... bizim belki de farkında olmadığımız bazı önemli şeyleri seslendiren bir misyon adamı! sağıyla, soluyla kavgalı saf-dürüst bir adam! bilmediği konularda da atıp tutmasa elbette daha iyi olacak ama belli ki derdi var! bırakın konuşsun, söylesin, yazsın... bizim ondan, onun bizden alacağı şeyler vardır... kim bilir?