dünyanın en büyük kahve zinciri.
artık popülaritesini kahve dünyasına kaptırmış olan sözde büyük kahve zinciri.boykot!
boykot ürünlerinin başında gelen, her kahvesinin bir kurşun ile takas edildiği, sahibinin bir arap yahudisi olduğu kahve şirketi..
sıradaki link hayranları için geliyor. (http://saglik.bugun.com.tr/starbucks-tan-bocek-itirafi-188349-haberi.aspx)
boykot!
boykot!
filtre kahvesi kahve dünyası ve lavazza gibi seleflerine rağmen çok çok iyidir ve ortalama bir fiyata sahiptir. bitter çikolatası ise çok sert ve çikolata zevkini öldürecek kadar acıdır. ikisi de zevk meselesi tabii.
frappelerinde bit kullandığını itiraf etmiş kahveci. (*)
profesyonel kahveci. you've got mail adlı filmde ilk olarak görmüştüm, kahve çeşidinin fazla olduğundan dolayı seçmekte zorlanıyordu adam. ders çalışmak için fena mekan değildir, kendine has kahve kokusu vardır. yerli kahvecilerimizi, çaycılarımızı boşlamamak kaydıyla uğranılabilecek mekandır.
çay yok.beypazarı maden suyu yok.türk kahvesi içene de iyi gözle bakmıyorlar anladığım kadarıyla.en ucuz kahve yedi sekiz lira civarında.bir de beyefendiler paraya kıyıp garson tutamamışlar, self servis ne ya. bu amerikalılar cingen resmen.(bkz:bu ne perhiz bu ne lahana turşusu)evet mekan değerlendirme kriterlerime göre sınıfta kalıyor maalesef.
i̇çinde bulunduğum bir eğitim grubunda -hadi hep beraber buraya gidelim- dediler, birkaç ay önce. biz de içimizden -iyi madem çıkıntılık yapmayalım- dedik, gittik. i̇şte en ucuzundan bir kahve söyledik. neyse bunlar en ucuz-basit kahveyi (kahvenin üstüne sıcak su, yapacağı bu. yok peçete koyuyor süzüyor felan hikâye, izliyoruz yaparken) de on dakikaya yakın bekletti ve ayrıca kahveyi hazırlayan kişinin sağlık durumu bulaşıcı hastalık seviyesinde hasta olmasına rağmen çalıştırıldığını gördüğüm için çok da hijyene önem vermediklerini anladım. (kahvenin üretim sürecini belgesellerden gördüğüm için hijen noktasına pek takılmadım.)i̇şte 10 dakika sonra ismimiz okundu kahveyi aldık (adamın önündeyim 10 dakikadır, ismimi çığırıyor. hiç hoş değil bence hatta saçma ve gereksiz. ek olarak samimiyetsiz.) kahveyi aldık almasına da içemiyoruz. eski biberon ağızlarından yapmışlar (bilenler bilir emzikli biberon daha yeni yeni çıkarken ve çok pahalıyken biberon yerine ince, noktalı çıkışlı ve ağıza tam oturan bu nesneler kullanılırdı, tam adını bilmiyorum ondan biberon dedim.) kahveyi dikiyorsun gelmiyor, gelen direk boğaza gidiyor yakıyor ( sonradan öğrendim; bu ağzınızın yanmaması ve kahvenin soğumaması için yapılmış. öğrendiğimde - hadi oradan - dedim. ) baktım olacak gibi değil çıkardım kapağı, içtim kahveyi. yanımda ki eleman dik dik baktı ve -ama öyle içilmez ki o- dedi. bir bakış attım ve düşüncelerimi ilettim. ayrıca çokça sek nescafe içen ve farklı bir çok kahve tarifinide denemiş biri olarak içtiğim kahvenin tanının da beni pek çekmediğini belirteyim. bir de geçen gün bir yakınım paket kahve aldı buradan. ( saçma bir şekilde siparişini bekliyenlerin sırasında bekletildi ) bu bekleme esnasında farklı isimleri olan kahve paketlerini inceledim. ne gördüm dersiniz? hepsi hollanda da aynı fabrikadan çıkan aynı mal. hani dersiniz ki yok geldiği hasat edilen ülke farklıdır, farklı paketlenmiştir... yok öyle bir şey. adam kendisi yazmış gelen bütün kahveleri harmanladık diye. eee sormazlar mı adama bu farklı isimler ne diye? (sormadım, önceden bir yerde sormuştum satıcı eleman biraz mahçup olmuştu. bu sefer sormadım.) sormadım ama alan yakınıma belirttim. o da ilk defa tavsiye üzerine aldığını söyledi. geçmiş zaman üniversite de komünist takılan bir hocamda buranın kahvesini içmeden uyanamadığını söylemişti. pazarlaması, satışı, algılanışı böyle olan garip bir yer. ben pek hoşlaşmıyorum.
tam bir israf yeri
