adalet: 10 lirayı, karşındaki biri zengin diğeri fakir iki kişiye taksim ederken, ihtiyaç sahibini gözetmektir.
eşitlik ise: her ikisine 5 şer lira vermektir.
her eşitlik adalet değildir, her adalet de eşitlik değildir.
adalet ilahi olanıdır. eşitlik insani bir tür çabadır; adaletin çakması desek yanlış olmaz sanırım. bu yüzden "eşitlik istiyoruz" tarzı sloganlar kulak tırmalıyor. kimse kimseye eşit değildir.
hukuk birinci sınıf talebesi biriyle yemek yiyordum.
bölümüne ve okuluna ilgisini test etmek adına birkaç mefhumun manasını sordum.
cevap gelmedi.
'adalet nedir?' diye sordum. 'adil olmaktır' dedi ve bu minvalde cevaplar verdi.
baktım olacak gibi değil.
masadaki tuzluk, peçete, şeker gibi malzemeleri işaret edip ''bunların idaresinden mesulsün, adaletle idare et'' dedim.
-'abi işte hepsi eşit, hiçbiri diğerinden üstün değil' dedi.
pekala dedim ve şekerleri masaya döküp, kürdanları da şeker tabağına boşalttım.
ve o soruyu sordum:
-madem hepsi eşit, yer değiştirsinler. oldu mu?
-yok olmadı.
-peki adaletin tecellisi nasıl olacak?
-hepsi kendi tabağında bulunmalı?
-o halde adalet nedir?
-nedir abi?
-her şeyin yerli yerinde olmasıdır. eşitlikten farkı ve üstünlüğü de budur. (*)
adalet herkese eşit davranmak değildir, herkese hakettiği gibi davranmaktır.
adelet; hak edene hakkını vermek, eşitlik; herkese aynı hakkı vermek.
şu dünyada hiç birimiz eşit değiliz hatta aynı şekilde yetiştirilen çift yumurta ikizleri bile eşit gelmiyor dünyaya. ama hepimize akıl verilmiş. ne için? adil olmamız için. eşit değiliz ama adil olabiliriz. bu eşitlik kavramı son üç-dört asırdır çok ön plana çıkmış konjonktüre bağlı olarak ve ne yazık ki bizim adalet uygulamalarımız da eşitlik kavramın ekmeğine yağ bal sürmüş. tartışma aslında uzun ancak -eşitlik- kavramının çok kaba bir kavram olduğunu belirterek entryi bitireyim.