önümüze gelene dünya lideri, müslümanların lideri, ortadoğunun lider ülkesi, gibi vasıflar ve yakıştırmalar yaparken bize ufuk çizecek bir örnek olarak şu anıda anlatılanları iyi tahlil etmekte yarar var...
merhum milli görüş lideri, eski başbakan ve saadet partisi eski genel başkanı prof.dr.necmettin erbakan'ın yakın çalışma arkadaşınlardan 19. 20. 21 dönem milletvekilliği ve van belediye başkanlığı yapan fetullah erbaş 1995 yılında erbakan'ın talimatıyla mısır'da haklarında idam kararı verilen müslüman kardeşler mensuplarını nasıl ipten aldıklarını anlattı.
"biz milleti değil, ümmeti esas alırız. i̇slam dünyasında sınır olmaz. sınır önemli değidir." diyen fethullah erbaş tarihi olayı şu sözlerle anlattı;
"bizim liderimiz bizi düşünmüş sizi göndermiş idam etseler de gam yemeyiz" muhammed mehdi akif - 1995
"yıl 1995... bir akşam hocamızın özel kalem müdürü telefonla aradı. hoca sizi bekliyor dedi. bende meclis’ten genel merkez’e geldim. hoca bize özetle müslüman kardeşler teşkilatının üst düzey yöneticilerinin üç yıl önce amel (i̇şçi) partisi’nden seçimlere katılmak istemeleri üzerine tutuklanarak idam talebiyle yargılandıklarını ve bizim de onları mahkemede savunmamamızı istedi. ertesi günü havaalanında tarifeli uçak beklerken hocamın özel kalem müdürü bize bu iş için özel bir uçak kiraladığını ve uçağa binmemizi istedi. 6 kişilik bir jet uçağı idi, uçağa bindik bir pilot üç milletvekili kahire’ye geldik. çıkışta bizi karşılamak üzere hasan el benna’nın oğlu avukat seyfülislam el benna ve el ezher üniversitesi’nde okuyan üç türk öğrenci bekliyordu.
ertesi gün sabah bizi otelden aldılar, duruşmanın yapılacağı askeri mahkemeye götürdüler. orada duruşma başlamadan önce tutukluları getirdiler büyük arabaların içinde aslan kafeslerine benzer kafeslerde idiler. raylı bir bölmenin dışı yine parmaklıklı idi. tutukluların kafesleri bu raylar üzerinden mahkeme salonuna getirildi. ben yanlarına gittim aramızda bir metre mesafeden fazla boşluk vardı. onlara “bizi türkiye’den necmettin erbakan gönderdi, sizi mahkemede savunacağız bizler onun milletvekilleriyiz.” dedim. bu sözlerimi türk öğrencilerden biri arapça’ya tercüme etti. birden büyük bir ağlama sesi duyuldu. hepsi ağlıyordu. bir şeyler söylüyorlardı. "niçin ağlıyorlar ne söylüyorlar?” diye sordum bana dedi ki: “bunlar sevinçten ağlıyorlar. diyorlar ki bundan sonra bize idam etseler gam yemeyiz. bizim liderimiz bizi düşünmüş bize sizleri göndermiş. bugün bizim bayram günümüzdür karar ne olursa olsun artık umurumuzda değil” dedi. onların ağlaması beni de hislendirdi ve onlarla birlikte ağlamaya başladım. sonra mahkeme heyeti geldi. bizler dilekçemizi verdik türkiye’den geldiğimizi baroya kayıtlı avukatlar olduğumuzu sanıkların vekâletlerini bilahare alacağımızı mahkemede savunma avukatları olarak kabulümüzü istedik. mahkeme heyeti mısır hukuk fakültelerinden birinden mezun olmadığımızı ve mısır’da baroya kayıtlı olmadığımızı ayrıca mısır vatandaşı olmamamızdan dolayı talebimizi red etti. bu kez ben o günlerde almış olduğum uluslararası af örgütü’nün üye kartını mahkemeye sundum. duruşmaya gözlemci sıfatıyla kabulümüzü istedim. tercümanlar tercüme ettiler. mahkeme üye kartıma baktı sonunda gözlemci olarak bizi mahkemeye kabul ettiler ve duruşma başladı.
sonunda duruşma bitti ve mahkeme heyeti odalarına çekilirken ben yerimden fırladım son üye içeriye girerken yetiştim. kapıyı kapatırken ayağımı kapının arasına koydum bana “memnu memnu” dedi. ben de yanıma gelen türk öğrenciye “bu hâkime söyle bu yargılama dünyanın hiçbir yerinde olmamaktadır. siz sivil şahısları sivil suçları askeri mahkemede yargılıyorsunuz ortaya konulan deliler de geçersizdir. bir binaya giren herkesi idamla yargılıyorsunuz. ancak binanın önüne bir levha dikmemişsiniz bu kapıdan giren idam edilir diye” söylediklerimi çevirmesini söyledim. bu arada gürültüye diğer hâkimlerde geldiler. bende bunları dedikten sonra “eğer bu hususta görüşmezsek önümüzdeki duruşmaya en az on avukatla ve insan haklan örgütleriyle, af örgütüyle katılacağımızı bu konuda mısır’ın adalet sistemini, adil yargılama haklarını ihlal ettiğini tüm dünyaya duyuracağız” dedim. sözlerim tercüme edilince mahkeme heyeti başkanı bize “şimdi gidin yarın buraya gelin görüşelim” dedi. biz de mahkeme binasından ayrıldık. i̇kinci gün tekrar mahkeme binasına geldik. mahkeme başkanının odasında oturduk hâkimler gelmişti. bu konuda daha önce bu şahısların sivil mahkemede yargılanıp beraat ettiklerini bildiğimizi kendilerine anlattık. onlara yeni teklifimizin bu tutukluların yattıkları süre de göz önünde tutularak kendilerine üç yılı geçmemek üzere ceza verilsin ve tamamı tahliye edilsin teklifine onlar da olumlu baktılar. bir sonraki duruşmada bu kararı vereceklerini ifade ettiler. biz de ankara’ya döndük. durumu hocamıza anlattık memnun oldu mahkemeyi takip etmemizi istedi. bir sonraki duruşmada her birine dediğimiz gibi tutukluluk süreleri kadar ceza vererek salıverildiklerini öğrendik."
merhum milli görüş lideri, eski başbakan ve saadet partisi eski genel başkanı prof.dr.necmettin erbakan'ın yakın çalışma arkadaşınlardan 19. 20. 21 dönem milletvekilliği ve van belediye başkanlığı yapan fetullah erbaş 1995 yılında erbakan'ın talimatıyla mısır'da haklarında idam kararı verilen müslüman kardeşler mensuplarını nasıl ipten aldıklarını anlattı.
"biz milleti değil, ümmeti esas alırız. i̇slam dünyasında sınır olmaz. sınır önemli değidir." diyen fethullah erbaş tarihi olayı şu sözlerle anlattı;
"bizim liderimiz bizi düşünmüş sizi göndermiş idam etseler de gam yemeyiz" muhammed mehdi akif - 1995
"yıl 1995... bir akşam hocamızın özel kalem müdürü telefonla aradı. hoca sizi bekliyor dedi. bende meclis’ten genel merkez’e geldim. hoca bize özetle müslüman kardeşler teşkilatının üst düzey yöneticilerinin üç yıl önce amel (i̇şçi) partisi’nden seçimlere katılmak istemeleri üzerine tutuklanarak idam talebiyle yargılandıklarını ve bizim de onları mahkemede savunmamamızı istedi. ertesi günü havaalanında tarifeli uçak beklerken hocamın özel kalem müdürü bize bu iş için özel bir uçak kiraladığını ve uçağa binmemizi istedi. 6 kişilik bir jet uçağı idi, uçağa bindik bir pilot üç milletvekili kahire’ye geldik. çıkışta bizi karşılamak üzere hasan el benna’nın oğlu avukat seyfülislam el benna ve el ezher üniversitesi’nde okuyan üç türk öğrenci bekliyordu.
ertesi gün sabah bizi otelden aldılar, duruşmanın yapılacağı askeri mahkemeye götürdüler. orada duruşma başlamadan önce tutukluları getirdiler büyük arabaların içinde aslan kafeslerine benzer kafeslerde idiler. raylı bir bölmenin dışı yine parmaklıklı idi. tutukluların kafesleri bu raylar üzerinden mahkeme salonuna getirildi. ben yanlarına gittim aramızda bir metre mesafeden fazla boşluk vardı. onlara “bizi türkiye’den necmettin erbakan gönderdi, sizi mahkemede savunacağız bizler onun milletvekilleriyiz.” dedim. bu sözlerimi türk öğrencilerden biri arapça’ya tercüme etti. birden büyük bir ağlama sesi duyuldu. hepsi ağlıyordu. bir şeyler söylüyorlardı. "niçin ağlıyorlar ne söylüyorlar?” diye sordum bana dedi ki: “bunlar sevinçten ağlıyorlar. diyorlar ki bundan sonra bize idam etseler gam yemeyiz. bizim liderimiz bizi düşünmüş bize sizleri göndermiş. bugün bizim bayram günümüzdür karar ne olursa olsun artık umurumuzda değil” dedi. onların ağlaması beni de hislendirdi ve onlarla birlikte ağlamaya başladım. sonra mahkeme heyeti geldi. bizler dilekçemizi verdik türkiye’den geldiğimizi baroya kayıtlı avukatlar olduğumuzu sanıkların vekâletlerini bilahare alacağımızı mahkemede savunma avukatları olarak kabulümüzü istedik. mahkeme heyeti mısır hukuk fakültelerinden birinden mezun olmadığımızı ve mısır’da baroya kayıtlı olmadığımızı ayrıca mısır vatandaşı olmamamızdan dolayı talebimizi red etti. bu kez ben o günlerde almış olduğum uluslararası af örgütü’nün üye kartını mahkemeye sundum. duruşmaya gözlemci sıfatıyla kabulümüzü istedim. tercümanlar tercüme ettiler. mahkeme üye kartıma baktı sonunda gözlemci olarak bizi mahkemeye kabul ettiler ve duruşma başladı.
sonunda duruşma bitti ve mahkeme heyeti odalarına çekilirken ben yerimden fırladım son üye içeriye girerken yetiştim. kapıyı kapatırken ayağımı kapının arasına koydum bana “memnu memnu” dedi. ben de yanıma gelen türk öğrenciye “bu hâkime söyle bu yargılama dünyanın hiçbir yerinde olmamaktadır. siz sivil şahısları sivil suçları askeri mahkemede yargılıyorsunuz ortaya konulan deliler de geçersizdir. bir binaya giren herkesi idamla yargılıyorsunuz. ancak binanın önüne bir levha dikmemişsiniz bu kapıdan giren idam edilir diye” söylediklerimi çevirmesini söyledim. bu arada gürültüye diğer hâkimlerde geldiler. bende bunları dedikten sonra “eğer bu hususta görüşmezsek önümüzdeki duruşmaya en az on avukatla ve insan haklan örgütleriyle, af örgütüyle katılacağımızı bu konuda mısır’ın adalet sistemini, adil yargılama haklarını ihlal ettiğini tüm dünyaya duyuracağız” dedim. sözlerim tercüme edilince mahkeme heyeti başkanı bize “şimdi gidin yarın buraya gelin görüşelim” dedi. biz de mahkeme binasından ayrıldık. i̇kinci gün tekrar mahkeme binasına geldik. mahkeme başkanının odasında oturduk hâkimler gelmişti. bu konuda daha önce bu şahısların sivil mahkemede yargılanıp beraat ettiklerini bildiğimizi kendilerine anlattık. onlara yeni teklifimizin bu tutukluların yattıkları süre de göz önünde tutularak kendilerine üç yılı geçmemek üzere ceza verilsin ve tamamı tahliye edilsin teklifine onlar da olumlu baktılar. bir sonraki duruşmada bu kararı vereceklerini ifade ettiler. biz de ankara’ya döndük. durumu hocamıza anlattık memnun oldu mahkemeyi takip etmemizi istedi. bir sonraki duruşmada her birine dediğimiz gibi tutukluluk süreleri kadar ceza vererek salıverildiklerini öğrendik."