beyaz gemi – dertli sözlük
cengiz aytmatov'un anne babası ayrıldığı için dedesiyle birlikte yaşayan sekiz yaşındaki çocuğun dünyasını anlattığı eseri. babasının çalıştığını düşündüğü beyaz gemi, dedesinin hikayeleri, okulu, maral ana ve çocukları ve maşin mağazadan alınan çantası çocuğun tüm dünyasını oluşturuyor.

çocuğun masumluğu, dedesinin pasifliği okuyucuyu duygusal anlamda biraz zorluyor ama tam bir aytmatov dili ve edebiyatı hakim esere. yazarın belli metaforlarla kırgız tarihine değindiği noktalar var ama ben oraya pek rağbet etmedim. romanın sonunda yaşanan hadise için yazar ciddi eleştirilere maruz kalmış. ötüken yayınları buna yönelik yazarın yaptığı bir açıklamaya da yer vermiş. (*)

çocuğun hayal kırıklığını yaşadığı o anda olayın böyle sonuçlanmamasını çok istedim. dedenin şahsiyetini diğer insanlara ispatlamasının yolunun bu olmaması gerektiğini düşündüm ama yazar da tam olarak bunu istiyordu. düşünün çocuklar beyaz gemiyi neden düşlüyor? çocuk maralı annesi yerine koymuştu sahiplenişi o yüzdendi belkide.

kitabın son kısmı, sürprizbozan bir alıntı. "çocuk kalbinin, çocuk ruhunun bağdaşamadığı her şeyi reddettin. işte beni teselli eden de budur. bir şimşek gibi yaşadın sen. bir defa çaktın ve söndün. şimşeği çaktıran göktür. ve gök ebedidir. işte budur beni teselli eden. bir başka tesellim daha var: insandaki çocuk vicdanı, tohumdaki öz gibidir. ve o öz olmadan tohum filizlenmez, gelişmez. yeryüzünde bizi neler beklerse beklesin, insanoğlu doğdukça ve öldükçe , insanoğlu yaşadıkça, hak ve doğruluk denen şey de varolacaktır..."