(bkz:asparagas)
:)trakyalı bill aga :
geçen sabah kapıda oturuyuz kızanların oyununu izlerken gözlerim dalmış.
jennifer koştura koştura geldi yanıma. nefes nefese. alnı boncuk boncuk ter.
''baba! baba!'' dedi. ''koca öküzden eksozlar çıkıyo! nefes alamadık. çilli tavuk olduğu yerde patıdanak düştü.''
önce bi şey diyemedim. küçücük kızan. korkmuş.
''yürü bakem annen sana bi bardak su versin.'' dedim.
ondan sonra duramadım tabi. işkillendim.
kalktım koca öküzün yanına gittim. bi gittim ki etraf toz duman. gözlerim sıcağından nasıl yandı.
damın kapısını açtım. biraz ferahladı ortalık.
''hay allah nereden çıktı bu şimdi?'' derken bi baktım şabanilerin ordan da dumanlar çıkıyi. hem de ne duman onlarda hayvan çok.
akşam kahvede bütün köylü toplandık. hayvanlar canavar olmiş duman çıkariyiler.
''yemler mi dokundu acaba?'' dedi biri. ''hadi canım sende!'' dedik.
düşün düşün yok. o sırada kapıda camları filimli siyah bi araba durdu. şoför indi arka kapıyı açtı.
bizde bi sessizlik. hepsimiz birbirimize baktık. ondan sonra arabadan ince yüzlü, beli bükülmüş, bastonlu yaşlı bi herif indi.
sağa sola bakmadan yürüdü geldi bizim masaya. kafasını biraz eğdi, gözlerini kısıp sakincene:
''sorununuzu çözebilirim.'' dedi.
işte her bi şey o gün başladı. bizde anlamadık ne olduğunu.
sonra o adam kaybeldi. bir daha görmedim.