bu da böyle bir anımdır – dertli sözlük
bugün yaşadığım bir olayı anlatmak istiyorum. mesleksel dersinde 4-5 kişiyiz, profesör hocamız herkese nereli olduğunu sordu derse geçmeden sohbet ediyoruz, yanımdaki yakın arkadaşım filistin dedi. diğerleride söyledikten sonra güleç yüzlü gerçekten sevimli olan bayan hocamız ben filistine hiç gitmedim ama bir kongre için i̇sraile gitmiştim dedi. i̇sraile giriş yaparken yaşadığı askerlerle olan diyaloglarını anlatırken ben dedim ki hocam kubbet-üs sahra'ya gitmediniz mi? gittim dedi gördüm kudüs'ü. ben de dayanamadım hocam dedim o zaman filistine gitmiş sayılırsınız. sonrası bir hüzünlü sessizlik sadece. (bkz:kudüs bizimdir)
hiç unutmam sene 2012 bir eylül ayı üniversitemize başlayacağız artık, heyecanlıyız, 400 kişi aynı salonda ellerimizde duruşunu yabancısıladığımız önlük ve stetoskop, uyum programında sahneye çıkan biz yenilere ne anlatılacak diye herkesi pür dikkat dinliyoruz.sonra sahneye bizim fakülteden emekli olan yürümekte bile zorlanan bir profesör onur konuğu olarak davet edildi. anlatması gereken-bizde yazan kağıtta-başka şeyler olmasına karşın yaklaşık 45 dakika darwin evrim teorisinin temellerinden bahsetti sunumunu anlattı. konu nasıl oraya geldi hatırlamıyorum ama 'evet arkadaşlar biz benim şuan etrafımda dolaşan bu sinekten geliyoruz aslında' bile demişti. bitirdiğinde salonda alkış kıyamet koptu. teoriden ziyade biz nerden, nasıl geldik, oluştuk diye felsefi şeylere girip olayı anlatması beni yaraladı. i̇çerledim ben buna.
sonra önlük giyme törenine geçtik. tüm fakültedeki hocalar sahnede bekliyorlar ismin okunduğunda gidip istediğin hocanın elinden önlüğü giyiyorsun. ben de tabi liseden kalma-bilenler bilir bu rolü :) - 'fanusdan yeni çıkmış dalgalı bir denize yelken açan i̇slam neferi' rolünde gittim, bize evrim teorisini anlatan dışarıdan pamuk gibi beyaz saçlı, tontiș profesörümüze, onun elinden giydim önlüğümü selam olsun size diyerek. i̇çimden dedim ki "önlüğünü kendi ellerinle giydirdirdiğin bu insanlar - başta ben- , senin bu sanki - bilimle bağdaşmaz dediğin - dine olan kinini ispatlamak için tutunduğun düşüncelerinle değil, bilakis bilimin nasıl yapılacağını islam'dan öğrenerek yetişecek".
kendimi o an firavunun sarayında büyüyen hz. musa aleysselam gibi teşbih ettim. bu tam bir metafordu benim için. belki böyle teşbih etmem enaniyet gibi geliyor bazen bana, sen nesin ki böyle diyorsun ama mazur görün işte bizimkisi niyet sadece. şimdiye kadar bu metafora yaraşacak neler yaptın? belki okulumda birkaç şey yapmama vesile olmuştur ve olacaktır bu yıllarda da, ancak ortaya birşey koyduk mu diye düşünüp altında ezilirim hep. neyse ya sadece anımızı anlatıyorduk di mi fikirlerimiz kendimizde kalsın :)