istanbul ağrısı – dertli sözlük
attila ilhan betimlesidir.. kalp ağrısı değildir artık adı..
işkence çektirir adama, öyle böyle değil ama..
o kadar sancılıdır ki istanbul'da bile içten içe hissettirir kendini..
nasıl büyür ki istanbul gözünde adım adım gezsen gene bitmez gelir, hep eksik kalır bir yanı, hep eksik kalır bir yanın..
seversin istanbul'u, kalbinin en derin noktasına dokunur bu sevda.. yarim istanbul dersin.. o susar, susar, susar..
sanki sevdirmek istemez kendini.. sevmeni istemez de git artık der.. işkencedir dayanması zor ama kurtulması daha zor..
ağrısının müptelası olmuşuz biz istanbul'un değil..
istanbul a yazılmış en güzel şiirlerdendir. karşılıksız sevdasına bağıra bağıra okur gibi istanbul a seslenmektir şairi. attila ilhan ın sesinden mutlaka dinlenmelidir.
http://www.youtube.comwatchvapbt5m9xsfi#

kanatları parça parça bu ağustos geceleri
yıldızlar kaynarken
åžangır şungur ayaklarımın dibine dökülen
sen
eğer yine istanbul san
yine kan kopuklu cehennem sarmaşıkları büyüteceğim
pançak pançak şiirler tüküreceğim
demek yine ben
limandaki direkler ormanında bütün bandıralar ayaklanıyor
kapı önlerinde boyunlarını bükmüş tek tek kafiyeler
yahudi sokaklarını aydınlatan telaviv şarkıları
mavi asfaltlara çökmüş
diz bağlıyor
eğer sen yine istanbul san
kirli dudaklarını bulut bulut dudaklarıma uzatan
sirkeci garı nda tren çığlıklarıyla bıçaklanıp
intihar dumanları içindeki haydarpaşa dan
anadolu üstlerine bakıp bakıp
ağlayan
sen eğer yine istanbul san
aldanmıyorsam
yakaları karanfilli ....... eğer beni aldatmıyorsa
kulaklarımdan kan fışkırıncaya kadar
yine senin emrindeyim
utanmasam
gözlerimi damla damla kadehime damlatarak
kendimi yani şu bildiğim atilla ilhan i
zehirleyebilirim
sonbahar karanlıkları tuttu tutacak
tarlabaşı pansiyonlarında bekarlar buğulanıyor
imtihan çığlıkları yükseliyor üniversite den
tophane iskelesi nde diesel kamyonları sarhoş
direksiyonlarının koynuna girmiş bıçkın şöförler
uykusuz dalgalanıyor
ulan istanbul sen misin
senin ellerin mi bu eller
ulan bu gemiler senin gemilerin mi
minarelerini kürdan gibi dişlerinin arasında
liman liman götüren
ulan bu mazot tüküren bu dövmeli gemiler senin mi
akşamlar yassıldıkça neden böyle devleşiyorlar
neden durmaksızın imdat kıvılcımlari fışkırıyor
antenlerinden
neden
peki istanbul ya ben
ya mısralarını dört renkli duvar afişleri gibi boy boy
gümrük duvarlarına yapıştıran yolcu abbas
ya benim kahrım
ya senin ağrın
ağır kabaralarınla uykularımı ezerek deliksiz yaşattığın
ã‡aresiz zehirler kusan çılgın bir yılan gibi
burgu burgu içime boşalttığın
o senin ağrın
o senin
eğer sen yine istanbul san
yanılmıyorsam
koltuğumun altında eski bir kitap diye götürmek istediğim
sicilyalı balıkçılara marsilyalı dok işçilerine
satır satır okumak istediğim
sen
eğer yine istanbul san
eğer senin ağrınsa iğneli beşik gibi her tarafımda hissettiğim
ulan yine sen kazandın istanbul
sen kazandın ben yenildim
kulaklarımdan kan fışkırıncaya kadar
yine emrindeyim
ölsem yalnız kalsam cüzdanım kaybolsa
parasız kalsam tenhalarda kalsam çarpılsam
hiç bir gün hiçbir postacı kapımı çalmasa
yanılmıyorsam
sen eğer yine istanbul san
senin ıslıklarınsa kulaklarıma saplanan bu ıslıklar
gözbebeklerimde gezegenler gibi dönen yalnızlığımdan
bir tekmede kapılarını kırıp çıktım demektir
ulan bunu sen de bilirsin istanbul
kaç kere yazdım kimbilir
kaç kere kirpiklerimiz kasaturalara dönmüş diken diken
1949 eylül ünde birader mirc ve ben
sokaklarında mohikanlar gibi ateş yaktık
sana taptık ulan
unuttun mu
sana taptık.
atilla ilhanı bilmem,şiirlerinden haz etmem ama istanbul için özlemden ağrım vardır... yarin(efendim) olduğu şehir, güzellerin(büyüklerin,ihvanların) dolup taştığı,hizmetine dolum olmaz,havasını bile sevdiğim mavi şehir....
bu ağrı başka olan ağrı...