kandiller ve tarih – dertli sözlük
kandiller üzerine yazılmış bir ali bulaç yazısıdır.
islam'da diğerlerine göre daha özel ay da(bkz:ramazan ayı) günler de(bknz: kadir gecesi, cuma günü, oruç için pazartesi-perşembe günleri ...), saatler de(bknz: gecenin ikinci yarısı, hadislerde cuma günü varlığından bahsedilen ama kadir gecesi gibi net bir şekilde ifade edilmeyen saat) anlar da(bknz: yine hadislerde geçen farz namazlarından hemen sonra dua edilmesi hususu) vardır. yani bu din belli günlere ve belli anlara hasredilemez, hayatın her anını değerli yapacak imkanlar mevcuttur. özel zamanların müslümanı olup diğer günler yatmak işimize gelse de, kandillerin ve bu kandillere özgü ibadetlerin sonradan icat olundukları ortadadır. birkaç gecede tek çekim yapıp bütün yılı kurtarmak gibi bir kolaycılık ancak bizim aklımıza gelirdi zaten...

yazı şöyle:

cumartesi ve pazartesi günkü yazılarımızda berat gecesi'nin kur'an-ı kerim ve hadisler açısından bir kritiğini yaptık.
(http://www.zaman.com.tr/ali-bulac/berat-gecesi-1_213010.html)
(http://www.zaman.com.tr/ali-bulac/berat-gecesi-2_213623.html)

benzer bir kritik diğer dört gece (mevlid, regaib, mi'rac ve kadir gecesi) için de yapılmalıdır ve esasında dikkatli bir çalışma yapıldığında, özellikle türkiye'de her sene artık "dinin kesin bir emri, fıkhi bir vecibeymiş" gibi kutladığımız özel gecelerin aslında hem i̇slam'ın iki ana kaynağı (kur'an ve sünnet) tarafından "kutsal" ilan edilmedikleri, "kur'an'ın kendisinde indirildiği, bin aydan daha hayırlı ve meleklerle ruhun onda rablerinin izniyle her bir iş için indiği" (97/kadir, 1-4) ve bu özelliğiyle "mübarek/kutlu" olarak nitelendirilen (44/duhan, 3) kadir gecesi'nin "mübarek" oluşunun diğer dinlerdeki "kutsallık telakkisi"nden çok farklı olduğunu görmüş olacağız.

açık ki, dinde aşırıya gitmek makbul bir tutum değildir. her şeyi, kendi tabii sınırları içinde ele almak, ne fazla ne eksik, kur'an ve onun tebliğcisi hz. peygamber (sas) tarafından nasıl tebliğ edilip öğretilmişse, o kadarıyla almak gereklidir. aksi halde kendimiz kendi ellerimizle dine müdahalede bulunmuş, işimize geldiği veya hoşumuza gittiği gibi dinde bazı ilave veya eksiltmelerde bulunmuş oluruz. bizden önceki din mensupları da -ya kasıtlı veya iyi niyetle, ama- tam da bu şekilde dinlerini değiştirmişlerdi.

bazı bilginlerin muhtemelen iyi niyetle zamanlarına ait bir maslahat gözeterek, ancak yeterince tahkik etmeden adına "kandil geceleri" denen gün ve gecelerle ilgili söyledikleri muhakkik âlimler tarafından eleştirilmiştir. mesela i̇mam gazali'nin "i̇hyau ulûmu'd-dîn" adlı değerli eserine aldığı rivayet ve nakiller bu türdendir. gazali'nin "bu gece her rekatta fatiha'dan sonra 11 i̇hlas okunmak suretiyle kılınacak yüz rekat veya her rekatinde fatiha'dan sonra 100 i̇hlas okunan 10 rekat namazın çok sevap olduğuna dair naklettiği rivayet" (i̇hya, i, 555 vd.) zeynuddin el iraki ve i̇mam nevevi gibi âlimler tarafından uydurma olarak nitelendirilmiştir. mevzu hadisler konusunda çalışması olan aliyyu'l-kari de, bu rivayetin uydurma olduğunu belirttikten sonra, berat gecesi namazının miladi 1010 (h. 400) yılından sonra kudüs'te ortaya çıktığını söylemektedir.

araştırmalar, kandil gecelerinin sonraki dönemlerde ihdas edildiğini ortaya koyuyor. miladi ix. (h. iii) yüzyılda yaşayan fakihi, mekke'de halkın berat gecesi'ni mescid-i haram'da namaz kılmak, ka'be'yi tavaf etmek ve kur'an okumak suretiyle ihya ettiğini söyler. xi. yüzyıldan itibaren şam'da emeviler camii'nde berat gecesi'nde kandiller yakılmış, bid'at nitelendirilmesine rağmen bu âdet devam ettirilmiştir. i̇bn kesir, "halka berat gecesi'nde ilk tatlı dağıtan kişi selçuklu veziri fahrulmülk'tür." der.

osmanlılarda ii. selim döneminde (1566-1574), camiler aydınlatılıp minarelerde kandiller yakıldığı için bu gecelere (mevlid, regaib, mi'rac, berat, kadir) "kandil geceleri" denilmiştir. (nebi bozkurt, kandil md.; halit ünal berat gecesi md. dya) yukarıda değinildiği üzere bu gecelerde namaz kılınması, kur'an okunması, dua ile allah'tan af ve bağışlanma istenmesi, i̇slami bilginin artırılması amacıyla sohbet toplantılarının düzenlenmesi kuşkusuz güzeldir. şaban'ın 15. gecesiyle ilgili müslim'de yer alan hz. aişe'nin hadisi bu gibi tutum ve davranışları teşvik eder.

ancak bu çerçeveyi aşan kutlama ve seremonilerin sakıncaları da yok değildir. dinin, yılın belli başlı birkaç gecesine hasredilmesi; modern toplumdaki tüketime ve pagan seremonilere hizmet etmek üzere icat edilen günlere veya yahudilik ve hıristiyanlıktaki bazı gün ve özel kutlamalara nazire olsun diye i̇slam'da olmayan âdetlerin ihdas edilmesi; dinin bu gecelerde şekilden ibaret ritüellere dönüştürülmesi sağlıklı bir tutum değildir. bazı zamanlara, gün ve gecelere kur'an'ın ve peygamber'in atfetmediği kutsallıklar atfetmek de dinin tasvip ettiği bir usul ve tutum değildir.


(http://www.zaman.com.tr/ali-bulac/kandiller-ve-tarih_213936.html)

önemli not: yazıda bahsi geçen -linkini de verdiğim- diğer iki yazıyla beraber okunması tavsiye olunur.
ali bulaç'ın kandiller hakkında yazısı. güzel şeyler söylemiş. söylediklerin de haklılık payı var. ama bir an aklıma geldi. neden kutlu doğum haftası kutlamaları hakkında da böyle bir yazı yazmaz? belki de yazmıştır. kesin bir hüküm koymayayım. ama şu kesin bu kutlamalar modern dönem bid'atlerinden biridir.
ali bulaç'a ait olduğu söylenen şöyle bir yazı var:
(http://www.erdemyolu.com/kandiller/kutlu-dogumun-anlami-ali-bulac.html)
özellikle kutlu doğum haftası'nın iran kökenli olduğu ve devrimden sonra ilk defa iran'da kutlandığını söylemektedir yazar.
bir de namaz hakkında yazılsaymış iyi olurmuş dedirten yazıdır. zira müslümanlık bayramdan bayrama yaşanan bir din değildir. sadece cumadan cumaya yaşanmaması gerektiği gibi gün içinde sadece 5 vakte hasretmek de doğru değildir.

hatta aklıma geldi; bu yazıdan farz, vacip, sünnet, müstehab her türlü ibadet için bir tane yazılsın, kafa karışıklığı kalmasın.