müslüman iseviler – dertli sözlük
said nursi'nin ürettiği bir deyim.dinler arası diyalog'un gülen örgütü tarafından projelendirilip uygulamaya sokulmadan çok öncesinde said nursi tarafından i̇sevilik ve müslümanlığın yan yana getirildiği görülmektedir.i̇şte said nursi'nin bu konudaki ünlü sözlerinden birisi şudur: "müslüman i̇seviler ünvanına layık olacak bir cemiyet, o deccal komitesini hazret-i isa'nın riyaseti altında öldürecek ve dağıtacak, beşeri (insanlığı) inkar-ı uluhiyetten kurtaracak"
burada asla hristiyanlık ve müslümanlığın yan yana getirilmesi söz konusu değildir. kastedilen dehşetli dinsizlik cereyanı olarak tabir edilen, o dönemde dünya ülkelerinin üçte birinin resmi yönetim şekli olan komünizm ve bununla gelen ateizm fikridir. bu dinsizlik fikrine karşı hristiyanların tevhid inancının tasaffi edeceğine, yani saflaşıp hakiki tevhid anlayışına ulaşacağına işaret vardır.zaten hadis-i şeriflerdeki hz. isa'nın nüzulü de buna delalet eder. kendisinin müslümanlar arasında değil de hristiyanlar arasında çıkacağı tabir ediliyor. bu da hz. isa'nın onları gerçek müslümanlığa döndüreceğine delalettir.bu efendimiz'in ve sahabelerinin ateşperest iran karşısında hristiyan bizans'ı kalben desteklemeleri ve galibiyetini istemelerinden çok farklı da değil. hristiyanlar ehl-i kitab olduğu için kafirlere karşı onlar tutuluyor. rum suresinde de bahsediliyor malum.fetö'nünkü ise açık bir manipülasyon. zaten bunu kendi fikri olarak öne sürseydi kimse inanmazdı. said nursi'yi ve eserlerini kullanarak popülarite kazanmıştır. kendisinin ne said nursi ile ne onun temsil ettiği hizmet anlayışı ile uzaktan yakından bir alakası yoktur.
hem müslüman hem isevi olunamayacağı için, kabul edilmesi söz konsusu olmayan bir tanımlamadır. said nursi'nin hristiyanığı i̇slam'ın yanına ikinci bir hak din olarak yerleştirme çabası onun başka anlatımlarında da göze çarpmaktadır. yine onun kitabından doğrudan bir alıntı yaparak, bu anlayıştaki çarpıklığı belgesiyle belirtelim: "ahirzamanda madem fetret derecesinde din ve din-i muhammedî'ye (a.s.m.) bir lâkaytlık perdesi gelmiş. ve madem ahirzamanda hazret-i i̇sâ’nın (a.s.) din-i hakikîsi hükmedecek, i̇slamiyetle omuz omuza gelecek. "kastamonu lâhikası, yeni asya neşriyatı/i̇stanbul/2004 baskısı/sahife 79) * bu sözlerde açıkça " islamiyetle omuz omuza gelecek" olan ayrı bir dinden (i̇sa'nın hakiki dininden) söz ediyor !**ahirzaman^da i̇slamiyet'in değil bu isa dininin hükmedeceğini yazıyor.***en kötüsü de "din-i muhammedi"ye (özellikle islam demediğini ve peygamberin adını vererek yazdığına dikkat ediniz) lakaytlık perdesi gelmiş sözüyle islamiyete sinsi bir hakarette bulunuyor.
hz.isa'nın din-i hakikisinin tahrif edilmiş hristiyanlık olduğuna inanmıyoruz heralde.
bizim anladığımız kadarıyla hz. isa müslüman olarak yeryüzüne inecek (tabi bu da farklı şekillerde tabir ediliyor, tam nasıl vuku bulur bilemeyiz). ve tabiki de efendimiz'in dinine tabi olacak. ve hristiyanların tasaffi etmesiyle hükmedecek.

zaten farklı bir din ile hükmetmesi yeni bir şeriat getirmesi hem itikadımıza, hem kuran'ı kerime hem de efendimiz'i̇n son peygamber olmasına zıt olur haşa.

dindeki lakaytlık meselesi zaten ahir zaman ile ilgili birçok hadis-i şerif'te zikrediliyor. misal;

şiddetli bir şekilde yaklaşan fitne sebebiyle vay insanların hâline. i̇nsanlar mü’min olarak sabahlar da akşam kâfir oluverirler. i̇nsanlar dinlerini küçük dünya menfaati karşılığı değiştiriverirler. i̇şte öyle zamanda dinlerinde sâbit kalabilenler ellerinde kor ateşi tutanlar gibidirler.” (ahmed i̇bn hanbel, müsned, ii, 390; ayrıca bkz. müslim, i̇man 186; tirmizi, fiten 30, (2196)

yine abdullah bin mesud cemaatle namaz hakkında efendimiz döneminde mescide gidemeyecek kadar hasta olan kişilerin iki kişinin yardımıyla cemaate getirildiğini ve münafıklar hariç kimsenin cemmatle namazı terk etmediğini söylüyor.

basitçe buradan kıyas yapalım. sabah namazlarında hangi camide yarım saftan fazla cemaat oluyor. bu lakaytlık değil de nedir. diğer hükümlere itaat da buradan kıyas edilebilir.
"i̇sa'nın hakiki dini ahirzamanda hükmedecek" sözleriyle birlikte değerlendirildiğinde müslüman i̇seviler tanımı ile hangi amaçların güdüldüğü daha net anlaşılıyor.kimi saf müslümanların hem hz. muhammed için "son peygamber" yani tarihsel kronolojik olarak en son gelen anlamında son peygamber demeleri ve hz i̇sa'yı yeniden göreve çağırarak hz. muhammed'in sonrasına yerleştirip i̇sa'yı son peygamber yapmaları gerçekten acınası bir şuur kaybı durumudur.ayrıca; pek çok açık kuran ayeti dururken uydurma hadislerin peşine takılıp mehdi-mesih gibi arayışlara girip, islamiyeti yolundan saptıramak da ibret verici bir şaşırmışlıktır. #474830 bu bağlantı ve diğer cevaplar ne yazık ki benim yazılarımda yer verilen bilgi ve görüşleri yanıtlamaktan bütünüyle uzak ve ilgisizdir.
pek çok kur'an ayetinde hz.isa'nın ölmeyip göğe çıkarıldığından ve aralarında buhari ve müslim'in de bulunduğu pek çok sahih hadiste de hz.isa'nın ahir zamanda tekrar geleceğinden bahsediliyor. (eğer bu hadis kitaplarına inanılmıyor ve her şeyin kur'an ayetlerinden bulunulacağı düşünülüyorsa, böyle bir tartışmaya girdiğim için çok özür dilerim. fakat ne ayetlerde ne de hadislerde bu tarz bir ifadeye zıt bir beyan yok, ona açıklık getirmek istedim. meselenin teferruatı zaten alimler arasında sıkça ihtilaf konusu olmuş.) bunlara ve bir kısım ulemanın bu hadisleri şerhine ayetleri tefsirine güvenmenin neresi saflık. kaldı ki hiçbir kur'an ayetinde de hz. isa'nın ahir zamanda gelmeyeceği yazılmıyor bildiğim kadarıyla.
din cahili, sahtekar, mason uşağı, misyoner tuzağı deli said'in, yani said-i nursi'nin (ki gerçek adı said okur'dur) "müslüman i̇seviler" iddiası da, küfre götüren tuzaklarından biridir.hem müslüman hem hristiyan olunmaz. çift dinli olunmaz. konunun detaylarını, kaynakları ve ispatları ile www.akademidergisi.com 'da yıllar önce işlemiştik, i̇ sa aleyhisselam kaldırılığı sema katından, ahir zamanda yeniden dünyaya indirilince, hristiyanların değil müslümanların başına geçecek.hain said'in iddia ettiği gibi, hristiyanların bir kısmının, başlarında hak bir peygamber olmadan, dinlerini(inançlarını ve şeriatlarını/helal ve haramlarını) düzeltip hak yolu bulması gibi bir şey olmayacak. peygamberimizden sonra başka bir peygamber de gelmeyecek ve ahir zamanda bazı hristiyanlar hatta yahudiler, i̇slam'ın hak olduğunu görüp, i̇slam'a ve şeriat-ı muhammediyeye tabi olmaları gibi bir şey olacak. ancak bu şekilde kurtuluşa erecekler.deli said'in "i̇sa (a.s.)'nın nüzülünden/indirilmesinden önce bazı hristiyanların itikadı hak bir dine dönüşecek, bunlar -dikkat edin islam'a ve şeriata tabi olmayıp da- müslümanlarla ittifak edecek(yani onlar da hak, müslümanlar da hak olacak). i̇sa a.s. bu -islama tabi olmadan- hak yolu bulan i̇sevilerin-hritiyanların başlarına geçecek. deccal küfrünü bu "müslüman i̇sevi"lerle beraber yıkacak." v.b. uydurmaları, kalbinde iman olan hakiki bir mü'minin ağzından ve kaleminden çıkabilecek şey değildir. ancak gizli bir kardinalin, gizli bir ermeni'nin, gizli bir misyonerin ağzından ve kaleminden çıkabilecek tuzaklardır.tıpkı, deli said'in "1. dünya savaşında bizimle harp eden, i̇slam'a ve müslümanalra karşı canı pahasına mücadele eden hristiyanların şehit hükmünde oldukları" iddiasında ve tuzağında olduğu gibi, bunlar müslüman birinin sözleri olamaz.türkiye müslümanları, 1950'lere kadar bilinmeyen ve yabancı istihbarat örgütleri ile misyoner teşkilatları tarafından üretilen "nurculuk" akımının, yıllardır bütün ispatları ile meydana serdiğimiz vahim gerçeklerini kabul etmeli ve derhal bu tuzaklara ve bu bozguna bir son vermeli. kaybedilenler dünya nimetleri değil, ebedi saadet kaybediliyor.2001 yılında, tahsilli, dini terbiye almış, bir taraftan da tarih alanında doktora yapmakta olan biri ile tanışmıştım. elinden risaleler düşmezdi. on dakika boşluk bulsa, hemen eline bir risale alır okurdu. dinine gayretli idi. gel gelelim ki, bir hususi sohbetimizde "üstad öyle buyurmuş, avrupa'da müslüman i̇seviler var. onlar büyük zaferler kazanacaklar" demişti. "hocam! bunlar i̇slam'ın hak din olduğunu, kur'an'ın hak kitap olduğunu, peygamberimizin hak peygamber olduğunu kabul ediyorlar mı?(öyle ya, etseler bunlara tabi olurlar ve isevi diye değil, müslüman diye anılırlar)" diye sordum. "hayır etmiyorlar." dedi. "peki bir ilmihal okuyan talebe bile bilmez mi ki i̇slam'ı, kur'an'ı, rasulullah'ı duyup da iman etmeyen müslüman olamaz?" diye sorunca da, "sen üstadtan iyi mi biliyorsun?" cevabını vermişti, en kibar şekli ile... sonra da aramızdaki mü'mince muhabbet bir anda erimiş ve buzdan dağlar girmişti araya...dikkat edin! bu akım küfürdür. bakın küfürdür deyince gereğince idrak edemeyenler de var galiba; kıldığınız namaz, tuttuğunuz oruç, yaptığınız hiçbir amel hatta şehadet gayretiniz bile kabul olmadığı gibi, ölüm sırasında ve sonrasında, melekler size mü'min muamelesi yapmaz. canınız bedeninizden kafirlere yapıldığı gibi korkunç bir azap ile kabzedilir. kabir hayatınız tarifsiz bir cehennem çukuru gibi olur. ruhunuz kıyamete kadar, müslümanların götürüldüğü iliyyine değil kafirlerin götürüldüğü siccine götürülür ve orada durmaksızın azap çeker. kıyamet kopmasından sonra da, mahşerde de, sonrasında da kafir muamelesi görürsünüz veeeee sonrasında da ebedi/sonsuz/çıkışı olmayan/hiç bitmeyen ve bir dakikasına bile tahammül etmek mümkün olmayan bir cehennem azabına gidersiniz. helak olursunuz.vaziyetin ciddiyetini kavrayın ve meseleye ırk, parti ve cemaat taassubu ile yaklaşmayın. said okur, alim de, veli de, adam da, insan da değildi. onu tanıyan, şeriata göre adil şahit hükmünde olan, halen hayatta olan ve onun ciğeri beş para etmez bir yalancı ve pislik olduğuna, verdiği sözleri bile tutmadığına, doğru düzgün namaz bile kılmadığına yeminli şahitlik edebilecek kişiler var...