new york ta beş minare – dertli sözlük
--alıntı--
yönetmenliğini ve senaristliğini mahsun kırmızıgül'ün yaptığı 2010 yılı yapımı sinema filmidir. 5 kasım 2010 tarihinde gösterime giren filmin başrolünde hacı gümüş rolüyle haluk bilginer, fırat rolüyle mahsun kırmızıgül, acar rolüyle mustafa sandal, marcus rolüyle danny glover, becker rolüyle robert patrick ve maria rolüyle gina gershon yer almaktadır.
--alıntı--

http://www.newyorktabesminare.com/
bizim mahallenin sinema eleştirmenlerinden tam not almış film.

senede 2 kez sinemaya giderim, kontenjandan birini bu filme ayırdım, pişman olmam inş.

sözlük adına bkz ve harman ile birlikte gidiyoruz..
filmi izlemeden önce isim orjinal duruyordu, filmi seyrettikten sonra ismi çok başarısız buldum. hatta filmi ayrıntısı ile düşününce ismi çok yanlış buldum..

bitlis cehalet, new york ilim irfan yuvası mı?
mahsun kırmızıgül'ün ilk iki filmini izlemiş ve: (i: "harika konulara parmak basmış; ama acıtasyon sosunu fazla kullanmış...") demiş birisi olaraktan bu filme gerçekten merakla ve itiraf edeyim (i: beklentiyle) gittim... sukutu hayal ile beraber izledik...

(vurgula: önce filmde olumlu bulduğumuz kısımlara gelirsek...)
-müzikler
-çekimler (özellikle istanbul çekimleri)
-hacı'nın annesi rolündeki suna selen'in enfes oyunculuğu
-mustafa sandal da güzel oynamış, hakkını yememek gerek

(vurgula: ve bana bir daha mahsun filmi izlememe yemini ettiren özellikleri ise:)

-en önemlisi film buram buram tribünlere oynuyor... oynamadığı kesim bir kemalist kesim sanırım... ülkücelere mi dersin... tarikat ehline mi... diyalogçu abilere mi... kürtlere mi... tasavvuf ehline mi... polis teşkilatına mı...
yok yok...
bu açıkçası (vurgula: midemi bulandırdı. ..) bir adam bir filmde bir konuya parmak basacaksa... kendisi olarak bassın arkadaş! filmin yelpazesini açayım diye(vurgula: yalakalık) yapmasına gerek yok!

-yabancı oyuncular nasıl bir oyunculuk sergilemişler öyle... cehennem silahı'nda müthiş oyunculuğuyla tanıdığımız danny glover'a bir replik ezberletmişler kamera ne zaman ona çevrilse aynı cümleleri sarfediyor: (vurgula: "bakın ne konuşuyorsunuz bilmiyorum; ama hacı iyi bir insan... ben onu 30 yıldır tanıyorum...")
karısı rolündeki abla idare ederdi de... kızı ve damadı.... tam bir feceat!

-sanırım mahsun'a demişler ki mevlana bu aralar çok tutuyo, hoşgörü sosunu da kullan... mahsun'a vur deyince öldürmüş... müslüman kızı hristiyan erkekle bile evlendiriyorlar... repliğimiz ise şu: " bugün kilisede kıydık nikahı, en yakın zamanda camide de kıyacağız..." oldu canım...

-filmin başlangıcı sayabileceğimiz olaydaki mantık hatasına da takılmadan edemedim... hacı karakterini yakalamak için bir ordu gönderilir... hava alanına götürmek içinse 2 adet sivil polisli bir araç..(vurgula: . komik...
)

mahsun'un yönetmenlik gibi bir yeteneğinin olduğu aşikar... ama bunu birileri kendisine "cici" desin diye kullanmaya devam ederse, sadece kullanılır...

bir tyler durden repliği sunayım kendisine:

sahip oldukların zamanla sahiplerin olurlar...
islamı bazı çevrelere güzel göstermek adına ılımlaştıranda ılımlaştıran film.koskaca hoca kanaat önderi, kızını sen ver hristiyana nişanlısıyla aynı evde yaşasın.önce kilisede nikah kıyılsın şak öpsün akşam dini(islam) nikahı yapılsın herif kızını öperken sende duygulu gözyaşlarıyla ağla.imam ........ cemaat ne yapsın azizim ? islamın hoşgörü anlayışı bu değil.