soru sorma adabı – dertli sözlük
efendimizin (i: sallallahu aleyhi vessellem) cibril diye anılan hadisi şerifini hatırlayalım.
orada, cibril aleyhisselam efendimize (i: sallallahu aleyhi vessellem) gelerek bir takım sorular sorup cevaplarını istiyor,
aldığı cevaplardan sonra da, doğru söyledin diyerek tasdik ediyor.
bu duruma şaşıran ashaba "bu cebrail'di, size dininizi öğretmek için geldi" diye açıklıyor.
yani soru sormak öğrenmenin başında gelir ve dahi usul ve erkanı vardır.
evvela soran hakkında külliyetli bilgi verir.
daha sonra hakikaten bilmediğini öğrenmek için mi soruyor bu önemlidir.
bazı usulsüzler diretmek için sorarlar.
her neyse, birde öğretmek için sorulan sorular vardır, bu türlüsüne cemiyette sıkça rastlanır.
önce soru sorulur, akabinde efendim şimdii..... diye başlayan tafsilata geçilir.
laf olsun diye sorulan sorular ise lüzumsuz soruya manasız cevap kabilindendir.
-her şey sorulmaz, ve her soru cevaplanmaz.
mesela ihtiyaç dışı, cevabı fayda vermeyen ya da hoşa gitmeyecek türden sorular yasaklanmış.
hadisi şerif'lerde çok aşırı gereksiz sorular sorduklarından dolayı helak edilen kavimlerden bahsedilir.
hz musa kıssasında geçen, kesilecek inek hadisesi. inek kesilmesi emri gelince önce ineğin mahiyetiyle ilgili sorular sordular. her sorduklarında ayrıntı arttı ve neredeyse emri ifa edemeyeceklerdi.
konuşma adabının unutulduğu bir dünyada soru sorma adabından bahsetmek; bir çocuğa fasulyenin faydalarını anlatmak gibidir.