akp dönemindeki eğitim icraatları – dertli sözlük
1- (b: ücretsiz ders kitabı dağıtılması): uzun zamandır anayasada var olan ve sürekli ihmal edilen eğitimde fırsat eşitliği ilkesine ters olan "parası olan okusun" anlayışına son vermeye matuf bir çalışma olduğu için övgüye değer. ve fakat aynı şekilde de, içerik kalitesizliğinden de yergiye layık. kitapların ücretsiz dağıtılması gibi bir güzel işin boş içerikle sabote edilmesi de diyebiliriz.

2- (b: okullara bilgisayar verilmesi): çok janjanlı duran bu ifade yalınkat bilgisayar dağıtımı olduğu için sadece, vestel, samsung, microsoft gibi şirketlerin zengin kılınmasından başka işe yaramaz. bir şeyin varlığı kökü iledir. tepeden inme modernleşme çabasının nelere yol açtığını bilmek için kısa cumhuriyet tarihi bile yeterlidir.
soru: neden bilgisayar kötü mü?
cevap: yanlış soru. bilgisayarın iyiliği kötülüğü değil mesele. mesele bizim bununla ülke olarak neyi hedeflediğimiz. (b: eğer dünya çapında bilgisayar ve ona bağlı sanayi ve teknolojide bir numara olmak gibi bir hedefimiz var ise, yapılması gereken ilk iş, istanbul üniversitesinde mantık kürsüsü veya fakültesi açmak olmalı idi.) çünkü bilgisayarın temeli mantık. ve köksüz ağaç yetişmez.

3- (b: müdürlere rotasyon): görünürde amacı; okul ile özdeşleşmiş ve bundan sadece beslenen bir icraat ortaya koymayan kişileri görevden temizlemek. başarılı kurum sayısını arttırmak. bu ise ters tepecek bir uygulamadır. fatih medresesinin mollalığından akşemsettin'in rotasyonla bursa'ya gönderildiğini düşünün. saçmalık kendiliğinden ortaya çıkacaktır. eğer amaç, yolsuzluğu önlemek ise, iş yapan ve bunda gayet başarılı olanları uzaklaştırmak hatadır. herkes bilir ki, başarı ekip iledir. bir defa müdürü almakla ekibi parçalamış oluyorsunuz. ve adamın gittiği okulda ekibi hazır beklemiyor.

4- (b: eğitimin yaygınlaştırılması veya haydi kızlar okula kampanyası): eğitimin yaygınlaştırılıp yaygınlaştırılmaması eğitimciler arasında tartışmalıdır. mesela bir çiftçi veya berber çırağı sekiz yıl okula gitmeli midir? her ne kadar akp öncesi icraatların kalıntıları olsa da, tsk'da istemediği komutanları emekliye sevkedebilen bir gücün buna iktidarının yetersiz olması beklenemez. başörtüsü yasağının varlığı, kesintisiz sekiz yılın devam etmesi akp'nin eğitim icraatlarındaki başarısını gösterir.

5- (b: derslik sayısının arttırılması): yeterliliği, yani kalitesi tartışılabilir olmak kaydıyla akp'nin eğitim icraatları içerisinde en başarılı olduğu alandır. okullaşma noktasında şimdiye kadar hiçbir hükümetin gösteremediği bir başarısı var. bu noktada ilgili baknlara ve emeği geçen bürokratlara teşekkür etmek gerekir.

6- (b: eğitimcilerin sorunları, atamalar ve fakülteler): "öğretmenler artık okey masasında oturmayacak", "avrupa'da en çok maaşı türkiye'deki öğretmenler alıyor" gibi kendi personeline düşman hükümette iki bakan var. birisi recep akdağ, diğeri milli eğitimin başına gelen bakanlar. gerçi akdağ, doğu görevi yapan doktoruna 7-8 bin maaş verdiriyor. ama tüm memurlara verilen doğu tazminatı ne yazık ki öğretmenlere verilmiyor. -bunda sendikaların(sözleşme toplantısına katılan her üçü de) kendi sendikalılarını satmasının payıda yadsınamaz.- şimdiki bakanın öğretmeni değil veli endeksli bir profil çizmesi ise epey enterasan. şu söz ona atfediliyor; "(b: eğer veli ile eğitimciler karşı karşıya gelirse, veli haksız bile olsa veliden taraf olurum.)" bu vahim bir açıklama. eğitimde şiddetin veya aidat altında alınan ücretlerin önüne geçmek hedefleniyor. (b: ama demirbaş dışında özellikle ilköğretim okullarına hiç bir ödeme ve yardımın yapılmadığından bahsedilmiyor.) tebeşirinden silgisine, temizlik malzemelerinden okulun su elktrik ve telefon bağlantısına kadar ödemelerin okulca yapıldığından bahsedilmiyor. kırılan camlar, okulun boyanması gibi masrafların milli eğitim en fazla 1/3'ünü karşılar.

fakülteyi bitiren öğretmenlerin atanamaması akp'nin suçu değil. kpss sınavı faydalı bir sınav. ama bu yığılmaların eritilmemesine mazeret olamaz. mesela polis olmak veya subay olmak için bekleyen akademili veya harbiyeli tanıdıklarınız var mı? ihtiyaç kadar eğitim fakültesi açarak bu sorun halledilebilir. mesela her yıl devlet planlama teşkilatının belirlediği alım sayısı 10 000 öğretmen olsun. eğitim fakültelerine 15 000 öğrenci(dershaneler, özel okullar ve akademik yükseliş arayanlarda dahil edildiğinde ihtiyaçtan bakanlığın ihtiyacı haricindeki sayı böyle olur yaklaşık olarak) alarak yığılmalar önlenebilirdi.

(b: eğitimin amacı ve felsefesi): en büyük yapısal ve amaçsal sorunumuz budur. ki hasan ali yücel hariç bir milli eğitim bakanı veya kabinenin buna dair bir çalışması olmamıştır. bizler neden okullar açıyor ve eğitim için bu kadar çaba harcıyoruz? verilebilecek en makul cevap: meslek kazanmaktır. doktor, öğretmen, mühendis, avukat, hakim savcı olmak dışında buna verilebilecek hiçbir cevabımız yok. yani türk eğitim sistemi meslek edindirme üzerine kurulmuştur. bunun aksi olsa idi, mesela; "(b: türkiye'nin eğitimdeki hedefi, dünyada fizik biliminin merkezi olmaktır)" veya "(b: türkiye'deki eğitimin amacı dünyanın en iyi çiftçilerini yetiştirmektir.)" veya "(b: türkiye'nin eğitimdeki amacı, dini ilimlerde şimdiye kadar görülmemiş bir çığır açmaktır. endülüs gibi.)" şeklinde özetleyebileceğimiz bir hedef ve amaç yok.

1955'lerde lisa bitiren bir öğrenci yüksek fırın çizebilecek donanıma sahip oluyordu. günümüzde ise bilim adamı yetiştirmekle mükellef fen-edebiyat fakültelerini,n fizik bölümünden mezun olanlar bile "o ne?" diyebiliyor. aradaki farkı siz bulun!!