her hatırladığımda kendime güldüğüm, "ava giderken avlanmak" deyimini yaşadığım hadiseyi itiraf ediyorum.dokuz tane yeğenimin de bulunduğu oldukça kalabalık bir aileyiz. yıllar evvel ailecek yaptığımız aile derslerimizde( her hafta bir kardeşte toplanarak birlikte meal okur, hadis okur ve anlamaya çalışırdık.) ders sonrası çay faslına geçtiğimiz sırada ortada koşarak oynayan yeğenlerimden üç tanesinin bordo tişört giydiğini fark etmemle başlıyor. tevafuk bu ya, hepsinin bordo giyeceği tutmuş. çocukları yanıma çağırarak hepsini boy sırasına göre dizip başlarına geçiyorum ve fark ettiğim detayı koyu bir muhabbete dalmış aile bireyleriyle paylaşmak istiyorum.(gülerek) "şunlara baksanıza, daltonlar (*) gibi bordo giymiş hepsi."birden kesilen muhabbet nedeniyle ortamda derin bir sessizlik. ben hâlâ bir tepki bekliyorum tabii.akabinde ise en küçük ağabeyimin, " sen de avarel (*) oluyorsun galiba?" demesiyle kahkaha seslerinin artması ve benim şaşkın gözlerle giydiğim kazağa bakmam. meğerse ben de o gün bordo giymişim ve boy sırasına göre dizdiğim bebelerin en başında duruyormuşum.bu hadiseden aldığım ders ise, herhangi birinin herhangi bir şeyiyle ilgili konuşmak yerine önce kendi yaptıklarıma veya söylediklerime bakmam gerektiği oldu.