dertli itiraf – dertli sözlük
selam! anne olacağım için çok mutluyum ama bu süreçte sağlığım çok etkilendi. duaya ihtiyacım olduğunu yazmak istedim sözlük.
eğer çok yorgun değilsem bir şeyler okumadan uyuyamam. özellikle sabah namazlarından sonra eğer hikaye, roman tarzı bir şey okursam uyuyunca genellikle okuduğum kısımlarla ilgili rüyalar görüyorum. bedava sinema keyfi :)

bir de erken kalkmam gereken bir işim olur da uykum gelmezse diyanet ansiklopedisinin uzun maddelerini okurum. garantili bir yöntem, hiç şaşmaz, madde bitmeden uykum gelir. bu ansiklopedi maddelerinin anlatım üslubu ile ilgili olumlu bir şey mi yoksa olumsuz mu ona karar veremiyorum :)
detaylara takılıp esası kaçırmak küçüklükten beri bende marazi bir hal almıştır. hayatın basit olduğu düşüncesi bana ağır gelmiş, hiç kabul edememişimdir.

11-12 yaşında yer çekimini ilk defa öğrenmiştim. yani evdeki saate mütemadiyen baktığım, yelkovanın akrebi döndürdüğünü düşündüğüm zamanlara denk geliyor. saatin doğruyu gösteremeyeceğine inanmıştım. çünkü yelkovan her aşağıya doğru indiğinde yer çekiminin etkisine giriyor ve yukarıdaki gibi rahat hareket edemiyordu. her gün oturur bakar ve saniyeleri kovalar, kendi kendimi haklı çıkarırdım. 18-19 yaşında bu düşünceden vazgeçmem gerektiğini anladım. bunun gibi yüzlerce uçuk fikir...

bu tür şeyler beni farklı bir zeka kategorisine mi sokuyor, yoksa düpedüz aptallık mı hiç takdir edemedim. belki bir gün bu sırra da ererim.
pek itiraf gibi olmasa da bulunduğum yerde i̇ran, azerbaycan, ermenistan ve rusya radyolarını dinleyebiliyorum. mesela bugün iran radyosunda hümayun şeceryan vardı. ondan muğam dinledikten sonra azeri radyosunda könül xasiyeva çıktı... müthişti.
babalar neden böyle sözlük dünyaya çocuklarının kanayan yarası olmak için mi geldiler? neden böyle yapıyorlar anlayamıyorum bir türlü, neden kelimeleri tane tane seçip kalp kırmamak için çaba sarf etmiyorlar. bu benim çocuğum neden çocuğuma uzaktayken,yüzünü bile hatırlamıyorken bunları çektiriyorum,
neden sorgulamıyorlar.
asıl ben niye yüzü bir fotoğraftan ibaret olan babamı içimde güzelleme yaparak yaşatmaya çalışıyorum, neden her imtihanın bi çıkış kapısı var da benimkinin yok gibi duruyor. ben niye kendime giden yolu bulamıyorum. yolu mu bulamıyorum bir türlü.kendimi iyileştirmeye çabalarken geçmiştekiler yine gelip benim yaramı deşiyor.
i̇tiraf mıdır bilmiyorum ama
ben babamdan nefret ediyorum.
dertli bir itirafım var neden okumuyoruz? neyi mi? mesela mehmet lütfi arslanın dert çağrısı kitabını. belki dert ekleriz kendimize, güncelleme gelir içimize...

"dert yüklü bir şarkı besteleyelim birlikte… her duyduğumuzda kalp atışlarımızı hızlandıran bir şarkı olsun bu. yedi iklim dört bucağa şarkımızı salalım. ulaşılmadık yürek, erişilmedik mekan, kat edilmedik mesafe bırakmayalım. derdimizin şarkısı mest edinceye dek gönülleri… derdimiz diyelim; derdimizle ağlayıp derdimizle gülelim… yüreğimizde titrek titrek yanan bu ışıkla bir başka gönül daha buluşsun diye… işığımız hiç sönmesin diye… hiç bitmeyelim, geri kalmayalım, yorulmayalım diye… i̇nsan olmanın gerçek anlamını kavrayalım, insan olalım diye… derdimizi bilelim, derdimizi söyleyelim. derdimizle bilinip, derdimizle tanınalım. adımıza dertliler desinler. derdimiz, farkımız olsun. var mısınız?"