küçükken annem masal yerine peygamber kıssaları anlatırdı. benim en sevdiğim de hz. yusuf'un hayatıydı. sonra büyüdüm ve öğretmenimizin verdiği kitap listesinde kuyucaklı yusuf ismini gördüm. ne anlatır nedir ne değildir kimseye sormadan beynime kodladım, bu kitap hz. yusuf'u anlatıyor diye. sonuçta içinde kuyu ve yusuf kelimesi geçiyorsa hz. yusuf'dan başkasını anlatıyor olamazdı..
ilköğretimde iken yaramazın teki suratıma tebeşir tozu üflemişti. hasta olup yataklara düşmüştüm. :) (bkz:astım)
i̇lkokul birinci sınıfta bir arkadaşım hırkamın fermuarını çektiği için ağlamıştım neden yaptım bilmiyorum çok dertlenmişsem bu duruma demek ki:):):).
hunharca gülüyorum sonra da vicdan azabı çekiyorum.
esmiyor diyenlere gıcık olmaya başlamışken "esmiyor." dedim.
bu dünyada tek adil olan şey herkesin bir gün ölecek olması
iddiamdan vuruldum.
hıçkıra hıçkıra ağladığım şeyleri biraz zaman geçince çok saçma buluyorum, gözyaşlarıma itimadım kalmadı sözlük..
bazen sözlükte dolaşırken çok güzel bir tanım okuduğumu düşünüp tam oy verecekken...
içim yanıyor.
