dertli itiraf – dertli sözlük
çocukken anneme sokağa iniyorum der, beyazıt kapalıçarşı'ya kaçardım. şimdi anneme itiraf ettiğim anılardır.
çocukluğumda,
*tuzağa düşürüp yakalayarak bahçe makasıyla kestiğim (ameliyat ettiğimi düşünüyordum)
*"hıhahağğ bunnar timsah yavyuşu bence" diyerek suda boğduğum
*günlerce hapsettiğim
tüm masum kertenkelelerden özür diliyorum. onları asla unutmadım, unutmayacağım.
girdiğim her entry'nin bile hesabı olacak. bazen niye bu kadar dalgacı oluyorum bilmiyorum. i̇nşallah faydalı oluyorumdur. bir de çabuk parlayıp erken sönüyorum. tıpkı havai fişek gibi. masraflı, artistik ve anlık duygu yoğunluklarını bol bol yaşıyorum. elimden geldiğince kırıcı olmamaya çalışıyorum. kendi içimde boks yapıyorum. karışık meyve suyundan daha karışığım. yalan dünya, dünya yalan.
" sevgili dertli sözlük, ve değerli hemdertlerim " şeklinde başlayan cümlelerin muhatabı olabilecek başlık.
lise 1. sınıfta kendi sırama top haline getirilmiş kağıtlar koymuş ve matematik hocama: "hocam, oğuz hep kağıt atıyor! beni rahatsız ediyor!" demiştim. gıcıktım o çocuğa, yaptım. hoca gözümün önünde iki sıfır çaktı. oğuzun kredisi yetmedi, sınıf tekrarı. ha, sonra ne mi oldu... can ciğer ahbap olduk, nasıl olduysa...

--- --- --- --- ---

i̇lkokuldayken pazartesi günleri hamur işi günüydü. fakir bir mahallenin çocukları olarak evlerimizde hamur işi pek yapılmazdı. durum böyle olunca sabahları pastahaneden dilim yaş pasta alırdı herkes. üçüncü teneffüs beslenme saatiydi ve ben herkesin aklına o iğrenç sözlerimi sokardım: "lan oğlum, o sizin çikolata tanesi diye yediğiniz koyun boku! daha bu yaz köyde gördüm! çuval çuval toplayıp şehre getiriyorlar! siz de yiyorsunuz!"

(5 dakika sonra.)

herkes ağzını tutarak tuvalete koşar, onur, hayta (*) ve ben bütün yaş pastaları yerdik.