dua – dertli sözlük
duanın makbul oluşuyla ilgili peygamberimizden(*) aldığımız bilgilerden yola çıkarsak duası makbul kişiler olarak hatırladıklarım:
- babanın (evladına) duası,
- misafirin duası,
- mazlumun duası,
- hastanın duası.

yine duanın makbul olduğu vakitler olarak hatırladıklarım:
- gece yarısı yapılan dua,
- farz namazlardan sonra yapılan dua,
- ezan-kamet arası yapılan dua,
- cuma vakti yapılan dua.

bu bilgiler ışığında dua hakkında neler çıkarabilmek mümkün peki?
kanaatimce edilen duanın kabulü, kişinin allah ile kurduğu bağdaki samimiyet ve yakınlıkla doğru orantılı olarak artıyor. bir babanın evladıyla alakalı allah'a yakarmasında da samimiyetsizliğe yer yoktur. yine zulme uğramış birisi veya hastalanan birisi adeta vücudundaki her hücresiyle rabbine yönelerek dua edecektir.
zaman açısından baktığımızda da geceleyin uykudan feragat sonrası yataktan kalkıp abdest alındığında kulda oluşan samimiyet ve yakınlık duygusu, diğer vakitlerde rutine ve ezbere dönmüş dualardaki gibi olmayacaktır.

tabi istenilen şeyin sadece dil ile değil, kalp ile talep edilmesi de önemli bir diğer husus olmalıdır.

burada insanı etkileyen en çarpıcı örnek ise peygamberimizin kıble değişikliği hususundaki talebi olsa gerektir. kıblenin kabe olması hususunda kurduğu tek bir cümle yok; yaptığı tek şeyin başını göğe çevirmek olduğunu söylüyor kitabımız. ve allah sevgili kulunun kalbinden geçirdiği bu talebini kabul ediyor, gerçekten harika. allah'ın sevgisini nasıl da güzel kazanmış bir peygamberimiz olduğunu da bu örnekten çıkarmak mümkün. (bkz:bakara suresi 144. ayet)

rabbimiz bizlere de makbul dua edebilmeyi, ettiğimiz duaların hem kendimiz hem de muhataplarının hayrına olmasını nasip etsin. (*)
i̇bni ömer radıyallahu anhümâ şöyle dedi:

resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şu duayı yapmadan önce bir meclisten kalktığı pek az olurdu:

“allahım! bize, günahla aramıza engel olacak kadar korkundan hisse ver. bizi, cennetine ulaştıracak kadar tâatini nasib eyle. dünya musîbetlerini hafifletecek güçlü iman ver. allahım! bizi yaşattığın müddetçe kulaklarımız, gözlerimiz ve kuvvetimizden faydalandır; ölümümüze kadar da onları devamlı kıl. bize zulmedenlerden öcümüzü sen al. bize düşmanlık edenlere karşı bize yardım et. bizi dinimizde musîbete uğratma. dünyayı en büyük düşüncemiz ve gayemiz, ilmimizin sonu kılma. bize acımayanları üzerimize musallat etme.” (tirmizî, daavât 80)
dua konusu çok küçümseniyor.bazıları işimiz duaya mı kaldı gibi sözler ediyor ama duanız olmasaydı size ne diye değer vereyim hadisi unutuluyor.ya doğru düzgün dua etmeyi bilmiyoruz, sadece isteklerimizi dua ettik sayıyoruz ya da bu işte ciddi değiliz.
kulun sessiz bir haykırış ile rabbiyle konuşması, derdine dermanın rabbi olacağını tekrar farketmesi
allahım! sen mazlumların,masumların ve acizlerin tek yardımcısı ve tek sahibisin. aciz kaldık,tüm dünyadaki insanlar ufak bir kara parçasındaki zulme dur diyemedi,dur diyen bizler sesimizi duyuramadık.. görenler görmedik duyanlar duymadık diyor.. ama sen kalplerden geçeni,sessiz duaları dahi duyan tek zatsın. her kuluna yakınsın..rabbim dualarımıza icabet eyle,kardeşlerimizin zulümden kurtulduğu o bayramı ümmetçe yaşat bizlere. ey merhametlilerin en merhametlisi..