life of pi – dertli sözlük
daha evvel defalarca söylenişmişi tekrar edip, öyle başlayalım.
görsel anlamda zirveyi yakalamış, harika ve etkileyici görüntülerle dolu bir film olmuş. sırf seyir zevki için seyredilebilir, bilhassa görsel sanatlara ilgili olanların sinemada 3d seyretmelerinde fayda var. (ne zamana kadar vizyonda bilmiyorum.)

filme gelince,
genel kanının aksine doğrudan tanrı inancıyla ilgili bir film olduğunu düşünmüyorum. tamam birkaç dinden sahneler koymuş, ve bir tanrı inancının da gerekliliğinden bahsetmiş fakat filmin derdi insanı oluşturan yapılar, insanın korkularını yönlendirmesi, korkuyu bir yaşam kaynağına dönüştürmesi yani temelde umut ve kendini bilmek. (daha sonra bunu sağlamak için de her şeyi gören, işiten merhametli bir tanrının gerekliliğinden bahsediyor elbette.)
ve bunu anlatırken insandaki hayvani yapıdan yani insanı oluşturan kavramlardan bahsetmiş. (bu noktada imam gazaliyi okumakta fayda var.) insan dediğimiz varlık tek bir duygudan müteşekkil bir canlı değil, sık sık duygu değişimleri yaşayan, ruhu bazen daralan bazen genişleyen (kabz-bast) yani tıpkı bir deniz gibi bazen korkunç dalgalı bazen son derece sakin. (filmdeki okyanusu bu anlamda değerlendirebiliriz.) üstelik insanda, dünya hayatı için zarlığı zaruri ama insanın huzuru için de ehlileştirilmesi şart bir nefse sahip. nefs de bizim korkularımızın, endişelerimizin asıl sebebi. aynı zamanda canavarlaşıp, insaniyeti yok edecek güçte.
hülasa; film bediüzzaman'ın ve mevlana'nın hikayeleri gibi. mesela bediüzzaman iki askerin hikayesini anlatır çoğunlukla, kaderi, namazı, besmeleyi hep temsillerle anlatır. o hikayeleri okuyun, filmi hatırlayacaksınız.

fakat film bu iyi fikri (belki de yönetmenin konuyla ilgili net bilgi sahibi olmamasından) hakkıyla yansıtamamış. bir insan tanımı ve bir tanrı fikri var ancak bu düşünce yarım kalıyor. (ki bu düşünceyi hakkıyla bilip anlatsaydı muhtemelen müslüman olurdu, ya da anlatabilmesi için müslüman olması gerekirdi. (*) başta psikoloji temalı filmler olmak üzre, bazı filmleri seyrederken 'yönetmen müslüman olsaymış, film mükemmel olurmuş' diyorum. o günler de gelir inşallah.

bir de filmde çocuğun hissiyatının tam olarak yansıtılmadığı düşünüyorum. korku, umut daha ziyade fiziksel kalmış. bu yönetmenin bir taktiği de olabilir, bilemeyiz. çünkü;

--- bu kısım filmi seyredenler için ---


filmde aslında 3 ayrı hikaye var. birini seyrediyoruz, birini dinliyoruz. biri de gerçekte yaşanılan.yönetmen duyguları tam yansıtsaydı, gerçek hikayeyi farkederdik.


--- bu kısım filmi seyredenler için ---