laiklik – dertli sözlük
ülkemizde her iktidar değişikliğinde tanımı da değişen kavram... bu sefer suçlu türkçe'nin elastiki yapısı değil; siyasetçilerin elastiki yapısı...
avrupalıların kilisenin baskılarından kurtulmak için icat ettikleri sonrasında ise tüm dünyaya dayattıkları garip bir şeydir...
tanım olarak din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması denmekle birlikte, ülkemizde bu anlam devletin işi gücü din işlerine karışmaktır şeklinde gözükmektedir.
atatürkçülükte devlet ile din işlerinin ayrılması, toplumda din ve vicdan özgürlüğünün sağlanması bakımından devletin bütün dinlere eşit olmasını ifade eder. ancak devlet ile din işlerinin ayrılması, dinin belirlenen sınırların dışına çıkmadığı sürece devletin dine karışmayacağı anlamındadır ve din bu sınırlar dahilinde veya vicdanlarda kaldığı sürece devlet bütün dinlere eşittir. laiklik devlet düzeninin ve hukuk kurallarının dine değil, akla ve bilime dayandırılması diye de tarif edilir. böyle dinler üstü bir anlayış ile bu sözü geçen eşitlik sağlanır. aslında eşitlik isteyen pek yoktur. zira dinin talep ettiği hukuk kuralları vardır ve her dinin mensubu kendi mahkemesinde yargılanmak ister. modern devlet ise ayrı ayrı mahkemelerle, uygulamalarla ve ihtiyaçlarla uğraşamaz. her dinin, dilin, ırkın, cinsiyetin eşit olduğunu kabul etmek daha kolaydır.

laiklikte devletin dine karışabilmesi için açık kapı her zaman vardır. kpss tarih kitabında bile yazar ki "halifeliğin kaldırılmasıyla tbmm'nin üstünde bir kurumun olamayacağı ortaya konulmuştur. halkın dini ihtiyaçlarına yönelik faaliyetler ise devletin denetimine alınmıştır. " böylece diyanet i̇şleri başkanlığı kurulmuştur ve görüldüğü üzere bu kurum devletin denetimindedir. ayrıca biraz garip ama devletin dine ve sosyal hayata karışmasının bizzat laikliği gerçekleştirmek adına olduğu da savunulabilir. mesela atatürkçüler de kabul eder ki atatürk laikliğin önemli bir adımı olarak tekke, zaviye ve türbeleri kapatmakla sosyal hayatta dinin etkisinin azaltılmasını ve halkın dini duydularının sömürülmesini önlemek istemiştir. evet, kimine göre dini duygular o kadar kutsaldır ki yaşanmamalıdır bile.

laikliğin müslümanlar tarafından savunulabilecek bir tarafı yoktur. i̇mam hatiplerin, ilahiyat fakültelerinin vs. laiklik sayesinde mümkün olduğu söylenemez çünkü zaten laiklik adına medreseler kapatılmıştı. laikliğin müslümanlara sunacağı birkaç fayda onu meşru kılamaz; belki sadece kendi içinde daha fazla çelişmemesinin bir gereğidir.
bir müslümanın tartışmasız yok sayacağı sistemdir.bu sistemi bizim aydın takımı laikliği yurt dışında gördü beğendi ama bir yerde hata yaptı; yabancı devletler dini devletten ayırdı, bizimkiler dini dünya'dan ayırıp yok etme çabasına girdi.
laikliğin gördüğüm, duyduğum, kabul edilen her tanımının "devlet"ten dini uzaklaştırma minvalinde anlamlar içeriyor olmasına rağmen kişilerin laik olmamasıyla suçlandığına şahit olmuşumdur sıkça, anlamam.

birçok müslümanca da kabul edildiği gibi; islamın, batıda yaygın olarak kabul gören dinlerin aksine hayatın her alanına müdahale eden bir din olması sebebiyle müslümanların çoğunlukta yaşadığı bir ülkenin benimseyemeyeceği bir şeydir. bu durumda çoook büyük çoğunluğunun(!) müslüman olduğu kabul edilen bir ülke olmasına karşın türkiye nasıl laik olmayı başarıyor(!) da aklıma gelen bir sorudur.