türkiye'de klasik eserlerini okuyabilmenin (konuşabilmek demiyorum) en iyi yolu klasik medrese usulü olan dildir. bu usulde, (yöresine, hocasına ve talebelerin durumuna göre değişmekle beraber) genellikle önce sarf ilmi, yani kelimelerin türetim kaideleri ve şahıs çekimleri ezberlenerek başlanır. sarf ilminde genellikle sırasıyla emsile-bina-maksud-izzi ve tercihe göre merah veya saadettin taftazâni'nin izzi şerhi okunur. sarf ilmine dair kitaplar okunduktan sonra veya sarf ilminde belli bir seviyeye gelindikten sonra, imam birgivi'nin avamili gibi oldukça küçük hacimli ve arapça gramerinin bir kısım genel kaidelerini ihtiva eden eserlerle nahive (gramer) başlanır. yine tercihe göre avamil-i birgivi'nin benzeri olan avamal-i cürcani ve ecrumiyye gibi kitaplar okunur. ardından daha zor ve hacimli kitaplara doğru ilerlenir. mesela yine imam birgivi'nin telifi olan ''izhar'' kitabı, arap gramer kaidelerini genel olarak ihtiva etmesine mukabil , yer yer oldukça zor ibareleriyle talebeye adeta bilmece çözer gibi arap gramerini öğretir. izhar kitabı anlaşılarak okunduysa, iyi sayılacak bir gramer seviyesi elde edilmiş sayılır. izhar'dan sonra tercihe göre kâfiye, şerhu'l muğni, kavâidu'l i'rab ve katru'n nedâ gibi kitaplar okunur ki genelde bu kitapların içeriği yüzde 70-80 oranında benzese de anlatım tekniği ve konuların tasnifi farklı olduğu için konular farklı boyutlarla ve farklı örneklerle incelenir. medrese dilinde mutavassıt ( orta düzey ) kitaplar olarak kabul edilen bu kitaplardan sonra molla cami gibi kitaplarla artık arap gramerinin felsefesi yapılır. tabi nahiv öğrenimi ile beraber tefsir, fıkıh, hadis, kelam, akaid gibi ilimler de okunarak, belli bir yerden sonra talebe artık hemen hemen bütün klasik eserleri kendi okuyabilecek hale gelir. ancak bugün ilahiyat fakültelerinde basitleştirilmiş gramer kaideleri, basit metinler ve diyaloglar üzerinden arapça öğretimi yapılmakta ve hemen hemen hiçbir ilahiyat mezunu, okula devam ederken veya öncesinde klasik usulle bir ilişiği yoksa, sadece ilahiyat fakültesinin verdiği eğitimle klasik metinleri okuyamaz. bunun aksine klasik usulle arapça öğrenenler kendi hususi gayretleriyle diyalog çalışmazlarsa, en basit bir arapça diyalog kurmakta oldukça zorlanırlar. osmanlı alimleri için genellikle böyle bir durum söz konusu olduğu söylenir ki konuşmanın pek bir işe yaradığı da yokmuş o zamanlar.