usulsüzlük vusulsüzlüktür

usul esastan mukaddemdir. aynı zamanda bir mecelle kaidesi. ayrıca bütün dünyada kabul görmüş bir hukuk kaidesi. örneğin eşiniz size şiddet uyguluyor ve boşanmak istiyorsunuz. savcılığa yapacağınız şikayetle bunu sağlayamazsınız. bu en basit örneği.

fakat calibi dikkat olan yanı bu ilkenin hayatın her alanında uygulama alanı bulması. i̇stediğiniz kadar haklı olun eğer bunu doğru bir usulde ve tarzda dile getiremiyorsanız avucunuzu yalarsınız.

"vusûlsüzlüğümüz usûlsüzlüğümüzdendir" derken ince uzun :)

usülüne göre yapılan işler insanı başarıya ulaştırır.diğer durumda karmaşanın içinde bocalayıp durmak vardır.geçenlerde genç dergide bir yazı okumuştum."dindarlarla tartışmanın on kuralı"diye tam bu başlığa uyduğunu düşünüyorum o yazının.

eskilerin yöntemin tatbikatten önce geldiğini anlattıkları söz. önce bir usul edinmeli. iyi veya kötü bir yöntem sahibi olmayanlar bilgide ata et yedirirler, ite ot.

evet bir usul olmaz ise neyi niye elde ettiğimiz ve neyin neye tekabül ettiği bir muaama olarak kalacaktır. tefsir kitabından okunan bir cümle ile hadis değerlendirilmeye çalışılacak, kelamdan öğrenilen bir kelime ile fıkha dair fetva verilecektir.

bunun en çok rastlanılanı mealden fıkıh çıkartmaktır. arapça bilmeden çevirenin kitaptan anladığını yazdığı mealle verilen fetva ile de hem kendi din hayatını hem de bunu anlattığı insanların din hayatına zarar verecektir.

eğer bir usul öğrenme imkanı yok ise kişinin yapabileceği en güzel iş ise usul bilene sorarak tabi olmaktır. sormak ile sorgulamanın arasına bir perde koyupta bu işi yapmalıdır.

kısaca hız formülü ile cümlenin öğeleri bulunmaz.

durumu açıklayan bir cümleden; büyükler, ''vasıl olamayışımız usul bilmeyişimizdendir.'' demişler.