ruhi mücerret – dertli sözlük
https://youtu.be/tnjtrwjvrdg


..."bu şarkıyı dinleyen herkes 5 dakikalığına da olsa aşkı tatmıştır"...
(murat menteş- rûhi mücerret)
eğlenceli bir murat menteş eseri. aforizma kasmış baya ama olsun boş vakti değerlendirmek için okunabilir.
biz türk milleti misafirperver bir milletizdir. örfümüze âdetimize çok düşkünüzdür. modern zamanlarda bu iki hasletin bir araya gelmesi demek, rol aldığı dizide eve ayakkabısını çıkararak giren oyuncuların, salonumuzun başköşesine oturmaları demek olabilir. söz konusu kişi bir mecnun bile olsa... bu böyledir. her geceyi kadir, her gördüğünü hızır bilmeyen fakat her sakallıyı dedesi zanneden bir milletin handikabı da bu olsa gerek. bu samimiyetten aldıkları güçle ayakkabılarını çıkararak girdikleri evde rahat rahat gezi̇-nebileceklerini, yatak odalarımızı romanlarına konu edebileceklerini zannedenler murat-larına eremeyecek.
her ne kadar gezi park’ın kaldırım taşlarından daha az can acıtıcı olsa da bilumum taşları adreslerine gönderdiğimize göre şimdi asıl mevzuumuza gelebiliriz.
ben size, okumadan önce diğer kitaplarımla omuz omuza ''duran'', kol kola ''gezen'' ruhi mücerret’i, okuduktan sonra neden başka bir rafa kaldırma mecburiyeti ve mahcubiyeti hissettiğimden bahsedeceğim.
bilirsiniz murat menteş’li bütün yollar at-avrat-silahlı bir roma-na çıkar. aşkın her harfini bir kurşun gibi namluya sürer ve silahı okurlarının beynine dayar. bommm! ve işte şiddetli-geçimsiz aşklar romancısı murat menteş’in dünyasına hoş geldiniz.
aslında tahmin etmeliydim tv'nin kapak edildiği yanarlı dönerli bir kitabın ukaz panayırını andırabileceğini. tv’deki orhan gencebay tıpkı kitabın fragman filminde olduğu gibi kaderin oyunu şarkısını seslendirirken romandaki kaderin cilvelerine, eli silahın tetiğinde olan cüneyt arkın ise murat menteş’in silahlı kuvvetlerine işaret ediyormuş.
roman, kurtuluş savaşı’nda düşmana gezi eylemcisi kadar bile şiddet uygulamamış bir gazi olan ruhi mücerret ile kaderle cilveleşen civan kazanova’nın romanıdır. kitabın en kötü adamı masum cici, masum olmadığı kadar cici de değildir. i̇nsanların beyinlerine çip yerleştirmek suretiyle, konuşmalarına ‘’ürün yerleştiren’’ yani zoraki reklam yaptıran bir mafya babasıdır. civan ilk kurban seçilir. civan da bu işten kazanacağı para ile hasta olan yeğenini kurtarmak ister fakat daha çok paraya ihtiyaç vardır ve ruhi mücerret’in beynini kiralamakta bulur çareyi. fakat çok geçmeden anlar depremde öldüğünü zannettiği sevgilisi ve kızının beyinlerinde de reklam çipi vardır artık.
bu saatten sonra bildiğimiz, bilmediğimiz bütün markalar cümle içinde kullanılacaktır.
romandaki karakterlerin hayatları gözlerimizin önünde bir film şeridi gibi defalarca gösterime girerken, turkcell onları bir türlü hayata bağlayamaz. olaylar bazen bir ferrari kadar hızlı ilerlerken, yazar bazen yılları yavaşlatmakta nivea’nın anti ageing kremleri kadar etkilidir.
bunun gibi anlamsız ancak süslü cümleler kurarak tartışmasız var olan edebi zekâsını marka tutkusuna kurban verir yazar. aslında harika bir göndermeler bütünüdür romanın kurgusu, ta ki alper canıgüz gibi menteş’e yakın isimlerin romanları ürün yerleştirme tekniği ile kitapta zikredilene kadar. i̇nsan sormadan edemiyor, yoksa murat menteş de masum cici’nin bir kurbanı mı?
böyle şeyler yalnızca menteş’in romanlarında olmuyordur muhtemelen ama o yaptı diye de olduracak değiliz. kızılderililere ait ölü diriltme ayini ile karacaahmet mezarlığı’nın altını üstüne getirdiği bir kaç sayfa sayesinde artık murat menteş fanları i̇stiklal marşı’nın ‘’fışkırır ruhi mücerret gibi yerden naaşım... dizelerini daha dikkatli okuyacaklar gibi... peki, o zaman yükselerek arşa değecek mi başı yazarın? bilemiyorum. tek bildiğim ruhi mücerret 108 yaşında ihtiyar bir i̇stiklal gazisi artık okurun gözünde...
murat menteş bu romanını bir turnusol kâğıdına yazsaydı eğer, can yakıcı cümleleri asidik, ayak kaydırıcı cümleleri bazik özellikler gösterecek, kitabın içi de dışı kadar renkli bir hâl alacaktı. yazarın zihni yer yer o kadar karışıyor ki sanki beyninin ''sağ'' lobu ile ''sol'' lobu itilaf ve ittifak devletiymişçesine çatışıyor. kazanan tabi ki de murat menteş oluyor. fakat bu durum cennet ile cehennemin açık kalan pencereleri arasında cereyanda kalmışçasına yazıyor olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
bu romanı okuduktan sonra evde yalnız kalmaktan korkmayın. çünkü yatak odanızda dahi murat menteş var.
her şeye rağmen ‘’murat menteş romanı’’ diye bir şey olmasaydı eğer ben icat ederim. küfürsüz, belki argolu, orantılı şiddet içeren temiz aile çocuğu romanı olurdu belki ama daha okunaklı olacağı kesin.
ve yine de; bir önceki romanında pastörize süt bebeleri olarak tanımladığı kuşağın, ‘’oyuna gel!’’ çağrısına duyarsız kalmayıp, ''gezi̇''yi, gözünü ve arpacığı bir araya getireceğini tahmin ettiğim olası romanını bekliyor olacağım.
fakat bilinçaltına konservelenmiş pis işlerine bir i̇stiklâl gazisini alet ettiği için tarih onu asla affetmeyecek.
son tahlilde bu romanıyla murat menteş’in çocukluğuna inecek olursak ‘’çocuğunuz zeki ama çalışmıyor’’ tespitinde bulunur menteş’in edebiyat öğretmeni.(*)

(bkz:çocuk zeki ama çalışmıyor)
benim de okuduğum ilk murat menteş kitabı. üslubunu çok farklı buldum ve okurken çok da eğlendim. özellikle her bölümün başında yazan sözler, öykü içinde verilen müzik, kitap ve film isimleriyle yazarın hakikaten kültürlü olduğunu düşündürdü.
ilk murat menteş deneyimi için yanlış kitap seçimi olur. ruhi mücerret bölümünde olaylar, murat menteş romanlarında hiç olmadığı kadar yavaş akar. civan kazanova ya kadar sabrederseniz herşey hızlı çekime alınmış olacak. ayrıca +108 diyorum.
murat menteş'in aldığım ilk kitabı. ilk 80 sayfayı keyifle hemencik okudum. sonra bir hafta da 20 sayfa kadar okudum. üstünden iki üç hafta geçti daha da okumadım. haftalardır elimde sürünüyor. ironi ve mizah güzeldir. hep sevmişimdir. ama kitaptaki biraz zorlama geldi bana. ondan mı ilerleyemedim ne. bitirmek nasib olursa daha ayrıntılısını yine yazarım.
daha onceki kitaplarini okumus biri olarak tenkitlerim olacak. kendine has bir tarzi var dogurudur, son donemin populer yazarlarindan biridir bu da dogrudur. lakin kitaplar kendini tekrarliyor. soyle ki ruhi mucerret'teki bir cok bolumunde aa ben bunu daha onceki kitaplarinda okudum hissine kapiliyorsunuz. adam gercekten yazar mi yoksa alintilari mi yorumluyor diye dusunmekteyim. edebi usluptan ziyade sozluk yazari modunda. neyse iste, para kazandirdik. helali hos olsun; ama bos olmasin.
kitabı okumadım,
bir arkadaşım hediye etti. yarım saat sonra ben de bir başkasına hediye ettim.

elif şafak romanları gibi, murat menteş'in bazı romanları gibi... ''birkaç sene içinde çok satsın, sonra zaten unutulacak'' türünden kitaplar.
muhtevanın değil reklamın ve yazarın cezbettiği/sattığı kitaplara karşı mesafeliyim.

ha, murat menteş yemek tarifleri yazsa yine satar.
hayranı çok adamın.

ilave:
sevgili okur.
işbu tanımdan ''murat menteş kötü bir yazar'' manası çıkarılmamalı.
''murat menteş iyi de hayranlar kötü'' diyebilirsiniz.
neden bilmiyorum bir kitabı okurken ilerleyen sayfalara doğru kısa göz atışları yaparım, hatta okuduğum kısmı bırakıp ilerideki bir bölümü okurken bulurum kendimi. bu sefer merakıma yine yenilerek baktığım sayfalarda hiç hoş olmayan +18 diye nitelendirmek istemediğim, gayet ahlak dışı ve murat menteş'le arama girebilecek satırları okumak beni ziyadesiyle üzdü. söz konusu satırlar yeterince pornografikti, her ne kadar p...nin ucundan duman tütüyor diyerek şakaya vurarak sonlandırmaya çalışsa da olayı. bir an otisabi'yi okuğudumu sandım diyebilirim.