ibrahim paşalı – dertli sözlük
yeni şafak'taki pazar yazılarını beğenerek okuyorum. entelektüel hurafeler kitabındaki ara ara okuduğum bölümlerini de yine beğenerek okumuştum.

beni en çok düşündüren ise geçen haftaki yazısının şu bölümüydü. "insanlarda nasıl bir intiba bıraktığımdan kuşkuluyum, çünkü kimisi tekkeye kimisi meyhaneye çağırıyor. o akşam payıma meyhane düştü. hiçbir yere aidiyet hissetmeyen araftaki yalnız arkadaşım, 'kız arkadaşı' ile içerlerken beni hatırlayıp davet etmişlerdi. ben rakısız sek su içerken, fırsattan istifade onlarla şakalaşıyordum."

sonra liseli yıllarım geldi aklıma. okul arkadaşlarım dini hassasiyetleri olmayan kimselerdi. onlarla okul dışında fazla takılmazdım. bazen ısrar ederlerdi. yine böyle bir ısrar sonrası dediler ki; pelin pastanesine gidelim. oranın da sadece adı pastane idi. aslı bildiğiniz bardı. ben de ne pastanesi orası bildiğiniz bar demiştim ve onlarda mekan konusunda ısrarcı olmayıp buluşmayı gerçek bir pastanede gerçekleştirmeyi kabul etmişlerdi. çocuk aklımla bunu söyleyebilmiştim o zaman.

sonra paşalının meyhanede sek su içişini düşünüyorum. işin içinden çıkamıyorum. bizim sınırlarımız ne. nereye kadar hoş görülü olabiliriz. ne kadar müsamaha gösterebiliriz. filan. bi gün paşalı ile tanışmak nasib olursa sormak istediğim ilk soru bu yazısıdır. bu konuda beni aydınlatır ve kafamı rahatlatırsa memnun olur, sevinirim.