koca park alanında aracını geri geri çıkmaya çalışırken başka bir araca vurmuş birini gördüm. i̇çimden "yuh artık sürücü ehliyeti kasaptan almış galiba" dedim.
ve ben, aynı kazayı dün yaptım.
hakikatine binaen;
namaz kılıyordum, telefon çaldı.(sadece titreşim)
haliyle cevap vermedim.
namazdan çıktım, cengaverle buluştuk, çay içmek üzre her zamanki mekanımıza gittik.
oturduk, iki çay söyledik. ben namazda iken arayan arkadaşımı aradım.
daha ben selam vermeden, azarlar bir tonda çıkıştı:
- nerdesin sen? telefonlara cevap vermiyorsun.
+ (gülerek) arkadaş bir öğretemedim sana bunu. önce bir sor, dinle, öğren. sonra hükmet. zanla hareket etme. bir sor neden cevap verememişim. namazdaydım. şimdi aradım. buyur?
- onlar genel geçer şeyler. ben sana karşı naz makamındayım, böyle şeylerle gelme bana.
+ öyle olsun peki, çay içiyoruz, gel.
- sen cevap vermeyince sucuyu aradım, su gelecek. yarım saat gecikirim.
+ birader, bana sudan bahane üretme. yarım saat sonra burda ol, tamam.
aradan 45 dk geçiyor, gelen giden yok. bu sefer ben arıyorum veee cevap vermiyor. gülüyoruz.
10 dk içinde telefon çalıyor, ses cılız:
- allah beni islah etsin ya.
+ (gülerek) nerdesin sen?
- (mahcup gülerek) valla namaz kılıyordum. namaz kılıp öyle çıkayım dedim.
kıssadan hisse; zanla hüküm verme, kınama.
başıma tekrar tekrar gelen ve tüm bunlara rağmen ders almadığım hadisedir.
hadisi şerif.
kınadığımız başımıza gelmedikçe ölmüyoruz.
"gülme komşuna gelir başına" darbımeseli de bu hadis'i çok güzel şerh eder.