(bkz:3. dünya savaşı)
müslüman birliği sağlandığı anda çıkması ve kazanılması muhtemel olan ...
(*)
savaş çıkarsa savaşırım ama çıkmaz lanet olsun...
31 mayıs 2010 tarihinde gerçekleştirilen filistin yardım gemisine saldırı neticesinde müslümanların hep düşünü kurdukları şeyin aşikar hale gelmesidir.
gidip alalım şu ülkeyi. kırk kişi yeter bu iş için. inanmış kırk kişi. mekke'de inanmış kırk kişi vardı. kırk kişilik bir ashab ile islam 300 yılda tüm dünyaya yayıldı. inanmış 40 kişi yeter. orduya gerek bile yok.
konjoktürün canı cehenneme. ne olacak ise olsun artık. tüm türkiye filistin davasına şehid olsa yeryüzünde iman edenler biter mi? tüm türkiye halkı bir tek filistin için şehid olsa kaybetmiş mi sayılacak?
tüm ordumuz, mahallelerimiz, şehirlerimiz, dağlarımız ve ırmaklarımız siyonizm karşısında dursa ve tamamı yerle bir olsa, allah nurunu tamamlamaz mı?
ne kaybederiz toprağa uzanıp yatsak? ölmek için bu dünyaya gelmedik mi? bugün ölmeyecek isek ne zaman öleceğiz? ölüm geninin bulunmasını mı bekleyelim? ya da lokman hekim'in yazdığı ölüm reçetesi fırat'tan geri mi çıkacak? kaybımız ne olacak şehid olmaktan başka?
ilk soru her zaman kendime: "(vurgula: ey rüstem, sırtını devlete dayamanın rahatlığını, evladını sevmenin sevincini, yattığın ortepedik yatağı, akşam yemeğindeki ziyafeti, gece gezmelerini, eşini, tatlı aşını terk etmeye hazır mısın? ölmeye, vahşice öldürülmeye, işkence ile öldürülmeye hazır mısın? imanın var mı bu derecesine)?"
gidip alalım şu ülkeyi. kırk kişi yeter bu iş için. inanmış kırk kişi. mekke'de inanmış kırk kişi vardı. kırk kişilik bir ashab ile islam 300 yılda tüm dünyaya yayıldı. inanmış 40 kişi yeter. orduya gerek bile yok.
konjoktürün canı cehenneme. ne olacak ise olsun artık. tüm türkiye filistin davasına şehid olsa yeryüzünde iman edenler biter mi? tüm türkiye halkı bir tek filistin için şehid olsa kaybetmiş mi sayılacak?
tüm ordumuz, mahallelerimiz, şehirlerimiz, dağlarımız ve ırmaklarımız siyonizm karşısında dursa ve tamamı yerle bir olsa, allah nurunu tamamlamaz mı?
ne kaybederiz toprağa uzanıp yatsak? ölmek için bu dünyaya gelmedik mi? bugün ölmeyecek isek ne zaman öleceğiz? ölüm geninin bulunmasını mı bekleyelim? ya da lokman hekim'in yazdığı ölüm reçetesi fırat'tan geri mi çıkacak? kaybımız ne olacak şehid olmaktan başka?
ilk soru her zaman kendime: "(vurgula: ey rüstem, sırtını devlete dayamanın rahatlığını, evladını sevmenin sevincini, yattığın ortepedik yatağı, akşam yemeğindeki ziyafeti, gece gezmelerini, eşini, tatlı aşını terk etmeye hazır mısın? ölmeye, vahşice öldürülmeye, işkence ile öldürülmeye hazır mısın? imanın var mı bu derecesine)?"
