kış uykusu – dertli sözlük
nuri bilge ceylan'ın altın palmiye kazanan filmi.
film altın palmiye kazanmış ama en iyi senaryo, en iyi yönetmen, en iyi oyuncu ödüllerini başka filmler almış. bu da garip.
cannes film festivali'nde hep böyle oluyormuş, ödüller paylaştırılıyormuş dediler ama bana pek mantıklı gelmedi.

film tam 3 saat 16 dakika.
yazıyla: üç saat onaltı dakika.

fragmanda geçen bir cümle var:
"karşımızdakini olduğu gibi görmeyip tanrılaştırmak sonra da böyle bir tanrı olabilirmiş de olmuyormuş diye ona kızmak... bana biraz haksızlık etmiyo' musun?"
çok iyi.
filmi izledim. içinde aksiyon ve mizah barındırmamasına rağmen 3 saat 16 dakikayı sıkılmadan geçirdim. filmi de beğendim.

filmde bi sürü kafası karışık insan var.
bir yanda iyi eğitim, zenginlik, entelektüellik ve bunlarla birlikte gelen ukalalık, kibir, alaycılık, kendini beğenmişlik güzel bir şekilde harmanlanıp anlatılmış. öte yanda ise fakirlik, mahcubiyet, gurur, eziklik, yüzsüzlük gibi kavramlar harmanlamış. bütün karakterler ve duygular iyi işlenmiş.

karakterlerin ikili diyalogları da güzel. salt haklı ve haksızın olmadığı yer yer herkesin haklı ve haksız olduğu diyaloglar.

misal; aydın ve ablası arasında geçen kötüleğe karşı koymak ve koymamak üzerine şekillenen diyalog. yine aydın ve ablası arasında geçen tembellik, samimiyetsizlik, kendini kandırmaca üzerine geçen diyaloglar.
sonra aydın ve eşi arasında geçen ikisinin de hem haklı hem haksız olduğu konuşmalar.
aydın ve imam arasındaki konuşmalar filan. hepsi gayet başarılıydı.

en çok dikkatimi çeken ise, aydının ve ablasının kavga veya sinir halinde hayatında hiç para kazanmamış, koca parası yiyen ve koca parası ile yardım yapan nihal'e karşı bu durumu yüzüne vurmaları. istediğin kadar oku, istediğin kadar kültür seviyen yüksek olsun canın yandığında bunu aşağılama sebebi olarak kullanıp yüze vuruyorsan bu ülkede neden anneler kızlarına 'aman kızım oku, aman kendi ekmeğini kendin kazan' diyor diye kimse laf etmesin, kızmasın. son derece haklılar.

hülasa; filmde üzerine konuşmalık ve sohbet etmelik çok malzeme var. tavsiye edilir.
filme hem 'iyi film' hem de 'vasatın altında' diyebileceğim çok sebep var.
fakat; 3 saatten fazla süreyi seyrettirdiği için başarılı diyebilirim.
fakat şu da var; filmi evde seyredemezdim. yani başladıktan 2 saat sonra ara verir, ertesi gün devam ederdim. sinemada tamamen filme odaklanıyoruz, ondan seyrettik belki de.

film iyi çünkü;
gerçek ve sağlam sorular soruyor. insanlar arasındaki iletişim sorunlarına bütün yönleriyle eğilmiş. karı-koca, iki kardeş, patron-çalışan, kadın-hizmetçi, zengin-fakir, güçlü-güçsüz, asabi-halim ve sair, bütün ikili iletişim kombinasyonlar var. ve hepsi de sorunlu. öyle ki; iki kişinin tamamen dertleşmek için başladıkları diyaloglar bile birinin incinmesi-yanlış anlaması ile bitti.
film bunu yansıtması ve sorgulaması yönüyle başarılı.
dahası; filmin çekildiği mekan muhteşem. görüntüler, sahneler, planlar harika. bunlar belki de filmi sıkılmadan seyretmemizi sağlayan asıl unsurlar.
her karakterin güçlü bir iddiası var ama bir o kadar da çelişkisi var.
mesela; aydın, nihal'e 'benim paramla yardım yapıyorsun' derken de, hamid hoca'yı 'kaba, görgüsüz' diye suçlarken de çelişkide.
çünkü; bir kere kendi parası da babasından miras. bunu bir yerde itiraf da ediyor. hazır parayı yöneten de kendisi değil. bütün işleri başkalarına devretmiş. yani baba parasıyla artistlik yapıyor.
hamid hocaya görgüsüz diyor fakat aynı çapta görgüsüzlüğü eşine, kardeşine, yanında çalışan adamlara yapıyor.

filmde değinilen 'kötülüğe karşı tepkisiz kal ki kötü merhamet etsin' tezi var. aklıma hz isa'nın 'sana tokat atana diğer yanağını uzat' sözünü getirdi. ki, bu iddiayı dillendiren kadın da bir tecrübeye binaen söylüyordu bunu.

filmde sorulan bu iletişim sorularının cevabı bizce basit. oturmuş, allah'ın kurallarıyla kurulmuş ve işleyen bir sistemde filmdeki arızalar olmaz. çünkü filmdeki karakterlerin hedefinde madde var. yardımsever karakter bile sırf maddeye dayalı problemlerinden kaçmak için buna başvurmuş.
şöyle bir cümle geçmişti: 'iki senedir birbirimize hiç karışmadan huzur içinde yaşıyoruz.' bir ailede eşlerden biri bunu söylediyse, o aile bitmiştir zaten. birbirlerine hiç karışmayan aile mi olur?
velhasıl; iyi film.

neden vasatın altında;
pekala 2 saate sığabilirdi. sanatsal kaygıların fazlalığı süreyi uzattırmış. (süre 2 saat olsa ödül alamayabilirdi belki)
daha sonra; ciddi sorular soruyor ama sorduğu soruların çözümünü ne seyirciye bırakıyor ne de kendi cevaplayabiliyor. sonuçta tamam biz birbimizden koptuk ama işlerin yürümesi için biz bize lazımız demek ister gibi. bilemedim. cevabı tamamen bize bırakmalıydı.
bir de; aynı konuları işleyen daha iyi filmler var.
keyifle, sıkılmadan izledim. hiçbir eleştirim yok. üzerine analiz yazma lüzumu da hissetmiyorum. insan yaşadığı her günden sonra analiz yazar mı o gün üzerine? sanki film izler pozisyonda değil de, bir köşeden değişik hayatları seyir eylemek gibi bir his bu filmin verdiği...
nuri bilge ceylan için kamerayı açık unuttuğu söylentisi ortalıkta dolaşıyor olsa da, filmin süresi rahatsız etmiyor.(*)görebildiğim en iyi tarafı sessiz, yalın olması.
filmde etkileyici birçok sahne var üzerine konuşulacak tartışılacak ama en önemlisi nihal karakterinin söyledikleri. her karakter birbirinin aynası nihal'in söylediklerinde de aydın'ı görüyoruz. film boyunca aydın karakterinin her yaptığı nihal'in söylediklerine delil oluşturuyor. nihal'in bazı replikleri"vicdan, ahlak, ideal,  ilkeli olmak, yaşamın amacı, bu sözler ağzından hiç eksilmedi. birini küçük düşürmek incitmek karalamak istediğin zaman hep böyle sözler söylersin. ama bence bir insan bu kelimeleri bu kadar fazla kullanıyorsa esas ondan şüphe etmek lazım. ""aslında iyi öğrenim görmüş, dürüst, adil bir insansın. ancak yeri geldiğinde bu erdemlerinle insanları boğan, küçük düşüren, aşağılayan bir hava taşıyorsun. yaşlıları geri kalmışlıkları, tutuculukları, özgür düşünemedikleri için; gençleri ise özgür düşünceleri yüzünden, geleneklerden kopuk oldukları için beğenmiyorsun. halkın, ülkenin çıkarlarının en önde olması gerektiğini söyler durursun ama her karşına çıkandan hırsızmış, soyguncuymuş gibi kuşkulandığın için halktan da nefret ediyorsun. nefret etmediğin insan yok neredeyse" "en iyi yıllarım uçup gitti. seninle cebelleşecem diye bütün güzel huylarım değişti."