allah rahmet eylesin. mekanı cennet olur inşallah.kendisini ilk kez genç dergi'nin nisan 2018 sayısındaki röportajıyla tanımıştım. röportajın şu kısmı ise beni çok hislendirmişti. vefat haberini duyunca aklıma bu kısım geldi. dertli sözlük halkı ile de paylaşmak isterim.''üniversitede okurken verem rahatsızlığınız ortaya çıkmış. çok zor bir süreç olmalı. ondan biraz bahsedebilir misiniz?mülkiye’nin son sınıfında iken biraz fazla çalışmışım, çok iyi notlar verdiler, burs kazandım. burs için sağlık raporu almak gerekiyor. ben de rapor almak için gittim. ciğer filmi çektiler ama küçük filmdi. orada verem gördüler, tüberküloz filtrasyon. tabii bugünlerin belki kanseriyle bile kıyaslanamayacak bir hastalık. ölümcül, tedavisi yok.kanserle kıyaslanmaz elbette, kanserin tedavi edilen bir sürü türü var. tüberküloz ince hastalıktı ve götürürdü. şöhreti o idi. siz mesela ilk öğrendiğinizde ne hissettiniz?ben kendimi gayet iyi hissediyordum. sigara da içmiyordum. dedim ki bu yanlış oldu herhalde (gülüyor). bende tüberküloz olmaz. doğru dürüst bir film çekilsin de anlayalım dedim. büyük film çekildi ve doktor aydınlanmış cama koydu, baktı, gözleri açıldı, çok heyecanlandı. ve bütün asistanlarına “gelin, gelin arkadaşlar!” dedi. ben bekliyorum ki “sende bir şey yok, o film yanlışmış” raporu yazıp verecek.küçük filmde görüldüğünden çok daha muhteşem bir tüberküloz manzarası gördü ve çok heyecanlandı adam. dedi ki “bakın, ders kitaplarında baktığınız tüberkülozun çok muhteşem bir örneğini görüyorsunuz. böylesi az rastlanır.” ve heyecanla detaylarını anlattı. tabii ben tüberküloz olduğumu o anda anladım. gençken hızlı düşünüyor insan. tamam öleceğiz güzel, ama bu adamın bu heyecanı nedir? (gülüyor) yani 20 yaşındaydım o zaman; 20 yaşında bir adam, idama mahkûm, ölüme mahkum ve adam heyecanla ilmî bir şey anlatıyor. gerçekten çok etkilendim. “bu,” dedim, “i̇lim heyecanıdır.” yani kafasındaki bir modelin örneğini görünce çok heyecanlandı. ben ölecekmişim, kalacakmışım o problem değil diye düşündü adam. ondan sonra ben ilim yapmaya karar verdim. yani o yakalandığınız “ölümcül” hastalık sizde ciddi bir ilim aşkı oluşturdu.evet aynen öyle.sonra ne oldu?6 ay hastanede sırt üstü yattım. epey ileriydi rahatsızlığım. o küçücük mikroorganizmalar ancak büyüteçle, mikroskopla görebildiğimiz o küçük varlıklar muazzam bir irade ile bizimle mücadele ediyorlar. hamd olsun şifa bulduk. allah’ın bir lütfu da şu oldu: eğer fazla çalışıp da o bursu kazanmasaydım o hastalığı bilemeyecektim ve kendim iyiyim falan derken herhalde 1 sene sonra ölebilirdim. hastanede yattığınız süreçte neler yaptınız?bol bol okudum. osman yüksek serdengeçti, allah rahmet eylesin, çok önemli bir adamdır. rahatsız olduğumu öğrenince sık sık ziyaret etti beni. bana dostoyevski’nin kitaplarını getirdi. ben o zamana kadar roman filan okumuyordum. ben başka şeylerle uğraşıyordum, felsefeyle matematikle vs. roman, hikâye bunlar bir şey değildir diye düşünüyordum.dostoyevski, ilk okuduğum romancı oldu. gençlere tavsiyem dostoyevski’yle başlamasınlar. dostoyevski’yle başladıktan sonra başka roman okuyamaz insan (gülüyor). o kadar derin bir adamdır. çok etkileyici. osman abi bütün dostoyevski kitaplarını getirdi. bir de tesadüf, romanlarında 19. yüzyıl rusya’sını anlatıyor. her romanında mutlaka veremden ölen bir adam var (gülüyor). şimdi siz onu bilmezsiniz, ben dikkat etim hepsinde bir veremden giden olur.''röportajın tamamı --> https://gencdergisi.com/12407-yuruyeceginiz-yolu-kendiniz-insa-edeceksiniz.html