nasreddin hoca – dertli sözlük
hakkında ilginç rivayetler olan zat.

--------- iktibas -------------

anlatılır ki selçuklular devrinde bir hoca ve beraberinde 3 talebesi bulunurmuş. bunların da bir koyunu varmış. o koyunu kesip yerler, sonra koyunun kemiklerini bir araya toplayıp hoca efendinin “kum biiznillâh” (allah’ın izniyle kalk/diril) demesiyle tekrar dirilirmiş.

gel zaman, git zaman derken hoca hacca gidecek olmuş. ama giderken de koyunu kesmemeleri için bu üç talebesini ikaz eder. hoca hacca gittikten sonra talebeler nefislerine mağlup olmuşlar. koyunu güzel bir pişirip yemişler. sonra kemikleri bir araya getirmişler, içlerinden biri de hocasının “kum biiznillâh” sözünü söyleyince koyun tekrar dirilmiş. ancak talebelerden biri de koyunun arka ayağının bir kemiğini saklamış. diğer iki talebe koyunun topallayarak yürüdüğünü fark etmemişler.

derken hoca hactan gelir, talebelerinin sözünü dinlemediğini koyunu görünce anlar ve onları toplayıp koyuna neler yaptıklarını sorar.

i̇çlerinden biri “hocam ben başını kestim” diğeri “hocam ben de derisini yüzdüm” der. üçüncü talebeye yani koyunun kemiğini saklayan talebeye hocası “sen ne yaptın peki” diye sorunca “ben de onlara bakıp güldüm” der.

hoca efendi hiddetlenerek, koyunun başını kesene “sen başından ol”, derisini yüzene “sen de aynısını gör”, onlara bakıp gülene de “sana da insanlar kıyamete kadar gülsünler” diye beddua eder.

sekiz asırdır fıkralarıyla bütün insanlığı güldüren nasreddin hoca’nın, nasıl olmuş da cihana bu surette nam saldığını hep merak etmişizdir.

aslında nasreddin hoca, bir bedduanın hikâyesidir. hoca sözü dinlememenin ibretlik hikâyesi!

evet, o üç talebeden biriydi nasreddin hoca. ya diğerleri… hakikaten hocanın bedduası tutmuştur. koyunun başını kesen talebe yıllar sonra asılmıştır. ve bu zatın muhyiddin-i arabî olduğu söylenir. hani şam’da hutbe verdiği sırada “sizin taptığınız ayaklarımın altındadır” deyip, “şeriat zahire bakar” kaidesince asılan zat. “sin-şın’a girince bu sözümün hakikati ortaya çıkacaktır” demişti i̇bn-i arabî. hakikaten 3 asır sonra kendisinin de haber verdiği gibi bu sözünü yavuz sultan selim 1517 de mısır seferi dönüşü şam’a geldiğinde duymuş ve muhyiddin-i arabîn’nin o zaman vaaz ettiği yeri kazdırır ve o yerin altından altın çıkar. böylece “sin-şın” bilmecesi çözülür!

diğer talebenin kim olduğu hakkında kesin malumat yoktur. belki derisi yüzülerek öldürüldüklerinden olsa gerek hallac-ı mansur’u ve nesimî’yi yakıştıranlar olmuş olsa da bu doğru değildir. zira hallac-ı mansur öldürüldüğünde tarih daha 921’i, nesimî doğduğunda ise nasreddin hoca vefat edeli yıllar olmuştu.

------- iktibas ----------