17. yüzyılda ingiltere’de ortaya çıkmıştır. tamamen avrupa’nın üç dört asırlık siyasi ve sosyo ekonomik koşullarına reaksiyon olarak gelişmiş bir ideolojidir denilebilir. bu dönemde avrupa toplumunda sınıflı bir toplum yapısı var. krallar, asiller, din adamları ve derebeyleri toplumun elit kesimini oluştururken burjuvazi ve işçi sınıfı ne siyasi ne de ekonomik hiç bir hakka sahip değil. burjuvanın ticaret yapması, faiz vermesi, bağımsız fiyat belirlemesi, piyasadaki monopolilerle yarışmak için yeni şeyler geliştirmesi dahi yasaklanmış bir vaziyette. bunların haricinde kilisenin inanılmaz bir baskısı var. katolik anlayışa göre dünya için çalışmak ve mal biriktirmek doğru değil. daha sonra reform ile ortaya çıkan protestan mezhebi ise bunların aksine insanları sermaye biriktirmeye ve bu dünya için çalışmaya teşvik ediyor. katolik kilisesinin bu baskısı halkı dinden soğutuyor; liberal anlayışın temellerinde sekülerlik bu yüzden vardır. bu fikri ilk ortaya atan john locke’dur ve tamamen kilisenin akıl dışı uygulamalarına karşı reakiyon olarak gelişmiştir. zaten bu dönem avrupa’da yoğun bir din savaşları dönemi var. sadece 1574’te pariste protestan olduğu için öldürülen yüz bin insan var; birçok mezhep savaşları yine bu dönemde vuku buluyor. doğu toplumlarında böyle tarihi bir süreç gelişmediği için laiklik bizim için gereksiz bir ithal kavramdr. zira dünyada dinine en bağlı toplumlar doğu toplumlarıdır zaten peygamberlerin çoğu da şam filistin civarına gönderilmiştir. bizim için din hayatın ziyasıdır. batılıların o dönem için laiklik fikrini benimsemeleri gerçekten akıllıca; farkında olmayarak batıl düşüncelerden uzaklaşmışlar böylece bilimde terakki edebilmişlerdir. klasik liberalizmin felsefesi deizm üzerine kurulmuştur. tanrının dünyayı mükemmel bir şekilde yarattıktan sonra dünyadan çekildiğine, dünyanın tanrının koyduğu mükemmel kanunlar ile idare edildiğine inanmışlardır. i̇nsan aklının kendisi için faydalı olana ulaşan araçsal bir akıl olduğu düşüncesi vardır. muhafazakarlar doğa olaylarının sebep-sonuç ilişkisi içinde gerçekleşmediğini iddia ederken liberaller nedensellik ilkesinin doğa olaylarını açıkladığını iddia etmişlerdir. muhafazakarlar doğa olaylarını sezgicilik ile anlamaya çalışırken, liberaller bunun objektif ve bilimsel çaba ile anlaşılması gerektiğine inanmışlardır. burada ilginç bir şey var; çoğu müslüman dahi sebeplerin doğa olaylarının gerçekleşmesini sağladığını düşünüyor. bu uzun süre pozitivist bakış açısıyla, ki bu liberallerin iddiasına daha yakındır, eğitim almamızdan kaynaklanıyor. evet, cenab-ı allah sebepleri bir hikmete binaen halk etmiş ama asıl işi yapan kudret-i ilahidir. sebepler burada sadece birer perdedir. burada liberal anlayış her şeyi tamamen sebeplere verirken, muhafazakarlar nedensellik denilen şeyin insanların kafasında olan vehmi şeyler olduğu bizim burada ne olduğunu gerçek manasıyla bilemeyeceğimizi iddia etmişlerdir. bireycilik akımı da liberal düşüncenin bir ürünüdür. liberaller bireye ve onun haklarına ifrat derecesinde ehemmiyet vermişler, devletin bireye zarar vermesinin engellenmesi için minimal bir düzeye indirilmesi gerekliliği vurgulanmıştır. bu bireycilik anlayışı da tamamen avrupa’daki mutlakiyetçi yapının insanlar üzerinde asırlar boyunca uyguladığı baskıya reaksiyon olarak gelişmiştir. yoksa aklı başında insan böyle bir devlet anlayışı ile ortaya çıkmaz.