fethullah gülen – dertli sözlük
kırmızı eşarplı kız hep nineme ziyarete gidiyorum, bu defa da dedemi ziyarete gideyim der.dedesi, i̇slam amca okyanus ötesinde ki hizmet köyünde yaşar.
kırmızı eşarplı kız dedesi i̇slam amcanın kapısını çalar.

dedesine pek benzemeyen biri kapıyı açar, bi gariplik vardır fakat uzun zamandır dedesini görmediği için iyice yaşlandığını ve değiştiğini düşünür.
çünkü dedesinin kıyafetlerini, sarığını, cübbesini, gözlüğü vs giyiyordur. i̇çeri girer dedesi onu gözyaşları içinde karşılar.
kırmızı başlıklı kız sorar.
-dede neden bu kadar çok ağlıyorsun?
-size daha iyi hizmet edebilmek için yavrum.
-dede sen neden okyanus ötesindeki bu köyde yaşıyorsun?
-size daha iyi hizmet edebilmek için yavrum.
bir süre hasret giderirler dedesinin telefonları bir türlü susmak bilmez.kırmızı eşarplı kız sürekli talebeleri ile telefonlaşan dedesine yine sorar:
- dede senin neden bu kadar çok taleben var?
-size daha iyi hizmet edebilmek için yavrum.
kırmızı başlıklı kız dedesinin duvarda asılı eski fotolarına bakmayı çok sever.ama tıpkı dedesi gibi fotoğraflarda da bir değişiklik vardır.
bu durum da dikkatini çeker ve fotoğraflarını incelemeye başlar. dedesinin yeni yeni okullarını görür.
dede senin neden bu kadar çok okulun var?
dedesi yine;
-size daha iyi hizmet edebilmek için yavrum. der
-peki dede bu kadar okulun varken neden bu kadar çok dershanen var?
-size daha iyi hizmet...
aynı cevaplardan canı sıkılan kırmızı eşarplı kız renkli-resimli gazetelerin hafta sonu eklerini görünce eline almadan edemez.
sonra dedesinin elindeki gazeteyi görür.öğrenci evinde, kafede, okulda,dershanede, posta kutularında gördüğü gazetenin aynısıdır.
su geçirmeyen, cam silinmeyen, okunmasa da çok eve giren tuğla kalınlığında ki gazete...

dede senin gazeten neden bu kadar çok satıyor? diye sormadan edemez.
-size daha iyi hizmet edebilmek için yavrum...dergilikte ki dergileri görünce sorusuna soru ekler...
dede peki senin dergin neden posta kutularından çıkıp bir türlü evlere sızamıyor?
-size daha iyi...

artık bu muhabbetten iyice sıkılan kız kendini kitaplığın önünde bulur...
i̇slam dede imzalı onlarca kitabın üstünde dört kutsal kitap yan yana duruyordur.
kur'an-i kerim'i görmeye alışkındır. çocukların ulaşamayacakları yerlerde de olsa görmüşlüğü çoktur.
fakat i̇ncil, tevrat, zebur'u ilk defa görmenin verdiği heyecanla hemen onlara dokunmak ister kırmızı eşarplı kız.
dört kitap arasında gidip gelir,nihayetinde kendini kitapların arasında kaybolmuş bulur. torununu merak eden i̇slam dede odaya girince kız yine sorar:

-dede senin kitapların neden bu kadar çok?
size daha...

bu hikayeye bir son yazmak, niyet okuması yapmak olacağından bir son yazmayı o'na bırakıyoruz.
rabbim sonlarını kırmızı başlıklı kız ve kurt'un akıbetine benzetmesin.
niyetlerini sizi daha iyi yiyebilmek i̇çine çevirmesin.
amin.
bilim kurgu filmlerinin senaryolarından ilham alan birilerinin kendisini klonlamış ve istekleri doğrultusunda konuşturuyor olduğunu umduğum kişi.
aslında gülen 7-8 yıl kadar önce vefat etmiş de son yıllardaki icraatler, söylemler ona değil kopyasına aitmiş.
(bkz:ütopya)
hizmet hareketi içinde yapılan en ufak bir hatanın bile kendine atfedildiği güzel insan. kendisinin hataları elbet vardır, insandır neticede ama eleştirilerin de insaf sınırları dışına çıkmaması lazım. birincisi, gülen hiç bir zaman hükümete 'diktatör' demedi. ikincisi, gezicilere çapulcu demeyin ileride kendileri ve evlatları hayırlı işler yapabilir, dedi. ne var bunda. gayet makul ve doğru bir perspektif.
---------------------------------
ayrıca, öven bir entry girdiğiniz de ''aha cemaatçi'' diye yaftalanacağınız insandır.
hocaefendinin vizyonu, misyonu, yıllardır yaptıkları herkesçe takdir edilmesi gereken şeyler değil.. herkesin meşrebi ayrı. lakin benim anlamadığım avam olan bizlerin, alimler hakkında konuşurkenki üslubumuzun vaziyeti. ben mi naif bir adamım, zayıflıktan dolayı çekiniyorum bir cemaat ya da alim hakkında konuşurken, yoksa yapılması gereken mi bu, anlamadım.

ben de hafakanlar geçiriyorum, mevdudi okurken, islamoğlu okurken, seyyid kutup okurken, şeriati neyse o bir nebze dışında kalıyor, erbakan hocamı dinlerken, fethullah gülenin eserlerini okurken, bunların birbiriyle tutarlı hale geldiği bir islami sentez oluşturmaya çalışırken kafamda. ama hiçbirine bir şey demek şöyle dursun, sadece niyetlerine bakıyorum ve ellerinden değil, allah razı olsun ayaklarından öperim diyorum.

biz kendi konumumuzu bir düşünelim. islam için ne verdiğimizi, ömrü neyle geçirdiğimizi, hepsini geçtim sadece dertlisözlükte geçen vakti düşünelim, sonra da bu bir dakikası doğru dürüst boşa geçmeyen ömürleri düşünelim. sonra bir toparlanıp öyle yazalım.

ya değilse müslümanca düşünmek üzerine denemelerin sahibine selam olsun. ne diyim.
azgın bir güruhun hocaefendinin evine dayanma gibi bir niyeti varmış bu günlerde: (http://www.gazeteoku.com/frame.php?url=http://www.internethaber.com/fethullah-gulenin-evine-saldiracaklar-552909h.htm#.uc1tdtuencm)

ne ilginç ya. kendisi insanların kargaşalarına konu olmamak, gündemi meşgul etmemek, rahatsız edilmemek için yıllardır gurbet acısı çekiyor. adamlar orada bile rahat bırakmıyorlar. ne tip bir düşmanlık bu anlamak güç.
cemaatin içerisinden eleştiri beklenmesi komik olur beklenemez zaten. nerede görülmüş? adı üstünde cemaat. belli bir amaç-hedef, çıkar için bir araya gelmiş topluluk anlamında.

fethullah gülen cemaati, eleştiriyi nedense kabul etmiyor kabullenemiyor. biraz açılın. açılın ki düşünce alış-verişi yapalım. gıybet-suizan diyerek gerilerde durmayalım.
ashab peygambere "bunu sana allah mı emretti, yoksa kişisel reyin midir ya resulallah" dediğinde çok rahat bir yaşam sürüyorlarmış; bir elleri yağda bir elleri balda imiş. yapacak tek işleri ağızlarını yeme içmede kullanmakmış zaten.

siz cemaat mensupları olarak koyunları mı örnek alıyorsunuz bilinmez; ama en azından kendi adıma konuşursam ben allah'ın örnek olarak gönderdiği resulünü ve onun örnek olarak yetiştirdiği nesli örnek alıyorum.(*)

son olarak... edilen duanın ölüm veya hastalık istemekten hiçbir farkı yok. bizi bizden daha iyi bilen bir yaratıcıya sahibiz hamdolsun. ve o bizim için ne vermişse gereklidir, bizim cennetimiz içindir.

vesselam!
gönül insanı. dramatik şekilde islami camiadan da komplo teorilerine konu edildiği vakidir. cemaat içerisinde olan insanlar genelde meşgul. ben kendilerine soru soranları görmüyorum. neden böyle yapıyorsunuz diyenleri de görmüyorum. ama dışardan bakarak suizanda bulunanlara çok şahit oluyorum. gıybetin ferdi olanına helallik kolay, ancak bir camiaya gıybet etmenin telafisi yok.

daha küçükken ve daha saf duygularım varken "allahım keşke dilim olmasa" diye dua ettiğim olurdu. dil başa bela çoğu kere.

edit: kardeşler çok özür dilerim. yanlış ifade ettiğimi plato izah etti. şöyle ki, cemaat içerisinde olan insanlar genelde meşgul derken, kendilerine gelen eleştirilere bile cevap vermekle uğraşmıyorlar, yapıcı tavır üzere bir yaşantıları var. polemik gibi şeylere yaşantılarıyla örnek verircesine cevap veriyorlar demek istedim.

kendilerine soru soranlar dediğim, suizanla yaklaşanlar. ben istişarelerine çok katıldım. hem ünv.de hem sonrasında. içeride son derece vaki bir otokritik mekanizması mevcut. tabi ki bazı gündemleri kuşatabilmek mümkün değil. orada yapmayana yap baskısı yok. bu bir kabul mevzusu. neticede allah için bir araya gelen insanlar topluluğu. niyeti halis tutup yapan da var, yine halis niyetle yapmayan da var. özellikle ünv. de niyeti barınmak olan öğrenci arkadaşlar oluyor, onlar da zaten istişarelere iştirak etmiyorlar. her denileni yapan bir itaat mekanizmasına katılmıyorum.

demek istediğim suizanla yaklaşmak müslümanca değil. bu yüzden mümkün olduğunca müslümanın vazifesi olan hüsnüzan üzere yaklaşmalıyız. bir topluluğun niyetini samimi buluyorsak, orayla ilgili diğer mevzuları anlamaya çalışmak lazım. anlamak mümkün olmaması mevzu bahis olsa bile bu suizanla bir ithamda bulunmaya gerekçe olamaz. suizan bir seçenek değil demek istedim.

keşke dilim olmasa dediğim şey itaatle alakalı değil. orada kötü söz, gıybet gibi hususlarda sonradan pişmanlıklarımın çocuk aklımla böyle bir yüzeysel duaya dönüşmesi var. demek istediğim, dil büyük nimet, her nimet gibi. ama imtihanı zor bir nimet. kadınlar için daha ön planda. imamı gazalinin kalplerin keşfinde özellikle var bununla ilgili başlıklar. orada temsili olarak dilinden dolayı azap çekenlerin çoğunun kadın olmasıyla alakalı vs.

arkadaşlar konuyu dağıtmayım. ifademde kusur var. benim şahsi problemim bu zaten. h.helal edin.