--------------------
kadirşinas itaatsizliğimin temelinde ne kadar kişisel değerlendirmelerim varsa, tevarüs edilmemiş asaletimin temelinde de o kadar toplum değerlerinin etkisi var. asalet hissi benim içinde taşıdığım değil, bana çevreden telkin edilmiş bir değerdir. sebebi de çok yalın: taşrada bir devlet memurunun çocuğu olmak. i̇çinden çıktığım aile, herhangi bir üstünlük hissini besleyebilecek özellikler taşımaz. annem bir ortakçının kızı. babamın ailesi de arabacılık yaparmış. benim teneffüs ettiğim hava da çok çocuklu bir küçük memur ailesinin iki yakasını bir araya getirme sıkıntılarıyla dolu sayılırdı. yani herhangi bir imtiyaz duygusu taşımama yardımcı olacak bir hayat içinde bulunmadım. ama benim özel hayatımın dışında ve benim varlığıma da bir anlam katan bir devlet vardı. türkiye cumhuriyeti, bürokrasiye tanıdığı zabitçe bir yetkiyle bütün toplumu kuşatmıştı. cumhuriyet rejiminin temsilcisi olmak, kişinin, toplum içinde geçerli bir unsur olduğu duygusunu güçlendiriyordu. buna bir de yerli halkın memurlara karşı mesafeli tutumunu eklerseniz, ortaya sahte bir soyluluk manzarası çıkıyordu.
ben, çocukluğum boyunca bu sahteliğin acısını tattım. okullar, resmî daireler, kütüphaneler, sinemalar, gazete sütunları, kimbilir kaç gömlek aşağıdan frenk taklidi tavırlar benim gibiler için meşru mekânlardı.
yıllar ilerledikçe kadirşinas itaatsizliğim, karşıma tek tek çıkan insanlara değil, toplum kuramlarına yöneldi. tevarüs edilmemiş asaletim de yön değiştirdi: artık kendimi ister istemez içinde bulduğum topluma ilişkin bir ayırımın birimi değil, bile isteye seçtiğim ‘iyilerin’ savunmasını gözüpek ve tavizsiz bir tarzda yapmaya aday biri olarak gülüyordum.
-------------------------
şerif mardin 90'larda dergah dergisinde yayınlanan bir makalesinde ismet özel'in bu sözlerinden yola çıkarak osmanlı'dan tevarüs eden, ismet özel'in "iyiler" olarak adlandırdığı, halk tabakası ile bürokrat kesim arasındaki gerilimi/değişen ilişkileri ve bunda islam'ın oynadığı rolü inceler. mardin avam halktaki kendi tabakasını "iyiler taifesi" olarak tanımlama geleneği ile islami ideolojinin yükselişi ararında bir nedensellik kurmaya da çalışır. bu yazı sonradan "just and unjust" başlığıyla ingilizce olarak çok prestijli bir akademik bir dergide (daedalus) yayınlandı.
kadirşinas itaatsizliğimin temelinde ne kadar kişisel değerlendirmelerim varsa, tevarüs edilmemiş asaletimin temelinde de o kadar toplum değerlerinin etkisi var. asalet hissi benim içinde taşıdığım değil, bana çevreden telkin edilmiş bir değerdir. sebebi de çok yalın: taşrada bir devlet memurunun çocuğu olmak. i̇çinden çıktığım aile, herhangi bir üstünlük hissini besleyebilecek özellikler taşımaz. annem bir ortakçının kızı. babamın ailesi de arabacılık yaparmış. benim teneffüs ettiğim hava da çok çocuklu bir küçük memur ailesinin iki yakasını bir araya getirme sıkıntılarıyla dolu sayılırdı. yani herhangi bir imtiyaz duygusu taşımama yardımcı olacak bir hayat içinde bulunmadım. ama benim özel hayatımın dışında ve benim varlığıma da bir anlam katan bir devlet vardı. türkiye cumhuriyeti, bürokrasiye tanıdığı zabitçe bir yetkiyle bütün toplumu kuşatmıştı. cumhuriyet rejiminin temsilcisi olmak, kişinin, toplum içinde geçerli bir unsur olduğu duygusunu güçlendiriyordu. buna bir de yerli halkın memurlara karşı mesafeli tutumunu eklerseniz, ortaya sahte bir soyluluk manzarası çıkıyordu.
ben, çocukluğum boyunca bu sahteliğin acısını tattım. okullar, resmî daireler, kütüphaneler, sinemalar, gazete sütunları, kimbilir kaç gömlek aşağıdan frenk taklidi tavırlar benim gibiler için meşru mekânlardı.
yıllar ilerledikçe kadirşinas itaatsizliğim, karşıma tek tek çıkan insanlara değil, toplum kuramlarına yöneldi. tevarüs edilmemiş asaletim de yön değiştirdi: artık kendimi ister istemez içinde bulduğum topluma ilişkin bir ayırımın birimi değil, bile isteye seçtiğim ‘iyilerin’ savunmasını gözüpek ve tavizsiz bir tarzda yapmaya aday biri olarak gülüyordum.
-------------------------
şerif mardin 90'larda dergah dergisinde yayınlanan bir makalesinde ismet özel'in bu sözlerinden yola çıkarak osmanlı'dan tevarüs eden, ismet özel'in "iyiler" olarak adlandırdığı, halk tabakası ile bürokrat kesim arasındaki gerilimi/değişen ilişkileri ve bunda islam'ın oynadığı rolü inceler. mardin avam halktaki kendi tabakasını "iyiler taifesi" olarak tanımlama geleneği ile islami ideolojinin yükselişi ararında bir nedensellik kurmaya da çalışır. bu yazı sonradan "just and unjust" başlığıyla ingilizce olarak çok prestijli bir akademik bir dergide (daedalus) yayınlandı.