ak parti seçmeni – dertli sözlük
aslında işin doğrusu ak parti seçmeni diye bir şey yoktur, recep tayyip erdoğan seçmeni diye bir şey vardır.

bir de şöyle bir şey var: dünyadaki bütün akılları yer yüzüne dizmişler, herkes yine kendi aklını seçmiş.
sessizdirler ama akıllıdırlar.altılı masa seçmeni gibi ülkeyi düşmana peşkeş çekmezler.chp'nin paralı trollerine,bol bol reklam yapıp hiçbir iş yapmayan yalanoğlu'na benzemezler.adam yalanla gemi yürütüyor.i̇stanbul takipte, izliyor,görüyor.bir de çıkmış cb yardımcısı olacakmış.hahahhahahaha.
önemli kısmı başka seçeneği olmadığından, kötünün iyisi durumunda kalarak seçmenlik yapıyor. bunun farkına varmak acı olsa da ben durumu sezen aksu'nun şu sözleriyle açıklıyorum:
ne kavgam bitti ne sevdam
ak parti 2002'den bu yana ekonomiden adalete, eğitimden tarıma, iç işlerinden dış ilişkilere nerdeyse her alanda en kötü dönemini yaşarken muhalefetin ortalığı kasıp kavurması gerekirdi. ne var ki ortaya net bir fark dahi koyamadılar. bu kadar beceriksiz, bu kadar yeteneksiz bu kadar silik muhalefetin ve muhalefetçiklerin ülkeyi mevcut hükümetten çok daha kötü yöneteceklerini düşünüyorum ve hatta bundan eminim. i̇şte bu yüzden oyum ak partiye.
muhalefet kıtlığı yaşıyoruz. böylesine yetersiz muhalefetlerden de tiksiniyorum. bir de gelip bize liyakatten bahsetmesinler. komik oluyor.
taka su alıyor ama ne reis ne de tayfa farkında değil. i̇çeri dolan suyu kafalarına atılan çayları demlerken kullanacaklar galiba.e afiyet olsun o zaman.
siyasal partiler liberal demokrasilerde seçimlerde başarılı olarak iktidara gelme ve böylece halkı temsil etme amacıyla kurulur, muhalefette olurlarsa da iktidarı kontrol etme görevini üstlenirler. fransız siyaset bilimci maurice duverger siyasal partileri kitle partisi ve kadro partisi olmak üzere ikiye ayırır. kitle partileri üyelik esasına dayanır. partide etkin olan üyelerdir, üyeler aidat ödeyerek partiyi finanse ederler. seçim bölgelerinde sıkı bir hiyerarşi içerisinde teşkilatlanmalar olur. bu teşkilat yapısı üyeleri eğitmede ve kitle örgütlenmesini sağlamada kritiktir. yöneticiler ve seçimde gösterilecek adaylar üyelerden seçilir. bu tür partilere batı avrupa sosyal demokrat partileri örnek verilebilir. yine sıkı teşkilatlanma yapısına sahip ve parti içi eğitim yoluyla kendi kitlesini belli amaçlar için örgütlemeye çalışan refah partisi bu tarz partilere örnek olarak gösterilebilir. şunu da belirtmek gerekir ki refah partisinin "onların seçmenleri bizim inananlarımız var" söylemi türk siyaseti için milli görüşe özgü çok farklı bir söylemdir. batı demokrasilerinde partilere bu tarz radikal fonksiyonlar yüklenmez.

kitle partileri faşist totaliter rejimler için de olmazsa olmazdır. halk partinin kitle iletişim araçlarını kullanarak yaptığı propagandalarla liderin belirlediği amaç doğrultusunda yönlendirilmeye çalışılır. parti içi disiplin, lidere itaat çok üst düzeydedir.

kadro partilerinde ise seçilecek adaylar partinin en önemli kısmıdır. seçilecek adaylar, toplumun seçkin, prestijli kesinlerinden belirlenir. kitle partilerinde parti üyeleri teşkilat içinde yetişip ileride seçilecek aday olurken, kadro partilerinde seçilecek adaylar zaten hazırdır. bu anlamda refah partisinin gençlik kolları, akıncılar derneği gibi parti içi eğitim örgütlenmeleri ile yetiştirdiği siyasetçilerin bugün ak parti ve diğer partilerde görevler alması refah partisinin kitle partisi olma özelliğine işaret eder. fakat anap belli bir siyasal ideolojiye sahip olmayan, daha çok farklı eğilimleri birleştirmekte olan bir parti olduğundan kadro partilerinde olduğu gibi adaylarını toplumdaki etkin isimlerden seçerek oluşturmuştur.

kadro partileri bağışlar ile finanse edilir. örgütlenmeleri zayıftır. temel amaç kitleleri belli bir ideolojik amaç için yönlendirmek değil basitçe seçim kazanmaktır. abd'deki parti sistemi bunun iyi bir örneğidir.

türk siyasi partilerini tasnif ederken birçok partinin kitle ve kadro partilerinin farklı özelliklerini beraber taşıdıği görülür. örneğin chp toplumun seçkin kısımının desteğini alan, adaylarını siyasi, ekonomik, askeri elitler arasından belirleyen bir kadro partisi gibi gözükse de parti içi örgütlenme, hiyerarşi ve temsil ettiği ideoloji ile kitle partilerine de benzer özellikler taşır. özellikle chp'nin tek parti dönemi yapısı faşist rejimlerdeki iktidar partilerine benzer özellikler taşır. toplumu kendi ideolojisi doğrultusunda şekillendirme amacı güder. liderin veya şefin görüşleri sorgulanmaz.

ak parti ise bu iki parti yapılanmasından izler taşısa da en genel itibariyle bir catch all (hepsini yakala) türü partidir. bu tarz partiler toplumun her kesiminden oy almaya çalışır. diğer partilerin seçmenlerinden sıklıkla oy alırlar. katı ideolojileri yoktur, farklı eğilimleri, ideolojileri birleştirmeye çalışırlar. anap da bunun iyi bir örneğidir; darbe sonrası siyasi partilerin yasaklandığı dönemde dört eğilimi yani milliyetçilik, muhafazakarlık, islamcılık ve sosyal adaleti birleştirdiğini iddia etmiştir.

ak parti ilk dönemlerindeki demokratikleşme vaadleri sayesinde toplumun liberal özgürlükçü kesiminden ve solculardan oy toplamayı başarmıştır. 2007 sonrasında kemalist muhalefet darbe tehdidi ve laiklik baskısıyla merkez sağcı akp seçmenini partiye daha çok bağlamış, milli görüşçüleri de ak partiye yönlendirmiştir.

ak partinin ekonomik başarısının merkez sağ seçmenini partide tutmayı sağladığını söyleyebiliriz. son dönemde ise ak parti tabanını partide tutmak ve farklı kesimlerden oy almak için "düşman muhalefet" söylemini ve medya araçlarını sıklıkla kullanmaktadır. bunun ileride kemikleşmiş bir ak parti seçmeni geleneği oluşturacağı da öngörülebilir. ak partinin keskin ideolojik sınırlar çizmemesi farklı kesimlerden insanların da ekonomik menfaat saikiyle partide yer etmesini sağlamıştır.

bunların yanında ak partinin refah partisinden miras katı ideolojik sınırları olan belli bir seçmen kitlesine sahip olduğunu da söyleyebiliriz. resmi söylemde kendine yer bulmasa da bu kitle erdoğan'ın amacı, mahiyeti pek de belli olmayan "dava" söylemini kendi ideolojik çizgileriyle örtüştürmektedir.

sosyalistler bu tarz bir yapıyı açıklamak için antonio gramsci'nin hegemonya teorisinden faydalanırlar. gramsci'ye göre iktidardaki parti gücünü korumak için toplumun farklı sınıflarının desteğini aldığı bir hegemonik blok oluşturur. bu sınıfların çıkarları birbiriyle çatışabilir fakat iktidar bloku içerisinde diğer gruplarla ittifak etmeyi seçerler. büyük sermaye grupları ve işçilerin aynı partiyi desteklemesi gibi. iktidar partisi medya gibi ideolojik aygıtları kullanarak halk üzerinde kültürel, ideolojik bir hegemonya oluşturur. kendi ideolojisini empoze eder. halk da iktidarın iyi olduğuna ve kendi çıkarlarını savunduğuna inanır. halbuki iktidarın asıl kaymağını yiyenler büyük sermaye grupları ve üst düzey bürokratlardır. halk sömürüldüğünün farkına varmaz.