rıza makamı – dertli sözlük
yaradanın verdiği her şeyden razı oluş makamı. somut bir örnekle açıklayacak olursak, bir arkadaşım bulunduğu durum için sevdiğimi bulamazsam bulduğumu severim dedi. kendi nefsime sordum da... dua ederken bile hayırlısını istemek yerine istediğimin hayırlı olması şartını koşan benim için uzak bir makam sanırım.
çağın ve modernitenin insanlığa sunduğu onca imkâna rağmen, dünyamız tarihin hiçbir döneminde bu asır kadar mutsuz insanı bir arada görmemiştir herhalde. emrine sunulan onca kolaylığa ve imkanlara rağmen insanoğlu yine mutsuz yine mutsuz…mutsuzuz çünkü, ‘ne kadar imkan o kadar mutluluk’ fikrine saplanmış bulunuyoruz. bu saplantıdan kurtulamadığımız sürece de gerçek mutluluğa ve huzura ulaşamıyoruz.oysa her ne şart altında olursa olsun allah’tan gelene, o’nun takdirine razı olabilsek dünya ve ahiret mutluluğumuz yolunda çok büyük adımlar atmış olacağız.allah teala maide süresinde dünya ve ahiret ‘kurtuluşumuz’ ve ‘saadetimiz’ için yol gösterirken.“allah, onlardan razıdır, onlar da allah’tan razıdır. i̇şte bu, en büyük kurtuluş ve saadettir” buyuruyor.rıza, yani hoşnut ve memnun olma, kabul etme…tasavvufi tanımlamayla ise kaderin acı tecellileri karşısında kalbin huzur ve sükûn halinde bulunması…allah’ın kulundan razı olması… ve kulun allah’tan razı olması…allah’ın kulundan razı olması; onun inanç, amel, söz, fiil ve davranışlarını kabul edip sevap vermesi, onu affedip cennet ve nimetleriyle mükâfatlandırması demektir.kulun allah’tan razı olması ise, allah’ın emir ve yasaklarını, helal ve haramlarını, kaza ve kaderini iyi, o’ndan gelen her şeyi, o’nun kendisi hakkında takdir ettiği her şeyi güzel ve hoş karşılamasıdır.müfessirler bu ayeti kerimeyi açıklarken kulun, allah teala’dan razı olmasına şöyle açıklık getirmekteler; her hayır ve şer allah’tandır. her işi yaptıran allah teâlâdır. bu iş allah’tan geldiğine göre, bir müslüman olarak bu işe rıza göstermek gerekir. çünkü mü’minin başına gelen her iş, müminin hayrınadır. onun için vaki olanda hayır vardır buyrulmuştur. vaki olan bir işle karşı karşıya olan, ne kadar zor olursa olsun buna rıza göstermesi gerekir.razı olursan razı olunursunrızkın azaldığında rıza gösterebiliyor musun? hastalandığında ya da başına bir musibet geldiğinde isyan etmeden, sabredip allah teala’nın senin hakkındaki takdirine rıza gösterebiliyor musun? önemli olan bu.unutulmaması gerekir ki kulun her halükarda allah teala’dan razı olması allah zül celalin de o kuldan razı olmasını beraberinde getirir.kavmi, musa aleyhisselama, (allah teâlâ’dan öğren, neden razı ise, onu yapalım) dedi. vahiy geldi. allahü teâlâ buyurdu ki: (kaza ve kaderime rıza gösterirseniz, sizden razı olurum. benim rızam, sizin rızanıza bağlıdır. benden razı olursanız, sizden razı olurum.)peygamber efendimiz bir hadisi şeriflerinde ise şöyle buyuruyor:“allah teâlâ buyuruyor ki, benim kaza ve kaderime razı olandan razı olurum. razı olmayandan razı olmam ve ona gazap ederim.”memnun olmazsa memnun olunmazsınmemnuniyetsizlik, hüzün, keder ve stresin önemli bir kapısıdır. memnuniyetsizlikle birlikte karamsarlık, kasvet, ümitsizlik insanı kuşatır. rıza hali ise tüm bu olumsuzlukları bertaraf eder. adeta kişiye dünyada iken cennet kapılarını açar. nefsin huzura kavuşması kaza ve kadere isyan etmekle değil aksine allah’dan gelen her ne olursa ona razı olmakla elde edilebilir.rıza ehli olmanın faydalarısen kalbini allah’tan gelen her şeye razı olacak kıvama getirirsen allah teala da senin gönlüne tam bir itmi’nan, huzur ve sükûnet bahşeder. gönlünde ne varsa onu alır yerine muhabbetullahı -allah sevgisini- koyar. ama rızadan nasibi olmayanların kalbi bunun tam aksi ile doldurulur.yani, rıza kalpte olanı muhabbetullah ile değiştirir. memnuniyetsizlik, kadere razı olmama ise allah’ın yerine gönle o’nun dışında ne varsa onu koyar.rıza, imanın en üst makamlarından hatta imanın ta kendisi olan şükrü de beraberinde getirir. şükreden kul nimetlerin en hasına nail olmuş demektir. allah’ın emir ve yasaklarına, helal ve haramlarına, kaza ve kaderine razı olmayan o’na şükredebilir mi?allah’ın takdir ettiğine razı olmama, şükür halinin tam aksi olan, nimeti inkarı da doğurur. hatta bu hal allah muhafaza nimet vereni inkara kadar götürür. kul rabbinden herhalükarda razı olursa şükür ona vacip olur. ve böylece allah teala’nın övgüyle bahsettiği “razı ve şükredenler” sınıfına dahil olur.allahım bizleri, senin takdir ettiğine razı olan ve her daim şükredenler kullarından eyle…http://dergi.altinoluk.com/index.php?sayfa=yillar&makaleno=d258s040m1
rıza hakkındaki velîlerin kıymetli sözlerini aşağıda okuyacaksınız.i̇bn atâullah kuddise sirruh buyurdu ki:– rızâ allahü teâlâ’nın, kul için takdir ettiği şeyleri, kalbin sükûnetle karşılamasıdır. çünkü allah, onun için, en iyi olanı seçmişdir. böylece kul, takdire rızâ göstermiş ve hoşnudsuzlukdan kurtulmuş olur.sehl kuddise sirruh:– kul ile allah birbirlerinden razı olunca, itminân hali ve “onlar ki inandılar ve iyi işler yaptılar, mutluluk onların, güzel gelecek onların” (er-rad, 29) âyetinin mânâsı ortaya çıkar” buyurmuştur.cüneyd bağdadî kuddise sirruh buyurur:– rızâ: kalblere vasıl olan ilmin, sağlam ve sahih olmasıdır. kalb, ilmin hakikati ile yüz yüze gelince, ilim onu rızâya yönlendirir. rızâ ve muhabbet; havf ve reca gibi değildir. bunlar, dünyada da âhirette de kuldan ayrılmayan iki haldir. çünkü cennetde de, rızâ ve muhabbetden mustağni kalınamaz.seriyy es-sakati kuddise sirruh buyurmuştur ki:– şu beş şey mukarreblerin (allah’a yakın olanların) ahlâkındandır: nefsin sevdiği veya sevmediği mevzularda (konularda) allah’dan razı olmak. allah’ı samimiyetle sevmek. o’ndan hayâ etmek, allah’a ünsiyet etmek ve o’nun dışındaki şeylerden uzak durmak.ebu türâb kuddise sirruh:– kalbinde zerre kadar dünya sevgisi bulunan, allah’ın rızasına nâil olamaz, buyurmuşdur.bir rivayet vardır:mûsâ muslihüddin kuddise sirruh hazretlerine soruyorlar:– bu ahvâl hakkında sizin fikriniz nedir? zamanın kötülüğü malûm. bir çare-i necât yok mudur?cevaben buyuruyor ki:– ben, her şeyi, allah’ın, onun üzerindeki zuhûru nasılsa, onu öylece kabullenirim. yani hiç itiraz etmeden onu olduğu gibi merkezinde bırakırım.”o günden itibaren kendisine “merkez efendi” lakabı takılmışdır.hazreti ali radıyallahu anh buyurmuşdur ki:– rızâ yaygısına oturan kimseye, allah’dan hoşuna gitmeyen hiç bir şey gelmez, istek ve sual yaygısına oturan ise, hiç bir şekilde allah’dan razı olmaz.”hâris kuddise sirruh buyurur:– takdir edilen hükümleri kalbin sükûnetle karşılamasıdır.zünnûn mısrî kuddise sirruh buyurur:– rızâ: “kaderin acılığını, kalbin sevinçle karşılamasıdır.”ebû saîd kuddise sirruh’a soruldu:– kulun aynı anda hem rızâ hem de hoşnutsuzluk göstermesi caiz olur mu? o da buyurdu ki:– “evet kul rabbına rıza, nefsine ve allah’la ilişkini kesen herşeye hoşnutsuzluk gösterebilir.yahya kuddise sirruh buyurmuşdur ki:– “bütün işler şu iki temele dayanır: onun senin için, senin de onun için yaptığındır. ondan gelene razı, kendi yaptığında da ihlâslı olursun.^şibli kuddise sirruh, cüneyd hazretlerinin huzurunda:– “lâ havle velâ kuvvete illâ billâh” dedi.cüneyd:– senin bu sözün canının sıkıldığını gösteriyor, dedi.şibli kuddise sirruh:– “doğru söyledin” buyurdu.cüneyd kuddise sirruh:– “can sıkıntısı, takdire rızayı terketmenin işaretidir” dedi.cüneyd bu sözü ona, rızanın aslına dikkat çekmek için söylemişdir. çünkü rıza, kalbin inşirâhından, kalbin inşirâhı da yakîn nûrundan meydana gelir.allahü teâlâ ve tekaddes hazretleri buyurur:– “allah’ın göğsünü i̇slâm’a açdığı kimse, rabbından bir nûr üzere değil mi? allah’ı anmağa karşı yürekleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun, onlar apaçık bir sapıklık içindedirler.” (zümer, 22)sadık dânâ