daha çok ders çalışmaktan bıkan öğrencilerin, yeniden namaz kılmaya niyet edenlerin dile vurmadan içten söz vermeleri durumudur. (yarın söz başlayacağım). bir işi yapmak zor geldiğinde kaçış cümlesidir. şeytanın klasik fısıldamalarındandır.
'yarın yaparım, yarın yaparım' diyen aldandı... (hadis-i şerif)
acilikten,tembellikten ötürü erteleyip sonunda hüsrana uğramaktır.
''helekel müsevvifun'' erteleyenler helak oldu!!!(hadis)
bir varmış bir yokmuş. sırdan bir köyde senin benim gibi sıradan bir insan yaşarmış. bu insanın tek derdi yarınmış. o yüzden de bu günü hep ihmal edermiş. yarın yarın diye endişelenmekten strese girer uyuyamazmış. bilge bir kimse yarını dert edinmenin ona faydası dokunmayacağını, “an” içinde yaşamayı becerebilirse huzura kavuşacağını söylüyormuş. fakat kahramanımız basit istek ve arzularına her defasında yenik düşerek “an”ı kaçırıyor daha sonra ise yarını için endişelenmeye devam ediyormuş. bu adam o kadar aptalmış ki her defasında aynı endişelere ve pişmanlıkara düşmekten bir türlü kurtulamıyormuş.
i̇şte hikâyenin tam da bu kısmında kahramanımızın başına öyle bir olay gelmeli ki aklını başına toplayıp mükemmelliği alışkanlık haline getiren bir birey olma yoluna çıksın. fakat beklediği gandalf asla gelmiyormuş. gelmeyeceğini biliyormuş ama yine de bekliyormuş. çünkü beklemek kolaymış. çünkü beklemek çaba gerektiren bir eylem değilmiş. kendisine “beklediğin gandalf senin içinde” diyenlere “romantik ve bayağı konuşuyorsunuz” diyerek aşağılıyormuş. ama her gün batımında anlıyormuş ki esas aşağıladığı kişi seçmiş olduğu tercihler dolayısıyla hep kendisi oluyormuş. sabah uyanınca ise bütün bunları unutuyormuş. dolayısıyla kahramanımız bu günün dün gibi, yarının ise bu gün gibi olduğu günleri yaşamaya devam ediyormuş.
yaşadığı kasabaya şöyle bir dönüp baktığında en büyük derdi hiçbir derdi olmayan insanlarla karşılaşıyormuş sürekli. sonra da “en azından onlardan farklı olarak benim bir yarın derdim var” diye böbürleniyormuş kendi küçük dünyasında.
bir vardı sonra yok oldu. şimdi o köy de yok o aptal da. o köy sakinleri de yok. her şey yerle bir olmuş. çünkü onları kimse hatırlamıyormuş. çünkü hatırlanacak bir eylemleri olmamış.
kendimizi, kendi ellerimizle öldürüyor ve helake sürüklüyoruz. sorgulanmamış bir hayatı yaşıyor, basit hazlarımızın esaretinde nefsimize zulmediyoruz.
bu hikayenin mutsuz sonla bitmesine üzülmektense kendi hikayemizin böyle bir sonla bitme ihtimalinin muhasebesini yapmalıyız.
son söz: “yarın diyenler helak oldu.”
i̇şte hikâyenin tam da bu kısmında kahramanımızın başına öyle bir olay gelmeli ki aklını başına toplayıp mükemmelliği alışkanlık haline getiren bir birey olma yoluna çıksın. fakat beklediği gandalf asla gelmiyormuş. gelmeyeceğini biliyormuş ama yine de bekliyormuş. çünkü beklemek kolaymış. çünkü beklemek çaba gerektiren bir eylem değilmiş. kendisine “beklediğin gandalf senin içinde” diyenlere “romantik ve bayağı konuşuyorsunuz” diyerek aşağılıyormuş. ama her gün batımında anlıyormuş ki esas aşağıladığı kişi seçmiş olduğu tercihler dolayısıyla hep kendisi oluyormuş. sabah uyanınca ise bütün bunları unutuyormuş. dolayısıyla kahramanımız bu günün dün gibi, yarının ise bu gün gibi olduğu günleri yaşamaya devam ediyormuş.
yaşadığı kasabaya şöyle bir dönüp baktığında en büyük derdi hiçbir derdi olmayan insanlarla karşılaşıyormuş sürekli. sonra da “en azından onlardan farklı olarak benim bir yarın derdim var” diye böbürleniyormuş kendi küçük dünyasında.
bir vardı sonra yok oldu. şimdi o köy de yok o aptal da. o köy sakinleri de yok. her şey yerle bir olmuş. çünkü onları kimse hatırlamıyormuş. çünkü hatırlanacak bir eylemleri olmamış.
kendimizi, kendi ellerimizle öldürüyor ve helake sürüklüyoruz. sorgulanmamış bir hayatı yaşıyor, basit hazlarımızın esaretinde nefsimize zulmediyoruz.
bu hikayenin mutsuz sonla bitmesine üzülmektense kendi hikayemizin böyle bir sonla bitme ihtimalinin muhasebesini yapmalıyız.
son söz: “yarın diyenler helak oldu.”