bayram – dertli sözlük
mehmet akifi'in bir şiiri;âfâk bütün hande, cihan başka cihandır;bayram ne kadar hoş, ne şetâretli zamandır!bayramda güler çehre-i mâ'sûm-i sabâvet,ümmîd çocuk sûret-i sâfında ıyandırher cebhede bir nûr-i mücerred lemeânda;her dîdede bir rûh demâdem cevelândır.âlâm-ı hayâtın iki kat büktüğü ecsâdfeyzindeki te'sîr ile âsûde revandır.ferdâ-yı sükûn perveridir sâl-i cidâlin,nevmîd düşen kalbe ümîd-âver-i candır.heycâ-yi maîşetteki feryâd-ı mehîbindünyâda biraz dindiği an varsa bu andır.subhunda bahârın şu sabâhat bulunur mu?bak çehre-i gabrâya: nasıl şen, ne civandır!her sînede bir kalb-i meserret darabanda,her kalbde bir âlem-i eşvâk nihandır.raksân oluyor cünbüş-i dûşiyle anâsır,gûya ki bütün sadr-ı zemin pür-galeyandır.eşbahı da cûşân ediyor feyz-i mübîni,yâ rab bu nasıl rûh-i avâlim-sereyandır!bayramda gelir yâ da ne hoş hâtıralar ki:bin ömre verilmez, o kadar kadri girandır,iydin bana dâim görünür levh-i kerîmi:mâzî-i tufûliyyetimin yâd-ı besîmi.birinci gün hava bir parça nâ-müsâiddi;i̇kinci gün açılıp, sonra pek güzel gitti.dedim ki: 'fâtih'e çıksam yavaşça, bir yandadurup o âlemi seyreylesem de meydanda,ziyâret etsem ehibbâyı sonradan... hoş olur.bütün gün evde oturmak ne olsa pek boştur. 'bu arzû-yi tenezzüh gelince, artık bendurur muyum? ne gezer! fırladım hemen evden.gelin de bayramı fâtih'te seyredin, zirâhayâle, hâtıra sığmaz o herc ü merc-i safâ,kucakta gezdirilen bir karış çocuklardantutun da, tâ dedemiz demlerinden arta kalan,asırlar ölçüsü boy boy asâli nesle kadar,büyük küçük bütün efrâd-i belde, hepsi de var!adım başında kurulmuş beşik salıncaklar,i̇çinde darbuka, teflerle zilli şakşaklar,biraz gidin; kocaman bir çadır... önünde bütün,çoluk çocuk birer onluk verip de girmek içinnöbetle bekleşiyorlar. acep içinde ne var?'caponya'dan gelen insan suratlı bir canavar! 'geçin: sırayla çadırlar. önünde her birinin.diyor: 'kuzum, girecek varsa durmasın girsin.'bağırmadan sesi bitmiş ayaklı bir îlân,'alın gözüm buna derler...' sadâsı her yandan.alettirikçilerin keyfi pek yolunda hele:gelen yapışmada bir mutlaka o saplı tele.terazilerden adam eksik olmuyor; birisii̇nince binmede artık onun da hemşerisi:'hak okka çünkü bu kantar... frenk îcâdı gıramdeğil! diremleri dörtyüz, hesapta şaşmaz adam.'- muhallebim ne de kaymak!- şifalıdır macun!- simit mi istedin ağa?- yokmuş onluğun, dursun.o başta: kuşkunu kopmuş eğerli düldüller,bu başta: paldimi düşmüş semerli bülbüller!baloncular, hacıyatmazlar, fırıldaklar,horoz şekerleri, civ civ öten oyuncaklar;sağında atlıkarınca, solunda tahtırevanönünde bir sürü çekçek, tepende çifte kolanöbek öbek yere çökmüş kömür çeken develer...ferâğ-ı bâl ile birden geviş getirmedeler.koşan, gezen, oturan, mâniler düzüp çağıran.davullu zurnalı 'dans' eyliyen, coşup bağıran,bu kâinât-ı sürûrun içinde gezdikçe,çocukların tarafındaydı en çok eğlence,güzelce süslenerek dest-i nâz-ı mâderle;birer çiçek gibi nevvâr olan bebeklerlegelirdi safha-i mevvâc-ı ıyde başka hayât...bütün sürûr u şetâretti gördüğüm harekât!onar parayla biraz sallandırdılar... derken,dururdu 'yandı! ' sadâsıyle türküler birden,- ayol, demin daha yanmıştı a! herif sen de,- peki kızım, azıcık fazla sallarım ben de.'deniz dalgasız olmazgönül sevdasız olmazyâri güzel olanınbaşı belâsız olmaz!haydindi mini mini maşallahkavuşuruz inşallah...'fakat bu levha-i handâna karşı, pek yaşlı,bir ihtiyar kadının koltuğunda gür kaşlı,uzunca saçlı güzel bir kız ağlayıp duruyor.gelen geçen 'bu niçin ağlıyor? ' deyip soruyor.- yetim ayol... bana evlâd belâsıdır bu acıçocuk değil mi? 'salıncak' diyor...- salıncakçı!kuzum, biraz da bu binsin... ne var sevâbına say...yetim sevindirenin ömrü çok olur...- hay hay!hemen o kız da salıncakçının mürüvvetinekatıldı ağlamayan kızların şetâretine.