hanzala – dertli sözlük
filistinli karikatürist naci el ali nin eseri olan yüzünü bütün filistinliler evlerine dönene dek dönmeyecek ve o güne kadar hiç büyümeyip hep 10 yasında kalacak olan çocuk. naci el ali şöyle der; o dışarıdan bakıldığında üstü başı yırtık kirli ve saçları diken diken olmuş bir çocuktur. ama içi misk i amber gibidir.
hanzala kendini şöyle anlatır...

"sevgili okur,
"kendimi tanıtmama izin verin. benim adım hanzala. babamın adı önemli değil. annemin adı nakbah (filistinliler işgalin ardından filistin topraklarında israil devleti'nin ilan edildiği 15 mayıs 1948'i nakba yani büyük felaket günü olarak tanımlar. s.t.) ve kızkardeşime de naksa adını koydular. ayakkabı numaram: bilinmiyor çünkü ben hep yalınayak dolaşırım. 5 haziran 1967'de doğdum. (birinci arap-israil savvaşından sonra filistin topraklarının geri kalanının israil tarafından işgal ve ilhakının duyurulduğu tarih.)

milliyetim: filistinli değilim, ürdünlü değilim, kuveytli değilim, lübnanlı değilim, mısırlı değilim, hiç kimse değilim. kısaca, bir kimlik kartım yok ve herhangi bir memleketten olmakla de ilgilenmiyorum. ben yalnızca bir arabım.

"naci ile tesadüfen karşılaştım. ã‡izmeyi bilmediği için işinden kovulmuştu ve başka bir iş arıyordu. bana, bir ülke üzerine karikatür çizmeye kalktığı her defasında o ülkenin elçiliğinin protesto ettiğini ve resmi uyarı ve tehditte bulunduğunu anlattı. åžöyle dedi: "durum iyi görünüyor, herkes kibar, hoş ve melekler gibi, bundan daha iyisi olamaz. yani artık çizmeme gerek yok. yaşamak için başka bir iş arıyorum." ben de şöyle dedim: "sen korkaksın ve savaştan kaçıyorsun." onunla çok uğraştım, sonunda kararını verdirdim. kendimi ona, bütün dilleri ve ağızları bilen eğitimli bir arap olarak tanıttım. ona, iyi, kötü, çirkin, adanmış... her çeşit insanı tanıdığımı söyledim. ona savaş meydanlarına gittiğimi ve kimin savaştığını, kimin de sadece konuştuğunu bildiğimi söyledim. ayrıca karikatürlerini onun için hergün çizebileceğimi, allahtan başka kimseden korkmadığımı ve öfkelenen olursa da defolup gidebileceğini de söyledim. ona, arabalarındaki air condition için endişe eden ve filistini düşündüklerinden daha fazla yemek pişirmeyi ve yemeyi düşünen insanları çizeceğimi söyledim.

"sevgili okur, bu uzun giriş için özür dilerim. lütfen sadece boşluk doldurduğumu zannetme. kendi ve sanatçı arkadaşım adına herşey için, zamanın ve sabrın için teşekkür ederim. yarın görüşmek üzere.
"hanzala"



filistinli çizer naci el-alinin hanzalası israilin vahşet ve yıkım politikasından doğmuş bir çocuktur, diş görünümünün, onu mülteci kaplarının diğer çocuklarından zeyneplerden, muhammedlerden, fatmalardan ayıran belirgin hiçbir özelliği yoktur. besili, şımartılmış ya da rahat bir çocuk değildir hanzala. tıpkı kamp arkadaşları gibi yalınayak, çirkin, bakımsız ve kirpi saçlı bir çocuktur. 10 yaşındaki bu çocuğu diğerlerinden ayıran, onun negatif ve küskün biri olmasıdır. bağladığı elleri arkasında bu çocuk amerika ve israilin bölgedeki politikalarını ve önerdikleri çözümü protesto etmektedir. hanzala elini bağlamaktadır, buna henry kissingerın filistin politikasını öğrendiğinde karar vermiştir.

hanzalayı mülteci çocuklardan ayıran, onun bize sırtını dönmesidir. negatif bir kişiliktir o; reddeden biri ve reddettiği sadece amerika ve israilin politikaları değildir. hanzala nadiren yorum yapan ve eyleme geçen bir tanıktır; bazen onu bir taşa uzanırken ya da taş fırlatırken de görürüz, ama eses olarak filistinde olup bitenleri izlemektedir. filistin mücadelesinin direnişçi unsurlarını ve arapların acısını temsil etmektedir, ama bir yandan da arapların bölünmüşlüğünü ve filistin halkının acılarına kayıtsızlığını eleştirmektedir. arapların sessizliğine, israilin işlediği savaş suçlarına, dünyanın ikiyüzlülüğüne ve arap yönetimleri ile fkö içindeki yozlaşmaya da sırtını dönmüştür.

doğanın kanunları hanzala üzerinde etkili değildir, çünkü o 10 yaşında doğmuştur ve her zaman o yaşta kalacaktır. hanzalanın büyümesinin, 10 yaşını geçebilmesinin tek koşulu onun filistine dönebilmesidir. hanzala bu bakımdan, diğer kamp çocukları gibi, çizeri naci el-alinin acısını da temsil etmektedir. naci el-ali, 1948de, on yaşındayken ayrılmak zorunda kaldığı celiledeki köyüne dönememiştir. tıpkı büyümesi gibi, hanzalanın yüzünü görebilmemizin de bir koşulu vardır: okur, onun yüzünü ancak arap halkı özgürlüğünü ve tehdit altındaki haysiyetini yeniden kazandığında görebilecektir.

hanzalayı kendi küçük gövdesine hapseden ve içini acıyla dolduran naci el-alinin acımasızlığı değil, bizzat yaşadıklarıdır. hanzalanın elleri arkasında sessizlik içinde tanıklık ettiği göç, yoksulluk ve kamp hayatı, büyük ölçüde naci el-alinin de kişisel gerçeğidir. karikatür çizmeyi cezaevinde öğrenen ali, ilk çizimlerini mülteci kampının duvarlarına yapar. 1960ların başında filistin mücadelesinin önderlerinden gassan kanafani onun yeteneğini farkeder ve bu alanda profesyonel olarak çalışmasını sağlar. filistin mücadelesinin nasırcı arap milliyetçiliğinden devrimci bir çizgiye kaymasında önderlik edenlerden biri olan kanafani onun ilk çalışmasını el-hürriyet dergisinde yayımlar.

artık çizmeyi ciddiye alan naci el-ali, daha sonra kuveytteki talia dergisinde çizer olarak çalışmaya başlar. 1968den 1975e kadar es-siyase gazetesindedir. bu tarihte lübnan gazetesi es-sefire geçer. artık çizimleri yayılmaya ve çizgisinin karakteristik özellikleri belirginleşmeye başlamıştır. ã‡ok keskin ve detaycı çizgilerinin olduğu söylenemez ve fikrin daha ön planda olduğunu kabul etmek gerekir. yine de hareketin fazla olmadığı bu çizimlerin donuk olduğunu söylemek haksızlık olacaktır. naci el-alininki açik sözlü, cesur, mitlere ve hiziplere teslim olmamış bir çizgidir. ama kabul etmeli ki, onun çizgisi yenilgilerin ortasına düşmüştür; 1967 ve 1982 yenilgilerinin ortasında biçimlenmiştir.

o kadar öyle ki, hayatının son on yılında (1977-1987) hep kendi kuşağının yenilgisinin sonuçlarıyla boğuşmuştur. yenilenler mücadelede düşenler ve göbeklilerdir, o ise filistinin direnişçi unsurlarını temsil etmeye devam etmektedir. bu o kadar da kolay bir şey değildir ve en büyük dayanağı kendi kahramanı hanzaladır. naci el-ali, hanzalayı yaratmıştır, ama aliyi korkudan, geri adım atmaktan koruyan da hanzala olmuştur. hanzala filistine sadıktır ve yenilginin dev dalgalarının aliyi alıp götürmesini engellemiştir. yine de naci el-ali bir korkuyu her zaman taşıdı:

sınırlamalardan korkmuyorum ve hiç hesabını yapmıyorum. tek korktuğum yeisin kalbime ulaşması.

naci el-ali 1987de londrada öldürüldüğünde ingiltere, israil ve filistin yönetimlerinin hepsi olayın örtbas edilmesinde pek istekli davrandılar. maskeliler ve göbekliler, yirmi yil boyunca kendileriyle mücadele eden negatif bir çocuktan kurtulmuşlardı. naci el-ali kederin kalbini sarmasına izin vermeden öldü, ama hanzala hala bizi korkaklıktan, geri adım atmaktan ve göbeklilere teslim olmaktan koruyabilir.

naci el-alinin hanzalası bize galiba bir şey daha söylüyor: hepimiz çok daha ağır yenilgiler yaşamış olduğumuza inanmış olabiliriz, ama bir çocuğun suratımıza bakmayı reddetmesi de yabana atılacak bir yenilgi sayılamaz.

(en az sapan taşı kadar tehlikeli çizgiler çizen naci ali'yi mossad katletti. ama başlattığı savaş sürüyor. ã‡izgi savaşını bir kadın çizer sürdürüyor.sümeyyenin sitesi: www.omayya.com
filistin dramının en kanlı günlerinde dünya hanzala ile israil katliamlarının şiddetini idrak edebiliyordu.)
hanzala münafık oldu, feryadının sahibi sahabenin adıdır. bu feryat hz.hanzala'nın şahsında ümmetin çığlığıdır.
ve hanzalanın çizeri vefat etmiştir. hanzala artık yetimdir. zaten anlam dolu bir çizgidir. artık kimse çizmeyecektir.
bir grup genç tarafından çıkartılan (eskiden) fanzin;

şu sıralar aynı ekip perde fanzinin altıncı sayısını çıkarmakla meşguller.
filistinli çizer naci el ali'nin elinde doğan filistin davamızın sembolü, yamalı elbisesi, çıplak ayakları ve diken diken saçlarıyla güneş kafalı küçük afacan.

babasının adı: önemli değil
annesinin adı: nakba
kız kardeşinin adı: fatıma
ayakkabı numarası: bilinmiyor. ã‡ünkü o hep yalın ayakla dolaşır.

hanzala hep 10 yaşındadır, çünkü yurdundan kopartıldığında o yaşta idi. diken diken olmuş saçlarıyla hanzala, filistin dramını haykırır dünyaya.

sırtı okuyucuya dönüktür hep. aslında o filistine bakar, koparıldığı yurduna...
ta ki özgürlüğüne kavuştuğu zamana kadar…