backster etkisini okuduğum ilk yazı burada.
yaralı agac=
bana hatırlattıkları ise bambaşka. peygamber efendimiz sav den ayrıldığı için ağlayan hurma kütüğü geldi aklıma.. efendimiz sav i görümce eğilen çiçek ve ağaçlar geldi sonra.. köklerini yararak rasulullah sav in yanına gelen ağaç.. sonrasında kursumuzda yaptığımız deneyi hatırladım.. bir çiçeğe kuranı kerim dinletip,güzel sözler söyleyip suyunu ve güneşini eksik etmedik;diğerine pop müzik dinletip kötü sözler yazıp etrafına koyduk. ona ne kadar da kötü görünüyorsun gibi sözler söylendi ama aynı su ve güneşi aldı. 1 ay sonunda kuranı kerim dinleyen bitki çiçek açmaya başlarken diğeri solmaya ve yapraklarını dökmeye başlamıştı. dayanamadık ona da kuran dinletip güzel sözler söyledik. 1-2 haftaya kalmadı oda çiçek için tohumlar verdi.. velhasıl bir bitki dahi güzellikler ile hayat buluyor ise insanın bulmaması mümkün mü? mümkün görünmüyor. zira buradan daha önemli başka şeylerde çıkıyor. sadece duyduklarımız mı,değil elbet.. bulunduğumuz yer,bulunduğumuz insanlar da öyle önemli ki.
ayeti kerimede cenâb-ı hak, mü’minleri sâdık ve sâlih kullarıyla beraber olmaya teşvik ederek:
يَا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَكُونُوا مَعَ الصَّادِق۪ينَ
“ey îmân edenler! allah’tan korkun ve sâdıklarla beraber olun!” (et-tevbe, 119) buyurmaktadır.
dikkat edilirse cenâb-ı hak âyet-i kerîmede; “sâdıklar olun” buyurmuyor; “sâdıklarla beraber olun” buyuruyor. çünkü sâdık olmak, sâdıklarla beraberliğin en tabiî neticesidir.
hâce ubeydullah ahrâr hazretleri der ki:
“âyet-i kerîmedeki «sâdıklarla beraber olun!» emri, dâimî bir sûrette beraberliği ifâde eder. âyette «beraberlik», mutlak olarak zikredildiğinden, hem fiilî, hem de hükmî beraberliği ifâde eder. fiilî beraberlik, sâdıkların meclisinde kalp huzuruyla, fiilen bulunmaktan ibârettir. hükmî beraberlik ise gıyâblarında da onların hâllerini tahayyül etmekten ibârettir.”
sâlih zâtlara muhabbet duyup, onların gıyâbında da kendini onların yanında hissetmek, onların nazarıyla hayat ve hâdiselere bakabilmek, kişiye büyük bir mânevî zindelik kazandırır. i̇şte tasavvufta, bu mânevî faydayı temin mülâhazasıyla; “râbıta”ya büyük bir ehemmiyet verilmiştir.
yine beraber bulunduğumuz insanlara,arkadaşlara ilişkin bir hadisi şerifte de efendimiz sav:
“i̇yi ve kötü arkadaşın hali, güzel koku satanla körük çekenin haline benzer: misk satan, ya sana güzel kokusundan bir miktar meccanen verir ya sen satın alırsın, ya da (hiç değilse onunla beraber olduğun sürece) güzel koku koklamış olursun. körük çeken kimse ise, ya elbiseni yakar ya da (en azından) körüğün kötü kokusundan rahatsız olursun.”
(buhârî, zebâih 31, büyû’ 38; müslim, birr 146. ayrıca bk. ebû dâvûd, edeb 16) buyuruyor.
yaralı agac=
bana hatırlattıkları ise bambaşka. peygamber efendimiz sav den ayrıldığı için ağlayan hurma kütüğü geldi aklıma.. efendimiz sav i görümce eğilen çiçek ve ağaçlar geldi sonra.. köklerini yararak rasulullah sav in yanına gelen ağaç.. sonrasında kursumuzda yaptığımız deneyi hatırladım.. bir çiçeğe kuranı kerim dinletip,güzel sözler söyleyip suyunu ve güneşini eksik etmedik;diğerine pop müzik dinletip kötü sözler yazıp etrafına koyduk. ona ne kadar da kötü görünüyorsun gibi sözler söylendi ama aynı su ve güneşi aldı. 1 ay sonunda kuranı kerim dinleyen bitki çiçek açmaya başlarken diğeri solmaya ve yapraklarını dökmeye başlamıştı. dayanamadık ona da kuran dinletip güzel sözler söyledik. 1-2 haftaya kalmadı oda çiçek için tohumlar verdi.. velhasıl bir bitki dahi güzellikler ile hayat buluyor ise insanın bulmaması mümkün mü? mümkün görünmüyor. zira buradan daha önemli başka şeylerde çıkıyor. sadece duyduklarımız mı,değil elbet.. bulunduğumuz yer,bulunduğumuz insanlar da öyle önemli ki.
ayeti kerimede cenâb-ı hak, mü’minleri sâdık ve sâlih kullarıyla beraber olmaya teşvik ederek:
يَا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَكُونُوا مَعَ الصَّادِق۪ينَ
“ey îmân edenler! allah’tan korkun ve sâdıklarla beraber olun!” (et-tevbe, 119) buyurmaktadır.
dikkat edilirse cenâb-ı hak âyet-i kerîmede; “sâdıklar olun” buyurmuyor; “sâdıklarla beraber olun” buyuruyor. çünkü sâdık olmak, sâdıklarla beraberliğin en tabiî neticesidir.
hâce ubeydullah ahrâr hazretleri der ki:
“âyet-i kerîmedeki «sâdıklarla beraber olun!» emri, dâimî bir sûrette beraberliği ifâde eder. âyette «beraberlik», mutlak olarak zikredildiğinden, hem fiilî, hem de hükmî beraberliği ifâde eder. fiilî beraberlik, sâdıkların meclisinde kalp huzuruyla, fiilen bulunmaktan ibârettir. hükmî beraberlik ise gıyâblarında da onların hâllerini tahayyül etmekten ibârettir.”
sâlih zâtlara muhabbet duyup, onların gıyâbında da kendini onların yanında hissetmek, onların nazarıyla hayat ve hâdiselere bakabilmek, kişiye büyük bir mânevî zindelik kazandırır. i̇şte tasavvufta, bu mânevî faydayı temin mülâhazasıyla; “râbıta”ya büyük bir ehemmiyet verilmiştir.
yine beraber bulunduğumuz insanlara,arkadaşlara ilişkin bir hadisi şerifte de efendimiz sav:
“i̇yi ve kötü arkadaşın hali, güzel koku satanla körük çekenin haline benzer: misk satan, ya sana güzel kokusundan bir miktar meccanen verir ya sen satın alırsın, ya da (hiç değilse onunla beraber olduğun sürece) güzel koku koklamış olursun. körük çeken kimse ise, ya elbiseni yakar ya da (en azından) körüğün kötü kokusundan rahatsız olursun.”
(buhârî, zebâih 31, büyû’ 38; müslim, birr 146. ayrıca bk. ebû dâvûd, edeb 16) buyuruyor.