heinrich van kleist'ın tarihi bir olaya dayanan içine biraz kurguda karıştırdığı alman edebiyatının klasiklerinden kabul edilen eseri.
at taciri olan michael kohlhaas'ın kullanmak istediği yolda zengin bir mülk sahibi tarafından atlarına el konulması ve atlarını geri alamamasıyla başlayan ve hakkını aramasıyla birçok olayın cereyan ettiği temelinde adalet kavramının olduğu uzun öykü.
hakkını ilk hukukta arıyor bulamayınca isyan edip savaş başlatıyor ve bunu birde devlet meselesi haline getiriyorki kitapta küçükte olsa martin luther'e de yer veriliyor. burjuvazinin zorbalığı, hukuk ve adalet ekseninde anlatılıyor.
akıcı, sürükleyici ve kendini okutan çok katmanlı bir eser. bu isyanın nereye varacağını merak ediyor insan. adalet başlığında bir intikam oyunu okuyoruz aslında. tabii buna çarpık toplum düzeni teşvik ediyor. haksızlık yapmasına rağmen sırf bürokraside tanıdıklarının olmasından dolayı hiçbir hukuki işlemin başlamaması ve mağdurun gittiği her farklı semt mahkemesinden eli boş dönmesi. tüm bunları okurken peki ama ahlak bir kenarda mı durmalı? diyor insan. i̇syan ahlakı mı devreye giriyor yoksa? çünkü kitapta anlatılmak istenen bir mesele de insanı suç işlemeye iten gerçek nedenin ne olduğunun dikkatlice araştırılması gerektiği.
kafka bu eser için "ne zaman aklıma gelse gözyaşlarıma hakim olamıyorum" demiş. biraz abartmış. belki kendisi hukukçu olduğu için daha derinden etkilenmiştir ama okuyucu olarak bildiriyorum ki göz bile doldurmuyor. bu konuda en başarılısı reis beydi.
at taciri olan michael kohlhaas'ın kullanmak istediği yolda zengin bir mülk sahibi tarafından atlarına el konulması ve atlarını geri alamamasıyla başlayan ve hakkını aramasıyla birçok olayın cereyan ettiği temelinde adalet kavramının olduğu uzun öykü.
hakkını ilk hukukta arıyor bulamayınca isyan edip savaş başlatıyor ve bunu birde devlet meselesi haline getiriyorki kitapta küçükte olsa martin luther'e de yer veriliyor. burjuvazinin zorbalığı, hukuk ve adalet ekseninde anlatılıyor.
akıcı, sürükleyici ve kendini okutan çok katmanlı bir eser. bu isyanın nereye varacağını merak ediyor insan. adalet başlığında bir intikam oyunu okuyoruz aslında. tabii buna çarpık toplum düzeni teşvik ediyor. haksızlık yapmasına rağmen sırf bürokraside tanıdıklarının olmasından dolayı hiçbir hukuki işlemin başlamaması ve mağdurun gittiği her farklı semt mahkemesinden eli boş dönmesi. tüm bunları okurken peki ama ahlak bir kenarda mı durmalı? diyor insan. i̇syan ahlakı mı devreye giriyor yoksa? çünkü kitapta anlatılmak istenen bir mesele de insanı suç işlemeye iten gerçek nedenin ne olduğunun dikkatlice araştırılması gerektiği.
kafka bu eser için "ne zaman aklıma gelse gözyaşlarıma hakim olamıyorum" demiş. biraz abartmış. belki kendisi hukukçu olduğu için daha derinden etkilenmiştir ama okuyucu olarak bildiriyorum ki göz bile doldurmuyor. bu konuda en başarılısı reis beydi.