sesli düşünmektir. muhabbetiniz tatlıysa değmeyin keyfinize 😁
bir dağ düşün tırmanıyorsun. dikine bir dağ, tırmanması çok zor. 10 metre tırmanıyorsun. kan ter içinde kalıyorsun. sonra salıyorsun kendini tekrardan aşağıya. sonra 20 metre tırmanıyorsun yine salıyorsun kendini aşağıya. 30 metre sal, 5 metre sal, 12 metre sal. şimdi neresindeyiz biz bu dağın? en tabanında. ne olacak bu hal?
dağın zirvesinde ne var? bilmiyorum. yani belki de hiçbir şey yok… ha galiba allah’ın rızası var, evet. bu zaten bir insanın ulaşabileceği en büyük mertebe. fakat insan istiyor ki bunun yanında bazı ledün bilgiler sırlar olsun. keşif olsun, keramet olmasa da olur. yoldan saptırıcı hedef şaşırtıcı şeyler işte. ama bir noktadan baktığında da motive kaynağı. bir takım derin düşünceler. derinlemesine hadiseler…
esasen bu dağın bir sonu da yok sadece bir metafor olarak kullandık. vadiler desek daha mı uygun olurdu? çünkü yolda soluklandığın yerler de var. bir de ayağın çalıya takıldı diye yolun başına dönmezsin. ama…
ama yol en doğru yol işte. ondan eminsin. buna kuşkun yok. yürümek çok zor. nasıl olacak bu iş? daha haramları hayatımızdan çıkaramadık… ve geldiğim noktada haramları hayatımdan çıkaramayacağıma dair kuvvetli bir kanı oluşmaya başladı. bu kanı doğru mu? değil. neden? ayet var! kuluma kaldıramayacağı bir şeyi yüklemem diyor. haramları işlemeyin diyor. o zaman haramları işlememeyi biz başarabiliriz.
amaaa, gel gör ki bir insan bir meydanda 1000 kere yenilince 1001’incide de zaten yenileceğini içsel olarak kabul ediyor. mücadele ruhu da köreliyor. nasıl motive olacağız? aynada kendi yansımamıza bile bakamıyoruz. utanıyoruz. kendi yüzüme bile bakmaya utanırken nasıl mücadele edeceğim?
hani belki sırf bunun için en başa dönmezsin ama kayıplar çok. nereden başlayalım? bir de nasıl yılmadan devam edelim hocam. olmuyor. kafamda oturmuyor. hiç olmayacakmış gibi de geliyor. boşa kürek çekiyoruz gibi. en azından bu savunma bahanesini kaybetmemek için tırmanıyoruz da, yamaç nasıl dik bir görsen.
dağın zirvesinde ne var? bilmiyorum. yani belki de hiçbir şey yok… ha galiba allah’ın rızası var, evet. bu zaten bir insanın ulaşabileceği en büyük mertebe. fakat insan istiyor ki bunun yanında bazı ledün bilgiler sırlar olsun. keşif olsun, keramet olmasa da olur. yoldan saptırıcı hedef şaşırtıcı şeyler işte. ama bir noktadan baktığında da motive kaynağı. bir takım derin düşünceler. derinlemesine hadiseler…
esasen bu dağın bir sonu da yok sadece bir metafor olarak kullandık. vadiler desek daha mı uygun olurdu? çünkü yolda soluklandığın yerler de var. bir de ayağın çalıya takıldı diye yolun başına dönmezsin. ama…
ama yol en doğru yol işte. ondan eminsin. buna kuşkun yok. yürümek çok zor. nasıl olacak bu iş? daha haramları hayatımızdan çıkaramadık… ve geldiğim noktada haramları hayatımdan çıkaramayacağıma dair kuvvetli bir kanı oluşmaya başladı. bu kanı doğru mu? değil. neden? ayet var! kuluma kaldıramayacağı bir şeyi yüklemem diyor. haramları işlemeyin diyor. o zaman haramları işlememeyi biz başarabiliriz.
amaaa, gel gör ki bir insan bir meydanda 1000 kere yenilince 1001’incide de zaten yenileceğini içsel olarak kabul ediyor. mücadele ruhu da köreliyor. nasıl motive olacağız? aynada kendi yansımamıza bile bakamıyoruz. utanıyoruz. kendi yüzüme bile bakmaya utanırken nasıl mücadele edeceğim?
hani belki sırf bunun için en başa dönmezsin ama kayıplar çok. nereden başlayalım? bir de nasıl yılmadan devam edelim hocam. olmuyor. kafamda oturmuyor. hiç olmayacakmış gibi de geliyor. boşa kürek çekiyoruz gibi. en azından bu savunma bahanesini kaybetmemek için tırmanıyoruz da, yamaç nasıl dik bir görsen.
kimisi delirmek alameti olarak görür benim halam bunu delirmemek için yaptığını söyler hep. yemek yaparken bulaşık yıkarken iş yerinde olanları,ailesi ile yaşadığı sorunları suya sabuna anlatır içinde halleder.
