hava kurşun gibi ağır!! bağır bağır bağır bağırıyorum. koşun kurşun erit- -meğe çağırıyorum... o diyor ki bana: — sen kendi sesinle kül olursun ey! kerem gibi yana yana... «deeeert çok, hemdert yok» yürek- -lerin kulak- -ları sağır... hava kurşun gibi ağır... ben diyorum ki ona: — kül olayım kerem gibi yana yana. ben yanmasam sen yanmasan biz yanmasak, nasıl çıkar karan- -lıklar aydın- -lığa.. hava toprak gibi gebe. hava kurşun gibi ağır. bağır bağır bağır bağırıyorum. koşun kurşun erit- -meğe çağırıyorum..... nazım hikmet
nurullah genc'in bütün şiirleri için bu cümle kullanılabilir bence mesela:gülnareben, yıpranmış sokaklar ortasında avare sen, kırgın bir ülkenin süreyyası: gülnare honçalı novroz gelir; bir de siyah ve sarı dalgalanır göklerde bir kuşun kanatları her nağme, dudağında çarpılmış karanfil sana tutkun atlılar şimdi yorgun ve sefil göğsünde, kıskandığım bir rüyadır kırmızı nerdesin, ey masallar ülkesini son kızı dokunmuyorsa kalem o mazlum kitabeye ayışığı düşer mi kanlı bir harabeye sensiz çöl, ıssızlığın kahrıyla zehirlendi yalnız bulutlar değil, vahalarda kirlendi mahşeri bir serabın ardından yürüyorum gözlerini kaybeden bir kervan görüyorum geride, okunmayan silik izler kalıyor kaktüs hala toprağı uykuda yakalıyor tarihin her sayfası soluyor pare pare karasevda burcunu yıkıyorsun, gülnare azerbaycan ufkunda bir divanedir gönül böylesi tarümar olmadı belki de gül torprak, bir bakışınla kızıl renge büründü yıldızlar ülfet için gündüz vakti göründü gözlerin binlerce yıl ötesinden yadigar nerdesin, ey bakü’den, gence’den esen rüzgar yaldızlı perçemlerin ıslandıkça uzuyor yalnızlık damla damla şakağından sızıyor bazen öfke, kavgayı sevenlerin ardında malıhülya ve hüzün; bazen korku ve sevda çiçeklerin yurdunda yalnız senin kokun var bazen uzaktan uzak, bazen yakın bir duvar karanlığa mahkumdur gökte sensiz, sitare ruhumu zevalinle buuşturma, gülnare soluğun ab-ı hayat mıdır; filizlendi kül siyah bir lale gibi aynaya düştü kakül kırdın yüreğimdeki saatin akrebini kuruttun düşlerimin hayal mürekkebini hangi ırkağa baksam akıyorsun derinden hazar, acılarınla ağlıyor kederinden kuduran bir denizde benziyorsun şikare görebilseydi seni ejderhalar, gülnare gözlerinder fışkıran yanardağlar sönerdi o ısırgan bakışlar balmumuna dönerdi oysa şimdi su sarhoş; balıklar geldi dile dalgalar son bir umut vuruyor sahile nahcıvan, hasretinle alevlenen sir çerağ seninle firakını unutuyor karabağ göğsünde, kıskandığım bir rüyadır kırmızı nerdesin, ey masallar ülkesinin son kızı bırakıp gittin beni umarsız bir efkare haber gönder, nerdesin, nerdesin ey gülnare
karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında. aşklarım, inançlarım işgal altındadır tabutumun üstünde zar atıyorlar cebimdeki adreslerden umut kalmamıştır toprağa sokulduğum zaman çapa vuran adamlar denize yaklaşınca kumlar ve çakıl taşları geçmiş günlerimi aşağılamaktadır. karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında. ve rüzgar buruşturuyor polis raporlarını kadınlar fazlasıyla günaha giriyorlar bazı solgun gömleklerin çözük düğmelerinden çelik tırpan gibi silkiniyor çocuklar denizin satırları arasında. gece arsızca kükrüyor paslı beyninde şehrin küfre yaklaştıkça inancım artıyor. karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında öyle yoruldum ki yoruldum dünyayı tanımaktan saçlarım çok yoruldu gençlik uykularımda acılar çekebilecek yaşa geldiğim zaman acıyla uğraşacak yerlerimi yok ettim. ve şimdi birçok sayfasını atlayarak bitirdiğim kitabın başından başlayabilirim.ismet özel, kanla kirlenmiş evrak
ezile ezile gövdesi,inceldi ama kopmadı.kaderi çiğnenmekmiş,yine de bir damla kan akmadı.aramadı bir başka ağız,yitirdi ak rengini;güçlüyüm sandı, dayanamadıcan sıkıntısından patladı sakız.(sedat umran)
benim için elbette elhan-ı şita'dır. şiirden anlamam ama okunurken kulağıma bu kadar hoş gelen başka şiir dinlemedim.(*) içimden okumaktan ziyade bir kış gecesi kar yağarken biri okusun da ben dinleyeyim diyorum. https://www.youtube.com/watch?v=ydjg29wlq5q
ben, yıpranmış sokaklar ortasında avaresen, kırgın bir ülkenin süreyyası: gülnarehonçalı novroz gelir; bir de siyah ve sarıdalgalanır göklerde bir kuşun kanatlarıher nağme, dudağında çarpılmış karanfilsana tutkun atlılar şimdi yorgun ve sefilgöğsünde, kıskandığım bir rüyadır kırmızınerdesin, ey masallar ülkesini son kızıdokunmuyorsa kalem o mazlum kitabeyeayışığı düşer mi kanlı bir harabeyesensiz çöl, ıssızlığın kahrıyla zehirlendiyalnız bulutlar değil, vahalarda kirlendimahşeri bir serabın ardından yürüyorumgözlerini kaybeden bir kervan görüyorumgeride, okunmayan silik izler kalıyorkaktüs hala toprağı uykuda yakalıyortarihin her sayfası soluyor pare parekarasevda burcunu yıkıyorsun, gülnareazerbaycan ufkunda bir divanedir gönülböylesi tarümar olmadı belki de gültorprak, bir bakışınla kızıl renge büründüyıldızlar ülfet için gündüz vakti göründügözlerin binlerce yıl ötesinden yadigarnerdesin, ey bakü’den, gence’den esen rüzgaryaldızlı perçemlerin ıslandıkça uzuyoryalnızlık damla damla şakağından sızıyorbazen öfke, kavgayı sevenlerin ardında malıhülya ve hüzün; bazen korku ve sevdaçiçeklerin yurdunda yalnız senin kokun varbazen uzaktan uzak, bazen yakın bir duvarkaranlığa mahkumdur gökte sensiz, sitareruhumu zevalinle buuşturma, gülnaresoluğun ab-ı hayat mıdır; filizlendi külsiyah bir lale gibi aynaya düştü kakülkırdın yüreğimdeki saatin akrebinikuruttun düşlerimin hayal mürekkebinihangi ırkağa baksam akıyorsun derindenhazar, acılarınla ağlıyor kederindenkuduran bir denizde benziyorsun şikaregörebilseydi seni ejderhalar, gülnaregözlerinder fışkıran yanardağlar sönerdio ısırgan bakışlar balmumuna dönerdioysa şimdi su sarhoş; balıklar geldi diledalgalar son bir umut vuruyor sahilenahcıvan, hasretinle alevlenen sir çerağseninle firakını unutuyor karabağgöğsünde, kıskandığım bir rüyadır kırmızınerdesin, ey masallar ülkesinin son kızıbırakıp gittin beni umarsız bir efkarehaber gönder, nerdesin, nerdesin ey gülnarenurullah genç
hüzün dolu mısraları aşağıya bırakıyorum,anılar defterinde gül yaprağıgibi unutuldum kurudumbaşıma düşmüş sevda ağıbir başıma tenhalarda kahroldumsen kimbilir, rüzgârlı eteklerinlekimbilir hangi iklimdesin, bensensiz bu sessizlikledeli gibiyim sensizbu sessizlikleayrılıkla başım beladagözlerini çevir gözlerimeyoksa sensiz bu sessizlikledeliler gibiyimsensiz bu sessizliklecahit zarifoğlu
bugünlerde hiç çıkmıyorsun aklımdan,yüzümü sarmış pembe bir hüzün.sanırsın hep sen vardın hayatımda,hep sen yoktun.ama yüreğimde boş bir oda vardı,hep temiz tutulan,çarşafları değişen,taze çiçekleri vazoda, terlikleri kapıdasen o kapıyı açtın, o terliği giydin, o çiçeği kokladın, o yatakta uyuduni̇şte bu yüzden hep sen vardın hayatımda...ferzende kaya
yaşamayı deneme romanında geçen bir şiir, çok şey anlatır:talihim el etse de gidememkırar mesut ânımı bir vuruşta kabahat olsa olsa doğduğum burçta.yok içimde yılların şevkiçocuk sevincim yarım gençlik dediğin ne kine kaldı bunca emekten avuçta?yuvasını bozduğum kuşlarınahı desem çocuktumhesabı olur mu, ölüm denilen uçta?her sayfamız karalı her sayfayı çevirne dünyalık iş yaptık ne ahiretlikzararlı biz çıktık yine sonuçtakabahat olsa olsa doğduğum burçta!(salih mirzabeyoğlu)
