sinema – dertli sözlük
her şeyin islamiliğini falan konuşur tartışır olduk, daha doğrusu bir şeyin helal-haram, mübah-mekruh veya caiz olup olmadığı sormak, araştırmak, sorgulamak imanın gereğidir. bu minval de sinemaya dönecek olursak aklıma hep şu sözler takılır;

--- iktibas ---

hz. peygamber (s.a) hz. ali'ye şöyle buyurmuşlardır: "ya ali, ilk bakıştan sonra ikinci kez bakma. i̇lk bakış bağışlanabilir, ama ikincisi değil", (tirmizi, i̇mam ahmed, ebu davud, darımî) . hz. cerir b. abdullah el-becelî, hz. peygamber'e (s.a) "eğer tesadüfen bakarsam ne yapayım?" diye sormuş, "gözlerini çevir veya bakışını indir" cevabını almıştır. (müslim, ahmed, tirmizi, ebu davud nesaî)

--- iktibas ---

evet, muhaddis değilim. düz mana ile düşünürsek şunu söyleyebilirim, beyaz perdede baktığımız şey suret, siluet, 2d veya 3d teknolojisi. ne kadar caizdir ki ? bir kadının bir erkeğe bakışını sürdürmesi ya da bir erkeğin bir kadına, tesettürlü olsunlar veyahut olmasınlar, yukarıdaki hadisde belirtildiği üzere caiz değildir.
acayip önemli bir ''araçtır''. hatta ''sinemayı kontrol eden dünyayı kontrol eder.'' bile desek abartısız olmaz. tam olarak nesil yetiştirme sistemi. tabi bu sistemi kimin kullandığı da hayati öneme sahip. yönlendirilen hatta basbayağı kontrol edilen tarafta olan şu an bizleriz. yetişkinler hadi bir şekilde kendisini kollayabilir ama en büyük endişem çocuklar için. her seferinde bu iş için masaya oturduğumda çok kısıtlayıcı problemlerle karşılaşıyorum. bu kısıtlamalar aslında bir müslümanın sınırları. bunlar olmasa zaten diğerlerinden farkımız olmaz. bu derde de düşmeyiz. fakat sorun burada bitmiyor. ikinci kısım daha fena. ''hikayelerimizin sinemaya uymaması''bu biraz vesveseli olabilir ama haklılık payı da yok değil. sinemayı biz bulmadık. çerçevesini çizen, ilk örneklerini veren bizler değiliz. tamamen farklı bir kültürün icadı. silah da diyebiliriz. nitekim ilk örneklerinin bu amaçla kullanıldığını görüyoruz. böyle bakınca elimdeki zaten zar zor hazırladığım üç beş senaryo taslağını da yırtıp atasım geliyor. bahsettiğim sorunlar animasyon sineması içinde karşılaştıklarım. gerçek oyuncuların olduğu işlere girmek ise cesaret edemediğim bir şey. #431512 bu konudaki çekincelerime tam olarak tercüman olmuş. fazla açmama gerek yok. bunları düşününce ihtiyacımız olan şey sinemada sağlam bir dönüşüm veya müslümanca dil/üslup gibi görünüyor. fakat sinema dediğimiz şey aynı zamanda bir firavun sistemi işin içine girdikçe daha çetrefilli oluyor. uzun metraj işlerin riskleri, maliyetler, ekip, fon bulma...
hayatı yaşayan konumundan hayatı (o da ne kadar hayatsa) izleyen konumuna düşmek insanın ruhuna zarar veriyor. sinemanın insanı nesneleştiren bu tarafı bir yerlerimize batmalı kanaatindeyim.