18 mart 1915 – dertli sözlük
o dönemi en güzel mehmed akif anlatır;


--iktibas--

ã‡anakkale åžehitlerine

åžu boğaz harbi nedir? var mı ki dünyã¢da eşi?
en kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
-tepeden yol bularak geçmek için marmara’ya-
kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
ne hayã¢sızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir avrupalı'
dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yã¢hud kafesi!
eski dünyã¢, yeni dünyã¢, bütün akvã¢m-ı beşer,
kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
yedi iklimi cihã¢nın duruyor karşında,
avusturalya'yla beraber bakıyorsun: kanada!
ã‡ehreler başka, lisanlar, deriler rengã¢renk:
sã¢de bir hã¢dise var ortada: vahşetler denk.
kimi hindã», kimi yamyam, kimi bilmem ne belã¢...
hani, tã¢una da züldür bu rezil istilã¢!
ah o yirminci asır yok mu, o mahlã»k-i asil,
ne kadar gözdesi mevcã»d ise hakkıyle, sefil,
kustu mehmedciğin aylarca durup karşısına;
döktü karnındaki esrã¢rı hayã¢sızcasına.
maske yırtılmasa hã¢l㢠bize ã¢fetti o yüz...
medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbã¢b,
öyle müdhiş ki: eder her biri bir mülkü harã¢b.

öteden sã¢ikalar parçalıyor ã¢fã¢kı;
beriden zelzeleler kaldırıyor a'mã¢kı;
bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
atılan her lağamın yaktığı: yüzlerce adam.
ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
o ne müdhiş tipidir: savrulur enkaaz-ı beşer...
kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
boşanır sırtlara vã¢dilere, sağnak sağnak.
saçıyor zırha bürünmüş de o nã¢merd eller,
yıldırım yaylımı tã»fanlar, alevden seller.
veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
sürü halinde gezerken sayısız teyyã¢re.
top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
alınır kal'㢠mı göğsündeki kat kat iman?
hangi kuvvet onu, hã¢şã¢, edecek kahrına rã¢m?
ã‡ünkü te'sis-i ilahi o metin istihkã¢m.

sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
bu göğüslerse hudã¢'nın ebedi serhaddi;
'o benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi.
asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:
işte çiğnetmedi nã¢musunu, çiğnetmiyecek.
åžühed㢠gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
o, rükã» olmasa, dünyã¢da eğilmez başlar,
vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
bir hilã¢l uğruna, y㢠rab, ne güneşler batıyor!
ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
gökten ecdã¢d inerek öpse o pã¢k alnı değer.
ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
'gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.
herc ü merc ettiğin edvã¢ra da yetmez o kitã¢b...
seni ancak ebediyyetler eder istiã¢b.
'bu, taşındır' diyerek kã¢'be'yi diksem başına;
ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
sonra gök kubbeyi alsam da, rid㢠namıyle,
kanayan lã¢hdine çeksem bütün ecrã¢mıyle;
mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
yedi kandilli süreyyã¢'yı uzatsam oradan;
sen bu ã¢vizenin altında, bürünmüş kanına,
uzanırken, gece mehtã¢bı getirsem yanına,
türbedã¢rın gibi t㢠fecre kadar bekletsem;
gündüzün fecr ile ã¢vizeni lebriz etsem;
tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
yine bir şey yapabildim diyemem hã¢tırana.
sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
åžarkın en sevgili sultã¢nı salã¢haddin'i,
kılıç arslan gibi iclã¢line ettin hayran...
sen ki, islam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
o demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
sen ki, rã»hunla beraber gezer ecrã¢mı adın;
sen ki, a'sã¢ra gömülsen taşacaksın...heyhã¢t,
sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihã¢t...
ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
sana ã¢ğã»şunu açmış duruyor peygamber.

--iktibas--
hoop birader ã‡anakkale geçilmez dediğimiz savaşın belli bir kısmının tamamlandığı tarih